bugün

ezginin günlüğü grubu tarafından birçok şiiri bestelenen toplumcu gerçekçi şair.

(bkz: gelen benim)
(bkz: mutlu olmak varken)
(bkz: sabah türküsü)
(bkz: mahpusane düşünceleri)
(bkz: gece içinde)
genellikle ismi, abdulkadir olan kişiler için kullanılan kısaltma.
güzel şiirlerin güzel şairidir.
çoğumuz ezginin günlüğü tarafından bestelenen şiirleriyle tanırız
lakin keşfedilmesi gereken nice güzel şiiri vardır.
Asıl adı ibrahim Abdülkadir Meriçboyu. 1917'de istanbul'da doğdu, 1985'te yine istanbul'da öldü. ilk şiirleri 1930'da "Ali Karasu" imzasıyla yayınlandı. Başlangıçta Faruk Nafiz Çamlıbel ile Necip Fazıl etkisinde şiirler yazdı. Ankara Cezaevi'nde Nazım Hikmet'le kalınca şiir ve dünya görüşünde önemli değişikler oldu. Ses ve Yeni Edebiyat dergilerinde yayınlanan şiirlerinde Nâzım Hikmet etkisi açıkça bellidir. Yurt sevgisini dile getiren ilk kitabı "Tebliğ"de bir yandan savaşa karşı çıkarken bir yandan da yoksul Türk insanını gerçekçi bir bakışla yansıttı. Bireysel dramı toplumsal sorunların birlikteliği içinde ele aldı. Olgunluk dönemi şiirlerinde konuşma diline yakın bir dil kullandı, türküler, halk şiiri ve gelenekleri motiflerinden yararlandı. Savaş, yoksulluk, sürgünlük, hapislik acılarını yaşayan insanın duygularını, iyiye, doğruya, eşitliğe olan özlemini yalınlık, gerçeklik ve lirizmle yansıttı. Çarpıcı bitişler, yinelemeler, iç uyaklar ve ses uyumları belli başlı şiirsel biçimleri. 1940'lı yılların toplumsal gerçekçi şiirinin ortak temaları ve biçimleriyle, Orhan Veli kuşağının bazı söyleyiş özelliklerini kaynaştırarak sentezci bir şiire ulaştı.
önde gelen şiirleri;

DAĞ BAŞINDA
CiBALi
DÜŞÜNCELER
GECE iÇiNDE
iHTiYAÇ
ÇiLE
DÖN GERi BAK
iNSAN
BiR iNSAN
AÇILIR KAPILAR
ezginin günlüğü'nün gelen benim isimli güzel şarkısının şairi. bu şarkıdaki şiir ile müzik pek uyumlu...
"Sen orda dalından koparılmış bir
zerdali gibi dur
ben burda zerdalisiz bir dal gibi.."
(bkz: çile)
1983'te 9 şiiri metin özülkü tarafından bestelenen ve şarkılarla a kadir albümüne konan şair. albümdeki şarkılar şöyleydi:

a yüzü

bir beşiktaş tramvayı
deme
çiçekleri umudumuzun
sar sıcak sıcak
gelen benim

b yüzü

gene gel
gümbür gümbür
sonradan
teselli perdesi
(bkz: ibrahim abdülkadir meriçboyu)
kara harp okulu örenciliği döneminde siyasi görüşleri dolayısı ile nazım hikmet ran ile birlikte yargılanmış, 10 ay hapse mahkum olarak okulundan atılmıştır. çevirileri tdk başta olmak üzere bir çok kurumdan ödül getirmiştir üstada...

kendisiyle tanışmamızın vesilesi;

istanbul
orda, adamı düşündüren
denizler vardır,
ışıltılı ve berrak,
şurda gemiler durmuş,
kim bilir,
zincirleri ne ağırdır.
sarayburnu,
kızkulesi,
haydarpaşa...
bak işte köprü,
böyle ayak altında bütün gün.
işte yollar gıcır gıcır,
işte sultanahmet meydanı şu gördüğün.
nihayet, ilerde deniz,
mis gibi balık kokar.
daha sonra adalar
ve hep çam ağaçları.
oranın mehtabı tatlı olurmuş,
öyle derler,
rüyadaymış gibi yaşar insan.

galiba böyle görülür istanbul,
bir kartpostal önünde durup
iştahla bakarsan.
1917 istanbul doğumlu, 1940 kuşağının toplumcu gerçekçi şairlerindendir. 1938'de nazım hikmet ile birlikte tutuklanarak, savunduğu ideoloji uğruna 10 ay hapis yattı ve yine 1943 yılında yayımladığı savaş karşıtı şiirler içeren "tebliğ" isimli kitabı yasaklanarak toplatıldı. sıkı yönetim tarafından sürgüne gönderilen şair, 1947 yılında istanbul'a geri döndü. ardında bir çok eser bırakan ve asıl adı "ibrahim Abdulkadir Meriçboyu" olan şair, 1985 yılında hayata gözlerini yumdu.

BiR iNSAN

Seni bir gün
çekip aldılar topraktan,
benzedin köksüz bir ağaca.
Önce öğrettiler sana uygun adımı,
sonra büyük şehirlerini gösterdiler Avrupa'nın.
En muazzam saraylar karşısında bile sen
evini unutmadın.

Varşova'da kaputun kaldı,
Dunkerk'te arka çantan.
Düştü bütün fotoğrafların Sivastopol'da.
Bir şafak vakti Paris'te bıraktın zavallı yüreğini,
kurşuna dizilenler karşısında.

Lanet okusunlar sana bırak,
iyi bir asker olamadın diye.
Ölmesini bildin ya sen arkadaş kurşunuyle,
iki çürük patatesi
ekmek torbanda unutarak!
''sen orada dalından koparılmış bir zerdali gibi dur
ben burada zerdalisiz bir dal gibi durayım.''
ÇiÇEKLERi UMUDUMUZUN
Çok olun, çocuklar, çok olun,
yüzlerce olun, binlerce olun, onbinlerce.
Daha çok olun, daha çok olun,
yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun.

Bu dünya ne tek tek yaşamakta,
bu dünya ne rakının, ne şarabın içinde,
bu dünya ne parada, ne pulda,
ne kalleşlikte, ne zulümde.
Bu dünya aşkın içinde, alın terinde.

Çok olun, çocuklar, çok olun,
el ele verin, çocuklar, el ele,
yaşayın dünyayı doya doya,
açın kapıları, camları güneşe,
ne yeise kapılın, ne korkuya,
çok olun, çocuklar, çok olun,
el ele verin, çocuklar, el ele.

Mutlu olmak varken bu dünyada,
geceler geldi dayandı kapımıza,
olduk acımızla sarmaş dolaş,
bekledik düşümüzle koyun koyuna.

Çok olun, çocuklar, çok olun,
yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun,
el ele verin, çocuklar, el ele,
bütün gündüzler sizin olsun,
yaşayın dünyayı doya doya.

Çocuklar, çiçekleri umudumuzun.