bugün

pazar gününe ertelenirse katılımın daha yüksek olacağını düşündüğüm zirvedir.
edit: bunu eksileyen arkadaş büyük ihtimalle işsiz.
13:00 - 14:00 dolayları olmasıyla uyku saatlerimle çakışan zirvedir.
kocatepede kılınan cuma namazı akabinde başlayacak olan zirvedir.
bir terslik olmaz ise bugün yapılacak olan zirvedir.

(bkz: meteor yağmuru)
(bkz: tusunami)
(bkz: tayfun)
başlığı görünce 'aa aylardır varmış yeni görüyorum, mal mıyım' dediğim zirve. üç buçukta dersim var, belki katılanlara bakıp kaçarım ama. *

(bkz: bi arkadaşa bakıp çıkıcam)
saat 7 gibi geleceğim zirve.
An itibariyle başlamış olması gereken zirvedir. Canlı yayın arabamız bozulduğu için naklen yayınımız bir süreliğine aksamıştır.

(bkz: Söz sende kamil)
şimdi öğrendiğim için geç kaldığım zirvedir.
son anda öğrendiğim için geç kaldığım zirvedir.
"insan bir başlığı aktif tutar, bilseydim gelirdim zaten çaylaklıktan yeni kurtuldum çok pis bozuğum modlara, buradan da selam çakarım sevgili modlarımıza, biz de ölmemiştik ki" dediğim ve katılamadığım zirvedir.
kabileye gittim bugün uludağ sözlük gelecek dediler, çıktım. sonra eskiciye oturdum ve izlemeye başladım keşke gitseydim, çekindim.
emegi gecenlere cok cok cok tesekkurler.
bursa'dan gelen arkadaslarin da ayagina saglik.
günlerden cuma idi. cumartesi günü işe gitmesi gereken insanlar vardı aramızda. o insanlar ki işe gitmek durumunda oldukları için kolpa ve yavşak ilan edildiler.

neyse zirve başladı. iyiydi güzeldi. geyikler makaralar derken bir de baktık ki, bursa ekibiyle kanka olmuşuz. enseye parmak göte şaplak atar hale gelmişiz. sürekli geyik, sürekli makara. bursa'dan gelen ekip zannedersem uludağ sözlük'ün en taşşaklı en süper insanlarının olduğu ekibi. adamlar şehir şehir gezip zirve kıtlığı yaşayan yerlerde eğlenceyi bizlere enjekte etmekteler.

bursalı bunlar gey olur dedik. esprilerimiz sürekli gey'lik üzerineydi. adamlar gey çıkmadı ama geyik çıktılar.

aklımda bir sürü isim var. gençken herkes hakkında bir şeyler yazardım ama artık yoruldum aq. belki başka zaman yazarım. muhabbetleri yazıyım...

Barın önünde duran damsız içeri almayan adama;

ben:hocam biz geyiz.
ikiartibir:kih kih kih.
adam: !?'^!'+!
ben: abi o gülüşü niye yaptın? harbi gey sandılar bizi.
ikiartibir: ne biliyim aq. stres altındaydım.

skydancer: ankara'nın geyi meşurmuş.
ben: geyiği meşurdur yanlış anlamışsın sen.
skydancer: yok hocam her köşe başında bir travesti bilmem ne var.
ben: doğrudur çok gey var ama çoğu bursalı.
skydancer: ayıp ediyon ama hacı. biz bursalıyız.
ben: ama ben yiğidi öldürür hakkını veririm, hacı... hepsi çok delikanlı insanlar.
skydancer: böhü:(((
ben: hahahah
ankaralılar: hahahahha
bursalılar: siktir git lan.

purp: usta ben şöyle iyiyim böyle iyiyim. hayata karşı sinirim hep bozuk.
ben: doğrudur. ben de mental olarak hayata terslenen tiplerdenim.
purp: hayat zor ya. gençlik de gitti elden.
ben: kaç yaşındasın kardeşim sen?
purp: 17
ben: bas git lan buradan. asosyal.
purp: abi kız arkadaşım var.
ben: bas git.

ben: akıllı olun lan. neslinizi biliceksiniz.
skydancer: bi saniye(cep telefonunu çıkarır) sen kızımla konuş hacı.
ben: (göt olmak)
bursankaralılar: hahahahah

japoncum: ee naber?
ben: saol ya. şu pembe gömlekli adam bana sarktı ya. bursalı ya. elimi tuttu, bacağıma dokundu.
japoncum: o benim kocam. rahat ol.
ben: pönk.
japoncum: 8 senedir evliyiz.
ben: pönk.
japoncum: 7 yaşında kızımız var.
ben: pönk.

