bugün

hayatımın en kısa ve en eglenceli zirvesi idi. hani tadında biraktik denir işte aynen o cinstendi. bu kadar kısa zamanı dolu dolu geçirip, fikir paylasımında bulunuldu ya bayıldım dogrusu. herkes saatlerine bakıyordu zaman hiç geçmesin diye ama hayat acıydı ve bu zaman bir şekilde gececekti. eskisehir ve ankara'nın güzel insanlarını görülmesi tanısılması , kaynaşık bünyeler ile sıcak sohbetler ömre bedeldi dogrusu. hele bir de devrim kardesimi tanımak ayrıca günün artılarındandı benim için. herkes ayrı bir parlıyordu o gün özellikle cam tarafında oturanlar. * agızlara birer parmak nutella tadında sohbetler bitti ve eve dönüş.

sonuç ve anlaşılanlar...

1*
2*
3 * *
4 *
zirve şeysi ardında yarattığı tebessüm ile akıllarda kalır hep. bu da şip şak zirve tadında hoş bir şeydi.
tuba06 bünyesinin elinden tutup redvayn ın ayağına getirdikten sonra bir anda zirve tayfası tandoğan da bir araya geldi ve deparımsı adımlarla gara yönelinildi. son saniyede yakalandı tren ve yolculuk başladı. koltuk karmaşasından sonra muhabbete geçildi, lÂkin orası bir kompartıman idi ve büyüklerimiz de oradalardı;

(#1287599)

yemek bölümünde "yemek yemediğimiz için" dışarı davet edilmemiz bize "atılmanın genlerimize işlediğini" göstermiş oldu, çok takmadık. eskişehir'e indik ve bizi bekleyen meleğimsi şeye sarıldık*. gondol adında hoş bir yerde melan ve abberline'ı gördükten sonra varuna seansı ve koyu bir sohbet şeysi. ama zaman darlığının olması kötü tabi, ayrılmalıydık, ayrıldıkta.

bir sürü resim çekilme olayıyla iki ileri bir geri giden uludağ sözlük yazarları için otobüs zirvesi başlamış oldu. bu seferde çok konuşuyoruz diye arka tarafa yönlendirildik. ***

sonuçta 4+3=7 saatlik yolculuk süresi umrumuzda bile olmadı. öyle.
belki de en büyük anlamı benim için taşıyan zirve. sözlüğe kayıt olalı 5 gün, çaylaklıktan çıkalı iki gün olmuş ve ben yüzsüzlük yapıp sırıta sırıta zirvede yerimi almıştım. herkese 4. nesil olduğumu gururla söylüyor, benimle dalga geçenlere haddini bildirmeye çalışıyordum **. zaten zirvedeki tek 4.nesil olduğum için bu aktivite daha da önem taşıyordu benim için. ama tabi bu şakalar fazla uzamadı. çünkü benimle gelen bütün yazarlar beni aralarına ben farkında olmadan almışlardı bile. bir yandan bu keyif verici maddenin *tadını çıkarırken, bir yandan da tren camından uzaklara dalıp dalıp düşünüyordum nasıl bir işe bulaşmıştım, bundan sonra hayatımda nasıl güzel değişiklikler olacaktı, bu yeni can insanları bulmam neden bu kadar geç olmuştu diye.

derken bitmez dedikleri yol bitti(galiba o yolun uzamasını bir ben istemiştim. bunu aralarında da çok yüksek sesle söylemeye cesaret de edememiştim o ayrı). artık eskişehirdeydik. derken yeni can ve can insanlar katıldı aramıza. insan dediğin teker teker gelir. ama bunlar insan gibi şeyler değildiler*. aslında hepsi ile tek tek eskişehirde tanıştım. derken tanışıp karşındakini tanıdıktan sonra vaktin nasıl su gibi geçmeye başladığını farkettim. dakikalar bütün gruba naz yapar gibi üçer beşer geçti.
derken bu güzelim grup teker teker dağılmaya başladı. ama herkesin suratında feci bir gülümseme vardı. ayrılıyorduk ama kimse buna üzülecek kadar normal birgün yaşamamıştı. ve dağıla dağıla 6 kişiye düştük. ama durur mu bu kadro. otobüste bile zirve havası sebebi ile genelde suratsız olarak tanımlanan muavin sırıtmaya ve esprileri sıralamaya başladı.

derken bitmesin denilen yol bitti. herkes beni ayrı ayrı bir sonraki zirveye davet edip ayrıldı. peki ben bu 12 saatlik maceradan neler öğrendim:
1) iyi insan, güzel insan, can insan topluluğuna girmiş olmam.
2) waloxa olan kardeşlik duygusunu artık bazı insanlarla paylaşma gereksinimi duymam. ama aynı zamanda ona olan kardeşlik sevgisinin de artmış olması?.*
3) artık bana yol gösterecek bazı üstatlarımın olduğu.
ve de en son olarak sanırım bugüne kadar söylediğim en içten, en anlamlı "hoşbulduk" sözünü bu zirveden sonra sözlüğe söylemiş olmam.