bugün

türk futbol tarihine damgasını vurmuş maçtır. galatasaray, ilk maçta isviçre temsilcisine 3-0 yenilmiştir ve rövanş maçında tur için; en az 4-0 kazanması gerekmektedir. dönemin teknik direktörü mustafa denizli maçı 5-0 kazanacaklarını iddaa edince basın ciddiye almamış, hayal demiştir. olmaz denileni, yapılamaz denileni, galatasaray yapmış; neuchatel'i ali sami yen'in çimlerine gömmüştür. o dönem ismi sampiyon kulupler kupasi olan kupada çeyrek finale çıkmıştır.
bu unutulmaz maçı izlemek isteyenler için

http://www.youtube.com/watch?v=SOdpY2BFSXA
türk futbolu bu maçtan sonra büyük bir tırmanışa geçmiştir ve her zaman ki gibi yine başıda galatasaray çekmiştir... galatasaray ve galatasaraylılar için unutulmaz bir maç olmuştur...
uğur tütüneker'in 2, tanju çolak'ın 3 golüyle galatasaray'ın 5-0 kazandığı mücadele.
türk futbolunun hem masa başında hem de saha üstünde kazandığı maç olmuştur.
maçtan sonra mustafa denizli basın tribününün önüne gelip kendisine inanmayan, turu geçemeyeceğini söyleyen ve kendisiyle alay eden basın mensuplarına ilhan cavcav'ın ankaragücü taraftarına yaptığı hareketin aynısını yapmıştır. akıllara zarar bi ayar vermiştir.
(bkz: 20 eylül 2007 fc sion galatasaray maçı)*
(bkz: tarihin tekerrür etmesi)
(bkz: 4 ekim 2007 galatasaray fc sion maci)
bir denyonun yan hakeme bozuk para atması yuzunden macın tekrarı gundeme gelen isviçre lobisinin futbolda ne kadar guclu oldugunu ve hakkımızı ne kadar guc geri aldıgımızı da hatırlatan mac
ben henüz orta okula yeni başlamış bir velet iken skorun 3-0'a gelmesinin ardından okulda dersleri iptal ettiren, okul hoparlöründen naklen yayınlanan, bir okul dolusu öğrenciye atılan gollerden sonra sevinç çığlıkları attıran maç. o zamanlar avrupa'da maç olduğunda ayrım olmaksızın tüm türkiye o takımı desteklerdi. fener'in meşhur bordeaux maçında nasıl da heyecanlanmıştım, hey gidi günler. nerde şimdi o naiflik.
turk futbolunun makus talihinin dönmeye başladıgı mac olarak da nitelendirilebilir.
isviçre'de ki ilk maç 1-0 neuchatel üstünlüğüyle aheste aheste devam ederken sahaya giren bölücü terör örgütü semaptizanları yüzünden galatasaray'ın konsantrasyon kaybına neden olup ard arda 2 gol yedikten sonra istanbul'da ki maçın memleket meselesine dönmesi sonucu galatasaray'ın sahaya beyaz üzerine kırmızı şeritli formalarla çıkıp neuchatel'e futbol dersi; terör örgütünede ayar verdiği karşılaşmadır. gerçek bir tarih yazılmıştır.
galatasarayımızın tarih yazmaya başladığı dönem (bkz: gercekleri tarih yazar tarihi de galatasaray)
maçtan sonra isviçrelilerin, turu masa başında kazanma amaçlarına ulaşamamalarının en büyük sebebi ali şen'dir.bildiğiniz eski fenerbahçe başkanı ali şen'dir.
-"ben,hiç bir türk takımının hakkını yedirmem,galatasaray dahi olsa." demiştir.isviçrelilere karşı dünyanın en iyi avukatlarından ikisini tutmuş, hem de parasını kendi cebinden vererek.
dava sonunda galatasaray para cezası ve saha kapatma ile kurtulmuştur.
ilerleyen günlerde maçta çıkan olaylar nedeniyle uefa tarafından maçın tekrarına karar verildiğinde, sabah gazetesinin baş sayfadan " o... çocukları" manşetiyle çıkması unutulmazdır.
trt ile galatasaray arasında yaşanan anlaşmazlıklar sebebiyle televizyonda canlı yayınlanmayan, bildiğim kadarıyla maç bitiminde trt'nin banttan yayınlamaya başladığı maçtır. ali kırca'nın bir röportajında anlattığına göre yurt çapında sadece o dönem trt haber dairesi müdürü olan ali kırca'nın odasından canlı izlenebilmiş; fatih terim ve mehmet ağar'ın da dahil olduğu bir grup insan bu ayrıcalığı yaşayabilmiştir *. o tribünlerin salkım saçak hali ve levent özçelik'in unutulmaz radyo anlatımı ile o günlerin havasını fazlasıyla yakalamak, şimdi burun kıvırdığımız o galibiyetlere bir zaman ne kadar hasret olduğumuzu, nereden nereye geldiğimizi anlamak fazlasıyla mümkündür.
ayrıca levent özçelik'in 5. goldeki anlatımı muhteşemdir, aradan geçen yaklaşık 20 yıla rağmen tüyleri diken diken edebilir. tanju'nun attığı 4. golde ise topun aldığı kavis akıllara zarardır. üstad bu vuruşu ayağının "sağ ayak iç üstü" diye tabir ettiği bir noktasıyla yaptığını, işin sırrının ise topun zeminden dolayı hafif zıplayarak gitmesi olduğunu açıklamıştır.
az evvel trt 3 te tekrarı verilen maçtır.