ben: kardeş boks yapıyormuşsun. ben de 2 senedir yapıyorum.
puskevit canavari: ben 5 sene önce bıraktım.
ben: pönk.

ben: meraba sende a2 ehliyeti var mı?
motosikletli kiz: yok b var.
ben: yalancı. hani motosikletliydin sen?
motosikletli kiz: ya ergenlik zamanı aldık bi nick işte ya.

purp: sen kaçıncı nesildin usta?
ben: birinci nesilim ben. sigircan'la da daha önceden tanışıyoruz.
sigircan: evet ya. geçen zirvede de aynen böyle takılıyordu. herkese ben birinci nesilim diyordu.
ben: valla yalan söylüyor ya. yeminle demedim. sorana söylüyorum ya.
sigircan: hadi len...

skydancer: nick ne senin kardeş?
purp: purp.
skydancer: o ne ya eşşeğin siki kadar nick alıyorsunuz. telaffuz edicez diye ölüyoruz aq. kısa alın aq biraz ya.
purp: purp abi. daha ne kadar kısa olabilir ki?
skydancer: yok ben genelden bahsediyorum.
bursankara: hahahah
bir ankara zirvesi. gidemediğim ankara zirvelerinden biri daha. ama bidahakine gelicem lan, gelmeyi deniycem en azından, söz.

(yazar burda sanki çok lazımmış da herkes onu zirvede istiyormuş gibi bi moda girdi, umursamayın.)
Vol 1. 'içimdeki apaçi'

herşey bursa biz daha ölmedik zirvelerinden birinde, 'ulan yine ölemedik, madem bursada ölünmüyor gidelim bari ankarada deneyelim.' düşüncesinin arjantin bardaklardan yola çıkıp, ağzımızda lezzet bırakarak kanımıza karışmasıyla başladı. ya da o fikir içimizde hep vardı da biz arjantin bardaklarımızdaki günaha davet sıvısını tüketerek içimizde kaçamak yapmaya hazır potansiyel deliyi katalize ettik.

380 kilometrelik yolculuk süresince kafamın içindeki minik tilki;

- deli misin lan? gidiyorsun da nereye gidiyorsun. 2 bira içmek için değer mi?

diye beyinciğime beğinciğime kerkinip dursa da, bursa zirvelerinde saatin 12 olmasıyla bal kabağına dönüşmemek için koşturarak mekanı terkeden yazarlara inat, bir fayton konforunu mumla aratan arabamızın rahatsızlığına inat, bir de o kerktiğimin tilkisine inat geldim oralara.

yok efendim kabile bar, bilmem ne sokağına girin yürümeye başlayın zaten yukarıda göreceksiniz. tabi yok öyle bi panel. kutup yıldızı mı lan bu yukarı bakınca görelim. Bi alt sokak, bi yan kapı, bi üst kat derken sora sora bulduk buluşma noktasını daldık içeri. kabilenin yöresel silahının dart olduğu girer girmez çarptı gözümüze ki muhtemelen köşelerden birinde uzuca bi süre yalnız başına dart oynayan yağlı saçlı kızın da bundaki etkisi büyük. az ilerde bizi bekleyen kalabalığa doğru ilerledik, tabi tilki çekilmiş beynimin içinde bi soteye kerkiniyor da kerkiniyor. 'bu mu lan? nerde ankara havaları, nerde seke seke oynayan kamyoncu suratlı anlara kons'ları? rakılar? mezeler? namık? turgut?'.

ankara denince akla ilk gelenlerler listesinden pek bir şey bulamamış olmamıza rağmen, masamızda çankaya'da düzenlenen bir protokolden çıkıp gelmiş abileri görünce titredim ve kendime geldim. bocalamadım desem de yalan, inanın kravatlara takılmadan etrafta dolaşmanız neredeyse imkansız. hele ki bir de benim gibi çok konuşamayan bir adamsanız dilinizin bu bürokrat kılıklı adamlar karşısında tutukluk yapması gayet doğal. en nihayetinde bursa çocuğuyuz biz istediğimiz her yerde si... olmadı gider iki bira içeriz, açarız dilimizi, çenemizi dedim koştum bara. sarı gıda boyasını basmışlar abicim barda bira diye satıyorlar, içiyorsun içiyorsun tesiri yok. Eee içmeyince de dil tek'liyor. Dil-tek, dil-tek düm te-ka düm tek, 'ver o zaman sen bakayım bana bir bira-tek.'. dedim barmaid'e, 'o ne?' dedi. Hop hemen tilki ordan seslendi 'bak bira teki bilmiyorlar lan, ne var anasını satayım at arjantinin içine bi dolu tekila bardağını ver, bilmiyorsan da tahmin de mi edemiyorsun ya.'. derken barmaid'in maid olmasına kıyamayarak tarif ettim.

