bugün

sevdiği entry'ler

barış bıçakçı

"bir insanı anlamak için onu sevmek gerekir. peki ama sevmek için ne gerekir? işte tam bu noktada nedensizliğin arsız kuşları üzerinize pisler. ciddiyim, bir de bakmışsınız, seviyorsunuz. biri çıkar karşınıza, balkon yıkamanın çok güzel bir şey olduğunu söyler, seversiniz. bir başkası çıkar, çocukluğundan beri bir gülümsemenin dudaklardan, yüzden nasıl silindiğini takip ettiğini söyler, seversiniz. bütün çocukların okuldan koşarak çıktığını fark edip etmediğini sorduğunuzda, "evet, üstelik kışın, paltolarını giymeden yalnızca kapşonlarını başlarına geçirip öyle koşarlar." yanıtını veren genç bir kadını, güzel domates kesen orta yaşlı bir adamı, oktay rifat'ın "bir uykuda" şiirini çok seven birini, ispirto ocağını, cezvesini ve fincanını yanından ayırmayan bir kahve tiryakisini, kızının saçlarını tarayan bir babayı, "bal kavanozu" diyemeyip "bal kavanözü" diyen bir anneyi, herkesi herkesi sevebilirsiniz. insan sevilecek bir canlıdır. gezegenimizdeki en güzel şeydir."

ali lidar

Beni terk ettiği için ondan, beni anlamadıkları için onlardan ve elimden hiçbir şey gelmediği için kendimden nefret etmeye başladım. Hatta bir ara bölündükçe çoğalan bu öfkenin içimdeki aşkı bile alt ettiğini düşündüğüm oldu. Ama tüm bunların zavallı birer savunma mekanizması semptomu olduğunu o kadar iyi biliyordu ki bir yanım, içten içe beni yiyip bitiren sızı tek bir gün bile azalmadı..

Ali Lidar ..

ali lidar

--spoiler--
sığınabileceğim bir yenilgi bile yok. kendime söyleyecek söz bırakmadım. keşke büyük yanlışlar yapsaydım sana. yanlışlıkla başlamıştı oysa hikaye. sonra ben her şeyi doğru düzgün yapmaya çalıştım. düzgün bir adam olayım istedim ilk kez. öyle şeyler yapayım ki benimle gurur duy. kafan hiç karışmasın, bir an bile tereddüt etme. olmadı.. benim kendimde beğenmediğim ne varsa seni onlar baştan çıkarmış meğer. ben derleyip toparladım derken kendimi, "sen artık başka biri oldun" dedin ve gittin. büyük kavgalar etseydik keşke seninle. küçük tartışmalarla törpüleyip bütün öfkemi, yordum başından beri kendimi. sonra asıl meseleye geldik. ama benim kavga edecek gücüm kalmamıştı. ben sustum, sen gittin..
--spoiler--

üstüme farz edindim, her gün paylaşımlarda bulunup mundar edecem bu başlık altını.*

ali lidar

"kafa açıcı" şiirler yazan bir şair, öğretmen, insandır.
çok güzel yazar. yazdıklarını okurken 'iştebu, ben' dersiniz. zaman zaman içinizi parçalar. işte parçaladığı yazılarından biri:

öylece geçip gitti yanımdan. görmemiş gibi yaptı, orada yokmuşum hatta aslında hiç olmamışım gibi davrandı bana. hayır hayır davranmadı. ben herhangi bir davranış değişikliğine bile yol açamadım. benim herhangi bir davranış değişikliğine bile neden olamayacak kadar değersiz bir mahlûkmuşum gibi hissetmeme yol açtı ve sıkı sıkı tuttuğu gorilinin elini bırakmadan yürüyüp gitti. aslında karnımdan beynime doğru hızla yükselen gazın sesini dinlesem ağzını yüzünü sikip atardım ama dua etsin ki ben öncelikle bir orhan gencebay dinleyeniydim ve orhan gencebay’ın kadın dövdüğü vaki değildi. kafam, içinde fillerin porno film çektiği serengeti çayırlarına dönüştü birden bire. milyonlarca şeyi aynı anda düşündüm, milyonlarca küfrü aynı anda ettim, milyonlarca acıyı aynı anda çektim ve tüm bunlara rağmen dudaklarımdan tek bir kelime döküldü. sabır.. sabır dedim kendi kendime, önümdeki birayı kafama diktim ve olası bütün kalınlık ihtimallerini zorlayarak dudaklarımda beliren imkansız kalınlıktaki bira köpüğü çizgisini silmeden gözlerimi boşluğa yasladım. sonra yavaş yavaş serengeti’nin azgın fillerinin yerini orhan gencebay aldı ve ustayla birlikte usul usul söylemeye başladık. o kafamın içinde dışından söylüyordu, ben de içimden eşlik ediyordum…

geçti artık değil mi bizim
neşemiz her şeyimiz.
hayat ıstırap felek kahpe
kahpe değil mi ?

işte böyle yazar, adamın ağzına sıçar bırakır öyle.