vay anasını mustafa denizli gs teknik direktörü, bülent korkmaz defans oyuncusu, uğur tütüneker, tanju çolak, ismail, muhammet vay ki vay.

o zaman ilkokul 4 teydim zannediyorum, hocalar laboratuardaki televizyonda maçı izliyordu(labovatuarda televizyonun ne işi var demeyin, adı labovatuar, aslında çok amaçlı salon gibi kullanılıyordu), biz de camdan bakacaz diye birbirimizi eziyorduk, hocalar "gidin ulan dersinize" diye bağırıp duruyordu(hatta birkaç arkadaş bu uğurda dayak bile yemşti, ben canımı zor kurtarmıştım) ne dersi ya, herkes maça odaklanmış, ertesi gün 10 kasım anma töreni var, onun provaları yapılacak ama kimsenin umrunda değil, arka arkaya "gooool" sesleri yükseldikçe, bizim merakımız daha da artıyor, lab. camından bakmaya çalışıyoruz, en sonunda maç bitti, herkes sevinç içinde, o gün dersler bile yapılmadı, ertesi günkü 10 kasım 1998 günü olan "atayı anma" törenlerini hatırlamıyorum ama "9 kasım 1988 zaferi"ni an be an hatırlıyorum.

hey gidi günler hey...
unutulmaz bir maçtı , tarih böyle yazılır .
(bkz: ama bizim uefa kupamız var)
isviçre’de 3-0 mağlup olduğu maçın rövanşında Neuchâtel Xamax’ı 5-0 yenerek eleyen Galatasaray tarihinde üçüncü defa çeyrek finale yükseldi.

Bundan tam yirmi dört sene evvel bugün Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası ikinci turu rövanş müsabakasında Galatasaray isviçre Şampiyonu Neuchâtel Xamax’ı 5-0 mağlup ederek çeyrek finale yükseldi.
1988 – 89 sezonuna güçlü bir kadro kurarak giren Galatasaray Jupp Derwall’in yardımcısı Mustafa Denizli’yi takımın başına getirmişti. Uzun seneler sonra yeniden mücadele edeceği Şampiyon Kulüpler’de de başarılı olmak istiyordu. Lige iyi bir başlangıç yaptıktan sonra ilk turda eşleştiği Avusturya Şampiyonu Rapid Wien’e Viyana’da 2-1 yenilince maniviyatı biraz kırılmıştı.
Bu mağlubiyetten sonra ligde Fenerbahçe’den alınan yenilgi ile sezon başında futbol kamuoyunun verdiği krediyi büsbütün tüketmişti. Rövanş müsabakasından üç gün önce oynanan ve ite kaka alınan Bursaspor maçı takıma güveni tesis edememişti.
Ali Sami Yen’i dolduran onbinlerin kafaları soru işaretleri doluydu. Bununla beraber Mustafa Denizli’nin takıma inancı tamdı. Maçtan bir gün önce “Biz bunları eleriz” demişti. Gerçekten de elediler.
Esasında ikinci turda eşleşilen isvçreli kulüp Rapid’den güçlü değildi. ilk maçta da her şey yolunda gidiyordu ki; ‘bazı istenmeyen olaylar’ oyuncuların konsantrasyonunu mu bozdu bilinmez, son beş dakikada üst üste yenilen iki gol farklı bir mağlubiyete yol açmıştı.Açıkçası kimse üç farklı yenilginin altından kalkılacağına inanmıyordu. Sadece Mustafa Denizli ve futbolcular inançlıydı. Mustafa Denizli maçtan önce basın ve kamuoyunu verdiği demeçlerle etkisi altına alıyor ve durmadan “Biz bunlara beş atarız.” diyordu.
9 Kasım 1988 günü Ali Sami Yen tarihi günlerinden birini yaşadı. Belki de Türkiye futbolunun kırılma maçıydı bu maç. Avrupa’ya bir meydan okumaydı. Seneler sonra hem Galatasaray’ın hem de diğer kulüplerimiz ve Milli Takım’ın başarılarının ilk harcıydı. Ali Sami Yen görülmeye değerdi. 50,000’e yakın taraftar tek yürek olmuş takımlarını destekliyor ve çeyrek finale kalacaklarına inanarak şarkılar söylüyordu.

