bugün

“ne düşünür, o da sever mi, ne yapsam hoşuna gider, nasıl dikkat çekerim?” diye düşünmeden… ince ince hesap etmeden.. salak mıdır, zeki mi, zengin midir, fakir mi, ailesi nasıldır, arkadaşları nasıl, karşı cinsle çok mu konuşur, az mı, beni dinler mi, asi midir.. diye ayrıntıya girmeden.. “beni ne kadar sevebilir, değer bilir mi, kıymetten anlar mı, kalemi nasıldır, yazar mı, düşünür mü o da derin derin bazen, nasıl konuşur?”..diye uzatmadan soruları..

velhasıl, sevilir mi sevilmez mi, değer mi değmez mi, sevgimi taşıyabilir mi diye düşüne düşüne cimrilik etmeden sevmektir. O şöyle yaparsa ben de böyle yaparım diye kısaslamadan sevmebilmektir adam gibi sevebilmek.

“benim olmadı” diye her gün, her saat üzülmektense, “belki başkalarını sevdi” diye ona kahretmekten/ sinirlenmektense, “ne kadar güzel bir şey yaratmış rabbim ve onun vesilesiyle kalbimi nasıl da yeniden hissedebilir hale getirdi” demektir adam gibi sevebilmek.

Ve geçmişte yaşanmış tüm kötü hadiseleri, tüm kalp kırıklıklarını bir kenara bırakıp, kapattığın kalenin o büyük kapılarını aralayarak, gözlerinin yeniden umutla parlamasıdır sevmek.

Her ne halde gelirse gelsin kabul edebilmektir kalbinin tümüyle.

Ve belki de benim becerebileceğim bir şeydir.. kim bilir.
En azından böyle bir şey yazabilmiştim geçen günlerin birinde.

--
Hiç olmayan bir şey. Bir şeyler olanlara nazaran ne kadar yer edebilir insanın dimağında?
Bu savaş. Bir hiç ile 3 senenin savaşı. Hiç olmayanlarla 3 yıl olanların savaşı.
Bu, bir umutla, umutlardan bir ülkeyi yutan okyanusun savaşı.
O çeker aşağıya, etlerimi tahriş eder. Beyin ezen bir balyoz, ayaklarımın ucuna düşer. Gözüme çarpan, bir “hiç”. Hiç olmayanların ışığı. Araladığı kadar kapıyı, araladığı kadar gözlerini bana, o kadar aydınlanacağım. Hiç yapamadıklarımızın mümkünat ışığı..
Ne kadar.. hani o aralı gözlerden.. ne kadar.. kaç hektar ayırırsan bana.. o kadar güçlenecek bir “hiç”. Güçlendikçe de eriyen bir “hiç”. Ne tuhaf di mi.. ne tuhaf..
Nasıl peşinden gider bir insan bir rüyanın. Ya da gitmeli mi?
Birbirine girmiş kareli bir desen sanki gözlerimin önünde her şey. Aslında kötü de bir şey olmadı. Elimde olan sadece bir rüya.
Bir yer açamazsın rüyalarla, bir gerçeğin hayatında. Bunu gören ne yazık.. benim sadece. Omuzlarımdaki bu tuhaf ısı, ürperti nedir? Gözlerimden geçerken kareli sahneler, donuk fotoğraflardan ibaret. Hareket sadece rüyalarda.

Dokunamıyorum. Ellerim. Güçlü bu ellerim. Tutacak kadar seni. Güçlü. Bir hayatı kavrayacak kadar da uzun parmaklarım.
Evet, bir kalbi. Bir çift gözü..
Ve geçmişiyle ânını, tüm düşlerini sarabilecek kadar.
Bir hiçi, bir hayat yapacak kadar da güçlü hayallerim ve gerçeklerim.

Ve bu sessizlik. Aslında sözlerimin gücü. Duyduğun her şeye yankı olacak sözlerim var.

istersen bir an.
29.10.2014 22••
--

Bu benim için bir umut. Sevebilecek olmanın umudu. Başka gözlere de bakabilecek olmanın… an azından anonim de olsa besleyebilmenin bir sevgiyi..
Yoksa bu şekilde ölüp gideceğim yalnız.. bir köşede bir şeyler yaza yaza.. kendi kendime dramalar oynaya oynaya.. belki de düştüğüm yolların birinde.. geri dönemeden..
herkes tarafından salak yerine koyulmak, eski sevgilim sevgililerini bir bir değiştirirken senin kimseye bakamamam. falan fıstık ağır başlık olmuş.
erkekler için mümkün olmayan "ıts impossible" durumudur.
Bir işe yaramaz. Önemli olan kadın gibi sevebilmektir.