bugün

Bende aralarındayım. Şimdi bize her sabah 8 de gelin diye talimat verdiler bizde her sabah gidip flamalarımızla gösteri provaları yapıyorduk. Eziyetliydi ama güzel anılarım oldu be. Stadyum dışından alınan 25 kuruşluk lahmacun ve ayranı arkadaşlar arasında yemenin ayrıcalığını yaşadık biz.

Bu arada provalarda hep yanlış yapan bendim. Namı diğer beyaz şapkalı*
okulun bando takımındaydım ve majördüm, stadyumda tören geçişinde takıma komut vermek için arkamı döndüğümde ayağım takılıp geri düşmüştüm. aklıma geldi ve şimdi yine utandım, felaketti.
ya millet hadi gerçekçi olun bildiğin eziyetti, hani sizi bilmem de biz mersindeydik dayı 30 derece hava .
madem bayram bizim büyüklere şov yapacağımıza ne bileyim çuval yarışı halat çekmece falan oynatsalardı eğlenseydik. mesela uçurtma şenliği yapılmıştı çok eğlenmiştik . sıçarım kareografinize salın lan çocukları.
ilçe stadında kutlamıştık. sadece bir kere olmuştu zaten. o dönem eziyet falan deniyordu veliler, öğrenciler falan ama şimdi sosyal medyada iki mesaj paylaşıyorsun oluyor bitiyor. şimdi ki iyi değil bence. eziyet falan da olsa tatlı telaşı güzelmiş lan.
Ben ben ben akp yoktu I yıllarda yürürdük sokaklarda standlarda bando seslerinde.
Hiç de efsane olmayan nesil. Bu konuda sinirliyim ve size laflar hazırladım.
Bir kere her seferinde Başımıza güneş geçiyordu, koca sınıfa 4 küçük pet şişe su getiriyorlardı, birkaç tane de simit. Hayır sokaklarda yürüsek neyse, stadyumda 2 saat boşuna bekleyip sonrasında iki adım yürüyüp servislere binip gidiyorduk. Çocuk bayramında protokol gölgede otururken çocukların güneş altında eziyet çekmesindeki mantık nedir acaba? Ve bunu efsane yapan nedir? Saçmalık. Atatürk halimizi görse yapacağınız işi skym derdi.
Ayrıca Buradan da bizi zorla törene alan beden hocama selam söylüyorum. Fak yu.
Biz uygun adım yürümeyi yerinde dönüşleri ilkokulda öğrendik. Bu törenlere hazırlık ne kadar zor da olsa, o yaşlarda beklemekten ne kadar sıkılsak da içimize bir Atatürkçülük tohumu yerleştirdi. Bandoya ayak uydurmak, protokolü başla takip ederek selamlamak... istiklal marşı öncesi rahat, hazır ol komutları... bunlar içimize asker sevgisini yerleştirdi. Saygı duruşları, okunan şiirler, söylenen marşlar... bunlar içimize vatan millet sevgisini yerleştirdi.
Gerçekten de o nesiller efsane nesillerdir. Bizim zamanımızda Atatürk’e söven yoktu, Cumhuriyet rejimini istemeyen yoktu. işte sebep odur ki, bizim hamurumuz sağlam mayayla yoğrulmuş.
sabahin köründe kalkip, büyük bir heyecanla okula giden ve oradaki arkadaslari ile birlikte belirli bir disiplinle yürüyerek okulu birakip, stadyuma giderken yol kenarinda herkesin dikilmis onlari izledigi ve stadyumdaki gösterileri gerceklestiren ve canli canli izleyen nesildir.

cok güzel günlerdi ama hic unutamadigim kötü bir animi paylasmak isterim:
23 nisan 1992
kuzey egede bu tarihlerde havasi hala soguk olur. soguk olur derken; kar bile yagabilir.

yine sabahin köründe annemin soba üzerinde kizarttigi ekmek kokusu ile kaldirildim.
kahvaltimi yaptiktan sonra okulun bizim icin aldigi kiyafetleri giydim. kiyafet dedigim, yarim kollu sari bir t-shirt bir de incecik mavi tayt (kizlara etek) ellerimize de birer tane farkli renklerde bayrak.

evden cikar cikmaz donmaya basladim. mahalledeki arkadaslarla titreye titreye okulun yolunu tuttuk. okulda ögrenciler siraya diziline kadar 30-40 dakika gecti. sonra hep beraber yürümeye basladik. havasi günesli buna ragmen buz gibi. gölgeye denk geldikce cenemizi kontrol edemeyip gedik dislerimizin cikarttigi sesleri hala unutamam. bir kac kilometre sonra stadyuma geldik ve icerisine girdik. stadyum tiklim tiklim dolu. protokolün sikici, yari anlasilir yari anlasilmayan, uzattikca izattiklari konusmalari dinlerken; donmaya devam ettik. kimisi cisini tutamayip birakti, kimisi susuzluktan hüngür hüngür agladi, kimisi de bayginlik gecirdi. protokol konusmasini bitirdikten sonra bir rahatlama geldi. hareket edebilecektik sonunda. sirasi gelen gösteri yapiyordu. biz de mantik hatalariyla dolu sarki sözleriyle bayraklarla dans ettik. söyle biseydi "minicik kus, minicik kus. al götür beni uzaklara ..." ufacik bir kus bizi nasil kadirsin diye düsünüyordum kendi kendime.

mutlaka seyirci olarak güzel bir görsel izlenimi veriyorduk ama o an benim ve diger arkadaslarim icin iskenceden ibaretti. hala kontagim olan ilkokul arkadaslarimla bulustugumuzda bu konu üzerine konusuruz.