bugün

nedenlerinden biri, çocuğum doktor ya da mühendis olsun olgusudur. karşı komşumuzun çocuğu sporcu olacak fiziğe sahip, kereta spor yapmayıda çok seviyor bizde teşvik olsun diye ailesine atletizm gazı verelim diye düşündük benim çocuğum doktor olacak cevabını aldık şimdilerde okul, dershane, sınav, hayatında sadece bunlar var.

not: bunların başında özellikle benim fazlasıyla garipsediğim tenis geliyor. neden teniste bırakın başarılı sporcuyu doğru düzgün sporcu yetistiremiyoruz? devşirme sporcumuz marsel ilhan var. tabii o da allahın bir lütfu olsa gerek ilk 100'de bile göremiyoruz kendilerini.
maalesef türk insanının gerçeklerini haykıran önermedir. türk halkı, herkesin doktor, avukat olması durumunda diğer mesleklerin nasıl icra edileceğini ve akabinde o meslekler icra edilmezse neler olabileceğini düşünmeden insanları saygın meslekliler vs dallamalar olarak ayırır; bu denli kapasitesizdir. türk halkının karakteristik özelliği de zaten ayrımcılık ve bölücülüktür, doğaldır.

siz gidin avukat olun doktor olun. başka hiç bir bok yapmayın ha bir de bunu diyenlere laf sokun asarız keseriz diye.

(bkz: türk halkının kapasitesiz olması)

(bkz: türk halkının boş beleş atarlanması)
ismail yk'nın, hilal cebeci'nin, nihat doğan'ın ve bilumum kıymetli sanatçının(!) olduğu ülke de yaşıyordur. üstelik külotla türkiye'yi temsil ediyorlar. ay çok ayıp.
ülkedeki sporcuların büyük çoğunluğunun asıl amacının beden eğitimi öğretmeni olup memurluktan devlete kapağa atma amacı güttüğünü düşünürsek normal olan durumdur. ha burada suçlu sporcular mı, tabikisi hayır.
türkiyede spor takipçisi yoktur. genelde kurumsal şekilde işleyen,
para basan, markalaşmış kulüpleri takip eden, onlar için kavga eden, birbirini bıçaklayan, karısına kızına küfretmeyi
seven, dört büyük takipçileri vardır. o sebepten 75 milyon demek saçma olur. öncelikle spor
kelimesinin bir altını çizmek lazım. sporcu yetiştirmek için bu altı çizilenide hazmetmek lazım.
ailelerin'de spora uzak durmasından kaynaklı yaşanan hadisedir.
sesi boktan olan iki üç götünü göstererek eşek yüküyle para alıp ülke ekonomisine gram fayda sağlamayan, mecliste kös kös oturup eline bir not defteri bile almayan insanlar yerine bu tip insanlara daha çok değer verilmelidir. öyle iki olimpiyat maçına gitmekle işte bilmem kaç sporcu gönderdik demekle olmuyor. beni gönderseler ben de giderim. nitelikli sporcu yetiştirip göndermek lazım.

nasıl naim için 1 milyonu bastırdılar da aldılar. verince gereken değeri olur kardeşim. elin yabancı futbolcusundan s*k kadar vergi alacağına arttır vergiyi gelen parayla sporcu yetiştir, yetiştirt.
beden eğitimi öğretmenlerinin yoklama aldıktan sonra "serbestsiniz" dediği bi ülkeden phelps'ler, bolt'lar çıkması beklenemez sanıyorum.
atatürkün, ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim sözünü yerine getirmeye kalkınca insanlar iyice b.ka sarması durumudur.hepsini bir arada bulundurabilen yok bu ülkede
ilginç olduğu kadar doğru bir tespittir. çünkü 75 milyonluk ülkeden sadece arda çıkarken, almanya' da yaşayan 3, 5 milyon türkten mesut özil, hamit altıntop ve nuri şahin gibi real madrid' e transfer olacak kadar göze batmayı başarabilen sporcular çıkıyor. Asıl sorun disiplin ve alt yapıya verilen önemdedir. bunu başarabilen ülkeler meyvelerini er yada geç alıyorlar.
ülkemizde adam akıllı spor tesislerinin olmadığından, mahalle aralarında ya da boş arsalarda zar zor futbol oynayıp, en çok talep gören spor branşında bile başarısız olduğumuz aşikardır.