- sen şimdi bi tekila ver bana, bi de ellilik bi bira. bunu da bunun içine attıkmıydı tamam. az birazda limon suyu mümkünse. Hıh! yeterli teşekkür ederim.

demez olaydım. dememeliydim. aylardır memleketimde belki bi gün şirinleri görebilirim umuduyla uslu durmaya çalışan nefsim, barmaid'in 'vay iddalı içiyorsun uzun zamandır böyle içeni görmemiştim.' diyerek nefsime kerkinmesiyle bertaraf oldu ki türkiye, hırvatistan'dan gol yemeden önce ben zurna oluverdim.

eminim kabile'de çok keyifli sohbetler dönmüştür ama benim cd'nin oraları çizilmiş pek çıkaramadım. Gözlerimi açar gibi olduğumda yanıp sönen ışıkların arasında, karşımda aynı bürokrat abilerle hoplaya zıplaya sahnede dans ettiğimi gördüm gibi oldu. Korktum, hemen kapadım gözlerimi, açamadım bir süre daha. Tekrar bi açmaya teşebbüs ettim, aa işkembe çorbası, aa ev, aa yastık, yorgan, sıca...

öğlen saatlerinde uyandığımda anladım barmaid'in verdiği gazı ben. yoksa sırtımdaki o kocaman gamalı haçla, sahnede apaçi gibi tepinecek adam değilim ben. kesin içkime bir şey attı bu ankaralılar ya da ben biranın içine tekila yerine beynimi atıvermişim ufak ufak, hiç olmadı 'o son kadehi içmeyecektim.'.

devrildik zaman zaman, düşüp kalkanlar bile oldu hatta bi ara ama yine 'biz daha ölmedik.'.

(bkz: devam edecek)
ya en çok eğlendiğim zirveydi, ya da uzun zamandır zirveye gitmediğim için unutmuşum zirveleri; o yüzden eğlenceli geldi. zirveden aklımda kalan kareler, ikiartibir'in gamalı hacı ortamdaki gaylere göstere göstere dans etmesi, dobrowski'nin bildiğiniz behzat ç'deki hayalet çıkması, markasiz'in yine birinci nesil olduğundan bahsetmesi *,purp',n sevimliliği *,goodboy'la yine aynı devlet meselelerini tartışmamız, ve en önemlisi bursa ekibinin inanılmaz eğlenceli olmasıydı.

malesef cumartesi çalıştığım için erken ayrılan yavşaklardandım, ama saat 2'ydi lan eve gittigimde, bana da yazık.

edit: zirvenin ikinci partında gürültüden kimseyi duyamadığım için uzunca bir süre bana söylenenlere kibarca gülümseyerek ''hı hı evet...kesinlikle'' cevabını vermiş olabilirim. bu cevabı gereksiz yerlerde kullanmadığımı umarak, kendilerini dinlemediğimi sananlar olduysa özür dilemeyi borç bilirim.
evet o odun bendim.

her şey komşu kizi duriye'nin cuma geliyorsun değil mi mesajıyla başladı. daha önce bir zirve deneyimi olan ben o ortamda ''mal mal oturan adam'' rolünü layıkıyla oynayacağına emin olmama rağmen büyük bir özgüven göstererek; komşu kizi duriye ile birlikte kabile bara doğru yola koyuldum.

ilk elini sıktığım arkadaş markasiz nickli arkadaştı. nickimi söylediğimde ( bu kısmı ilerleyen bölümde aynı bakış olarak tanımlayacağım) o da nesi hiç duymadım bakışını fırlattı. kendisi nickini söyleyip aynı bakışla cevap verdiğimde ise seni lanet olası zenci nasıl duymazsın der gibiydi. on dakika sonra gelişen sizin muhabbetinizi hiç sevmedim, ben masanın diğer tarafına geçiyorum diyaloğunun tesadüf olmadığına inanıyorum. ben tanıştığımıza memnun oldum kendisini bilemem.

