bugün

(bkz: yobazların propaganda mekanizması)
sultan abdülhamid döneminde toprak kaybedilmiştir fakat tıpkı cumhuriyet yıllarında musul ve kerkük ve adalar üzerindeki hakların kaybedilmesi gibi o dönemde de yaşanan olaylara bakarak konuşmak gerekir.

ilk kayıplar balkan devletlerinden sırbistan, karadağ, romanya ve bulgaristan'ın bir bölümüdür.
bu kayıplarda sultan'ın payı oldukça azdır çünkü sultan savaş sırasında tahta çıktığında komutanlara gönderdiği emirler tam olarak yerine getirilememiştir.

ikinci kayıplar doğuda yer alan kars, ardahan ve batum'dur.
bu bölgede osmanlı aslında bazı zaferler kazanmıştır fakat avrupalı devletler'in rusya'yı avutma politikasının bir parçası olarak bu topraklar rusya'ya bırakılmıştır.

üçüncü kayıp kıbrıstır,
kıbrıs'ın olayında, savaş sürerken tahta çıkmış abdülhamid in konrtolü ele geçiremeden savaşın kaybedilmesi ile ingiltere'nin rusya'ya karşı koruyuculuk teklifi sonucu kıbrıs kaybedilmiştir. burada ingiltere yalnızca nazik bir koruma teklifi değil alttan alta savaş tehdidi ile de devleti zor duruma düşürmüştür. zaten savaştan çıkmış yorgun devletin yıkılmaması için sultan abdülhamid en doğrusunun kıbrıs' ingilizlere bırakmak olacağını düşünmüştür.

dördüncü kayıp tunus'tur,
tunus olayında, berlin kongresi ile osmanlı'nın toprak bütünlüğünü korumaktan vazgeçerek osmanlı'yı paylaşma planlarına başlayan avrupalı devletler herhangi bir zayıflık için fırsat kollamaktaydı. tunus ile ilgilenen iki büyük devlet ise fransa ve italya idi fakat tunus topraklarını en çok arzulayan 1830 yılında cezayir'i işgal etmiş olan fransaydı.
nitekim fransa'nın aradığı fırsat ayağına geldi ve cezayir ile tunus arasındaki sınırda yaşamakta olan kabileler arasında çatışma çıktı ve fransa bu olayı bahane ederek bölgeye asker sevketti. tunus merkeze uzaklığı sebebi ile onlarca yıldır beylik sistemi ile yönetilmekteydi, bu noktada tunus beyinin asker toplama ve savunma yapmadaki başarısızlığı tunus'un hızla kaybedilmesine yol açtı. zayıf osmanlı devleti bölgeye askeri yardım gönderemedi.

beşinci kayıp mısır'dır,
mısır olayında, zaten 1798-1801 yılları arasında fransa işgaline uğrayan mısır daha sonra yeniden osmanlı toprağı haline getirilmişti.
1882 yılına gelindiğinde savaştan çıkmış ve hala toparlanamamış osmanlı devleti birçok toprak parçası kaybetmişti ve hızla kan kaybediyordu. mısırdaki durum ise daha da karmaşıktı, bölge 1830'lu yıllardan beri hidivlik (bir çeşit beylik) ile yönetilmekteydi ve osmanlı nufuzu gün geçtikçe azalıyordu. nitekim işgal öncesi mısır hidivini ziyaret eden ahmet muhtar paşa hidivin bölge hakkında bilgisi dahi olmadığını ve gelişmeleri yeterince takip etmediğini bildirmiştir fakat otoritesini kaybetmiş osmanlı'nın mısırdaki yerel haktan da destek bulan hidiv'i o durumda değiştirmesi söz konusu olamamıştır.
nihayetinde ingiltere çirkin emellerini harekete geçirerek 1882 yılında mısıra asker göndermiştir.
sultan abdülhamid bu olay karşısında bir miktar asker hazırlanmasını emrederek şayet mısır halkı ayaklandığında yardıma gitmeleri emrini vermiştir fakat mısır halkı işgale direniş göstermediğinden bu da mümkün olmamıştır.

tüm bu olaylardan sonra osmanlı devleti 1909 yılında sultan abdülhamid'in darbe ile tahttan indirilmesine kadar hiç toprak kaybetmemiştir.
sultan tahttan indirildikten sonra ise toprak kayıpları yeniden başlamış ve bosna hersek ve bulgaristan osmanlı devletinden bağımsızlığını ilan etmiştir. daha sonrasında ise devlet balkan savaşları ve birinci dünya savaşı sonucunda iyice küçülmüştür.
1910 yılında sürgünde iken kendisini ziyaret edenlere sultan şöyle demiştir : ''benden sonra devleti 10 yıl yönetirlerse 100 yıl yönetmiş sayacağım!'' diyerek ittihatçıların siyasi beceriksizliğini gözler önüne sermiştir.
nitekim devlet 10 yıl geçmeden parçalanmış ve işgale uğramıştır.
Hala hikaye roman anlatılıyor.ülkenin yarısı elden çıkmış.

Tonla mazaret üretiliyor.mazerette göt gibidir.
Herkeste bir tane bulunur.
Buradan Abdülhamit tahtından eden kahraman ittihatçılara bin selam olsun.
arapseverleri yıkan bilgidir. akp kitlesi hem yalan söylemeyi hem de söylenen yalana inanmayı çok sevdiği için bunu görmezden gelir ve bu başlığa uğramaz...
kaptırmadığı bir malatya kalmış, o da günkurusu seviyor diye herhalde.
Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamid’in 33 yıl Osmanlı Devleti’ni savaşa sokmayıp, hiç toprak kaybı yaşatmadığı iddiası doğruyu yansıtmıyor. Osmanlı imparatorluğu, 2. Abdülhamid’in 33 yıllık idaresi süresince Tunus, Girit, Mısır, Kıbrıs, Sırbistan, Karadağ, Romanya, Bulgaristan, Bosna Hersek, Niş, Teselya, Kars, Batum, Ardahan’ı kaybetmiştir.

aslında iddia doğrudur tek karış bir toprak kaybetmedi, acayip karış topraklar kaybetti
(bkz: yeni resmi tarih is loading)
abdulhamid dönemindeki balkan sınırlarımız

görsel

tahttan indirildiğinde balkanlarda bu sınırlara sahipken hatta orta doğunun çoğu bizimken 10 sene içinde bugünkü sınırlarımızdan bile daha küçük sınırlara geriledik. neyse ki atatürk çıktı da bugünkü sınırlarımıza kavuştuk. yine de abdulhamid dönemine göre balkanlarda ve orta doğuda çok toprak kaybettik ama kafkaslarda kazandık. önemli olan ulus devlet kurmak olduğu için arap topraklarını kaybetmemiz belki de iyi oldu. balkanlar zaten kendileri ayaklanıp bize karşı savaştı elde tutmak zordu oraları ulus devlet olunca.