Müsabakadan seneler sonra bir belgesel için konuşan Neuchâtel Xamax Teknik Direktörü Gilbert Gress, "Bize orada cehennemi yaşayacağımız söylenmişti, gerçekten de orası cehennem gibiydi" diyerek Ali Sami Yen'in rakip takımlar için ne denli zorlu olduğunu vurguluyordu.
Öyle bir maç oldu ki; stadyumda maçı izleyenler televizyonlarının ve radyolarının başındaki milyonlar, gollerin pasını verenler, golleri atanlar, ve maçı radyo ve televizyonda anlatan sipikerler hepsi bir olmuş yenmişti Neuchâtel’i. Müsabakadan seneler sonra bile tekrar tekrar dinlettirilen maç yayınında; TRT sipikerinin ses tonu, maça kendini kaptırması ve sonunda gözyaşlarına boğulması bu maçın özetiydi şüphesiz.
Müsabaka bitmiş Türkiye ayağa kalkmıştı ki; bir gün sonra UEFA’dan yapılan açıklama bomba gibi düştü manşetlere. Maç esnasında hakeme atılan yabancı maddelerden dolayı müsabaka yeniden oynanacaktı. Neyse ki; hukuk süreci Türklerin lehine sonuç verdi ve maçın skoru UEFA tarafından onandı.
Evet bu müsabaka sadece Galatasaray’ın başarısı değildi. Öncesi, sonrası, Mustafa Denizli’si, Uğur’u, Tanju’su, Prekazi’si, basını, radyo sipikeri, Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı ile tüm Türkiye’nin başarısıydı. Avrupa’nın duyduğu ise, Türklerin iyiden iyiye yükselen ayak sesleriydi.

Galatasaray 5-0 Neuchâtel Xamax

Yazı: Mehmet Yüce
hala kaç sene önceki çeyrek finali konuşan kişiler slovak takımlarından 7 yediği dönemlerde oynanmış ve galatasaray'ın çeyrek finale çıkmasına vesile olmuştur. çeyrek finalde de monaco'yu eleyip yarı finale çıkmıştık.
spikerin "tanju ceza sahasına girdi.. çıktı.. vurdu, goolll" nidası unutulmazdır.
ilkokul 2. sınıftaydım, maç oynanırken derste arkadaşımla* radyodan dinliyorduk. okuldan çıkarken maç 2-0 dı, eve gidene kadar 4-0 olmuştu, sevinçten ağladığımı hatırlıyorum.
hayatımızın maçı olacağını sanmıştık. rüya gibiydi. sonra galatasaray devamını getirdi, hayatımız maç oldu.
özgüvenimize derin katkısı olan spor olayıdır.

ilkokul dördüncü sınıftaydım ve eve yeni
gelmiştim daha. maç bitmiş ama haberimiz yok. köydeyiz. o zamanlar tek haber kaynağımız tv1. ve denizli, maçın tvden yayınlanmamasını istediği için canlı verilmemiş. tekrarına yetiştim. çantamı atıp sihay önlüğümü çıkardım. spiker, maçın 2-0 olduğunu söylediğinde havaya zıplamıştım. ne bilim iki gol daha gerektiğini. neyse, arkadaşa pencereden bağırdım "levent, iki sıfırmış olum" diye. o an bi bağırtı geldi tvden. üçüncüyü attık. aşağıda levent, yukarda ben, nasıl bağırıyoruz. ağlayacam artık sevinçten. haber veriyorum. "lan üç olduk" diye nasıl bağırmışsam, ev sahibi hasan amca arapça bir küfür salladı "eyri fi tizek ulek, sket bakka" diye. korkudan içeri kaçıyordum ki dört oldu amk. artık kimseyi sallamadan avazım çıktığı kadar bağırdım, gol, diye. o ara dışarı baktım korka korka. önde levent, arkada hasan amca. levent hem kaçıyor, hem de bağırıyor. goooolll ye şebep, cim bom bom, diye.

vay be, nasıl özledim çocukluğumu şimdi, birden. tolstoy muydu acep, çocukken büyüklere bakar ve bir an önce büyümek isterdim şimdi büyüdüm ve çocukluğumu özlüyorum, diyen?

bu da böyle bir hikaye işte.