ilerleyen dakikalarda ben önceden taahhüt ettiğim gibi meyve suyumu sipariş edip mal mal oturmaya devam ederken, karşı tarafta bir pes muhabbeti döndüğüne şahit oldum. fırsat bu fırsat deyip benim de söyleyeceklerim var diyerek ( bu cesareti dahi nasıl gösterdiğimi bilmiyorum) muhabbete amatör bir giriş yaptım. sonrasında laf lafı açtı ve gothic evel ile keyifli bir sohbet imkanı buldum. analizleri gerçekten dikkate değerdi. tanıştığımıza gerçekten memnun oldum.

insanlar sigara içmeye terasa çıkıyor yeni yüzler içeri giriyor ama benim o odun duruşum hiç ama hiç değişmiyordu. bir ara sigircan nickli arkadaş sıkılganlığımı görmüş olacak ki nezaket gösterip; belki her normal insan evladı gibi iki kelime daha konuşurum diye nickimi tekrar sordu. bu girişim de yirmi dört yılda kazandığım odunluğumun tecrübeli eldivenlerinde eridi gitti.

çareyi sigara içmekte bulduğum dakikalarda terastaki gruba iki önemli salvom olsa da başarısızlıkla sonuçlandı. grubun etrafında
sigara içip telefonumla ilgili hiç bir aktivitem olmadığı halde telefonumla ilgileniyor gibi yaparken ( telefonumda en azından yılan oyunu olsa ileride kırmakta zorlanacağım büyük bir rekor puana ulaşabilirdim ) birkaç kişinin kim bu ibne? ajan mıdır nedir? fısıltılarına şahit oldum.

insanlar sigara içmek için terasa girip çıktığından oturma düzenimiz değişiyor, ayakta duracağıma şu odununun yanına oturayım bari mına koyum serzenişleriyle pek sevgili yazarlar yanıma oturma çaresizliğini yaşıyordu. dobrowski de onlardan biriydi. ama ben o arkadaşı; aha da torbacı buldum, ihbar eder iki maaş taltif alırım riyakarlığıyla zaten önceden gözüme kestirmiştim.* kendisi de sohbetinden keyif aldığım insanlardandı. belki de müstakbel meslektaşım...

tüm bu saçmalıkların içinde turuncu bir varlık masaya yaklaşıp, merhaba ve hoşca kalın dedikten sonra masadan uzaklaştı. ben vişne suyunu fazla kaçırdığımı düşünürken kendisinin motosikletli kiz olduğunu öğrendim. ortada bir motosiklet falan yoktu ama bilemiyorum...

zirveden ayrılırken ikiartibir nickli arkadaşla vedalaşmamız sırasında: müşerref oldum demek isterdim ama tanışamadık diyaloloğunu yaşadık. ben tanışmadan müşerref oldum arkadaşım, bursa'dan ankara'ya kadar zahmet etmiş, bir başka zirvede görüşmek dileğiyle.

purp nickli arkadaş ve zevcesiyle bar çıkışında karşılaştık. nickin neydi hacı? dedi nickimi söyledim tamam öptm kib bye aeo sçs dedi ve gitti...

zirvetör nemcos nickli arkadaş elini sıktığımda ''aa bu nicki tanıyorum'' diyen tek arkadaştı. bir an mutlu olsam da kendisine zirveyle alakalı üç gereksiz mesaj attığımı hatırlayıp ( hatırlanmamak elde değil) tekrar hayal kırıklığına uğradım. sonrasında epeyce makara yapma imkanımız oldu. bir zirve daha yaparsa varım diyorum!

evet sayın cok acayip sey... kendisi de zirvetörlerimizdendi. boncuk boncuk ter de dökse o pembe gömlekten sonra ismail türüt ile arasındaki yedi farkı bulmakta zorluk çekebilirdim. yedi eksik ter tanesiyle kurtardı... şaka bir yana neşesi ve enerjisiyle zirveyi zirve yapan adamdı kanımca. adam gerçekten içtikçe güzelleşti arkadaş, o ismail türüt gitti kibariye geldi inanır mısın... zirveden ayrılırken neredeyse vedalaşmayı unutuyordum. unutsam sahiden üzülürdüm. bu güzel zirve için teşekkür ederim dostum...

evet o odun bendim...
zirveboxı iyi takip etmemem sebebiyle 2 hafta ile kaçırdığım zirve. yenisi olması dilekleriyle.
keşke o akşam, akabinde yakacağım kandillerle tekrar hayata gelse.

yanaklarıma o gece konan buseler konsa..