birde ülkemizdeki çocuklar, en güzel çağlarında sınavlarla uğraşıp ders çalıştıklarını düşünürsek. çok zordur.
gerekli değerin verilmeyip ekonomik olarak desteklenmemesinden olabilecek durumdur. vardır olmasına vardır ama azınlıktadırlar.
sporcu tek başına mı yetişcek sorusunu sordurur insana. bu ülkede ne sporcuyu destekleyen bir oluşum ne de sporcuların değerlendireceği alanlar var. genellikle bütün çocuklar mahalle arasında futbol oynuyor en fazla basketbol birisi de çıkıp demiyor ki spor sadece bunlar değildir şu çocuklara başka sporlar da gösterelim. ayrıca sadece yetenekle bu ülkede sporcu falan olamazsınız. eğer babadan torpiliniz varsa ayağınızda top tutmasanız bile a takıma kadar çıkarsınız bu ülkede. kaldı ki bu ülkede çocuklar daha 13 yaşındayken sınavlarla cebelleşiyor hangisi spor yapmaya zaman ayırabiliyor.
bütün paraların ve sponsorların futbola ayırılmasından dolayı diğer dallarda sporcu yetişmemektedir. işin garip yanı futbolumuz da gelişememektedir.
Aslında küçüklükten itibaren bir yönlendirme olmadığındandır. Ülkemizde beden eğitimi okullarda karne ortalamasını yükselten bir faktör olarak görüldüğünden ve at yarışıtırır gibi yarıştırılan genç nesil tarafından yorululan derslerden bir kaçış bir mola gözüyle bakılmasından dolayıdır.
yanlis dusunce. sporcu cok. ama uluslararasi basarisi olan sporcu az. peki ne yapmak lazim. tabiki cok calismak. elin gavuru yattigi yerden kazanmiyo basariyi.
çocuklarının geleceği kesin bir meslek edinmesine neden olan ebeveyn zihniyeti yüzünden oluşan durum. benim çocuğum doktor olacak, mühendis olacak zihniyetini aşamazsak aynı yerde sayıklayıp gidicez. spora teşvik edilmemesi de cabası.
türkiyede sporcuya verilen değer adı altında, sporcuya değer verilmemesidir.
işini doğru, dürüst yapan o kadar çok sporcu var ki hani arkasında değer verecek biri.
hep sözde, hep lafta.
eğitim sisteminde beden eğitimi her öğrenciye beş verilirse ne spor kalır ne sporcu.
önce eğitim sisteminde çocukların hangi spora yatkınlığı varsa saptanmalı, sonra o spora yönlendirilmeli.
koş babam koş!
al sana beş!
geçtin!
millet olarak çok osbir çekmemizden, fazla sevişmemizden kaynaklanan bir şey. hal, takat kalmıyor tabi... haftada en fazla 3 defa gençler... bokunu çıkarmayın.
en büyük sebebi muhafazakar bir ülke olmamızdandır. her şeyi buna bağlıyor diyeceksiniz ama başarılı ülkeleri bir tarayın isterseniz.

zaten 'vay efendim şortla baldırı çıplak çıkıyorlar, bizi çıplak temsil ediyorlar' gibi 11. yüzyıl kafasını 2012'de sürdüren bir millet değil olimpiyatlarda başarı; bir kuru ekmek bile hak etmiyor.
gelecek kaygısı ile açıklanacak sebeptir. başka sebepler hikayedir arkadaş.
önemli olanın sayı değil nitelik olduğunu gösteren durumdur.

olimpiyatları ısrarla izliyoruz.
sporculara gereken destek verilmediğinden aileler tarafından aman ne sporu aç mı gezsin sonra diye düşünülmektedir. bu şekilde düşünülme grubunda tiyatrocu yada sanatçılardan sonra sporcular gelmektedir.
200.000.000'luk endonezya'nın dahi yapamadığı bir şeyi yapmaya çalışmanın manasızlığını gösterir.

yeteneksiz bir milletiz işte. anlamıyor musunuz? yok. toplu oyunlar haricinde pek bir başarımız yok. halter ve güreşimiz vardı bundan 10 sene öncesine kadar; artık onlar da yok. elin memleketlerinden atlet devrişiriyoruz.

kendi sporcumuza harcayacağımız parayı, sağa sola saçıyoruz. 15 milyon euro'ya transfer yapan futbol takımlarımız var. 2 transfer yapmayıp parayı havuz atsalar da ülkenin bu yönü gelişse? fena mı olur?
tamamen zihniyet sorunudur. bir şekilde başarı yakalamış türk sporcuların röportajlarını dinleyin. en basitinden nevin yanıt reklamlarda anlatıyor. tuvalet koridorlarında antrenman yaptım diyor be arkadaş! eşref apak'tı sanırım, çekiç atmacı. ana haber bülteninde haber oldu. çalışma şartları içler acısı. naim süleymanoğlu, halil mutlu ve bunların yolundan giden haltercilerin de geldiği yerler tahmin ediyorum ki öyledir. sırıkla atlamacı var mı bilmiyorum mesela. sebebi kaliteli sırık alamaması olabilir. ya da çıtayı geçtikten sonra düşeceği minderi yoktur. yüksek atlamacı da öyle. derya büyükuncu'dan başka yüzücü yok neredeyse. hem de 3 tarafı denizlerle çevrili ülkede. o da sondan 3. oluyor. hale bak. velhasıl; türk sporcuların ne doğru düzgün çalışacağı alanlar ne de onları doğru düzgün çalıştıracak antrenörleri var. devşirerek değil, imkanları arttırarak bir yerlere gelebiliriz. şike davasıyla kafayı bozan spor alanındaki yetkililere sesleniyorum, duyan var mı sesimi? sanmam.

ama bir küfür etsem şöyle en ağırından; bak o zaman nasıl duyulur sesim. anında gelir alırlar. nasıl iştir bu, anlamadım arkadaş.