bugün

entry'ler (17)

lösemi

uzaktan duyulan, korkulan ve hep uzakta olduğu sanılan hastalık.

geldiğinde hayat filmini en heyecanlı yerinde reklama geçirir. hasta olup hastanede yatmak mı zor, dışarıda olup hastaneye uzak olmak mı bilinmez. hastalıkla boğuşmak mı zor, hastalık geçince geçtiğine inanmak mı bilinmez.

insanın yaşaması gereken ne varsa yaşar ve sadece ait hissettiği yerde kalır. böyle bir durumda anlaşılır ki bazı insanlar vardır; ilk görüşte çok kuvvetli şeyler hissedilir ona karşı ve söz verilir sessizce her zaman yan yana durmaya dair... löseminin reklama geçirdiği hayat, sözleşilen sevgiliye aitse, hiç düşünülmez ne yapılması gerektiği... bilinir geçeceği... sadece onu çok yormasından, canını çok acıtmasından korkulur. onun sıkıntısı kocaman bir çuvala doldurulup çok uzaklara götürülmek istenir ama ne yazık ki imkansızdır. tek yapılabilen onunla susmaktır. iyileştikten sonra normale dönmeye çalışırken yeniden başlanır her şeye...en baştan başlar ve yarım kalan yaşanmaya devam edilir ona daha çok sarılarak...lösemiyle boğuştuğu aylarda korkudan doğru düzgün eli bile tutulamamıştır sevgilinin çünkü... ve ne olursa olsun, gözlerinin hiç değişmediği ve özlenilenin sadece bakışlarındaki bulutsuzluk olduğu bilinir. herşey bilinir, hiçbir şey söylenemez ve sadece kafasındakileri anlamaya çalışırken bile oluşan yorgunluk ona sarılınca geçer ve film kaldığı yerden devam eder.

yeni telefon alınca jelatini çıkarmayanlar

hiç anlayamadığım durumdur.

hayır yani nereye kadar çıkmayacak o jelatin... çıkar... kurtulsun o telefon da sıkıntıdan... sen de orda habire sinir bozan kenarındaki zımbırtıya takılmazsın böylece... bir de çıkarmaya çalışınca sanki telefonu çalıyormuşsun gibi üzerine atlarlar.

aşık olma belirtileri

hayatında her an her yerde onu görmek istemek...
bir yere giderken acaba arasam gelir mi heyecanını yaşamak ve o anda çevredeki arkadaşlara yaşatmak...
her gece rüyada onu görmek umuduyla uyumak...
sıradan bir selamlaşma ya da sarılmada ateşler içine düşmek...
hayatın ne kadar da güzel olduğunu görmek...
kardeşinin en sevdiğin kazağını giymesine "aaa çok yakışmış" şeklinde tepki vermek...
annenin "temizlik yapalım" önerisini sorgusuz sualsiz kabul etmek...
her konuyu mutlaka ve mutlaka o'na bağlamak...
her telefon çaldığında yüreğinin havalanması...
sürekli olarak yanaklarının al al olması...
geçirdiğiniz her gün için bir anı saklamaya başlamak ve muhtelif zamanlarda onları çıkarıp seyretmek...
sürekli bir yerlere bir şeyler yazmak...ve hatta çiçek böcek çizmek...
herkesin muhtemel veya yeni başlamış ilişkiye yorum yapmasını istemek...
sürekli fal bakmak ya da baktırmak...bir de illa o'nun ismindeki harflerden bir ya da birkaçını görmek( baş harf olması gerekmez. harf önce isimde aranır. isimde yoksa da soyisimde de olabilir yani, dert etmeyin ) ...
izlediğin bütün filmler ve dinlediğin bütün müzikler ( ki zaten böyle zamanlarda romantik olan ne varsa yaparsın ) o'nu hatırlatır...
allahım ne kadar da mutlusundur...

eğer ki bu belirtilerden bir ya da birkaçını yaşıyor ve şiddetle yüzünüze oturan manasız gülümseme hiçbir şekilde gitmiyorsa...
işte o zaman dönüşü olmayan yola girdiniz demektir...
tadını çıkarın...

eski sevgiliye söylenecek cümle

sana bir şey için teşekkür ediyorum: iyiki tanışmışım seninle, çünkü sen benden ayrılmasaydın ben O'na bu kadar aşık olmazdım.

patates soyacağı

gelmiş geçmiş en büyük icad olup, salatalık, patates, patlıcan ,havuç gibi sebzelerinin kabuklarının anneannemin deyimiyle "zar gibi" soyulmasını sağlayan bir mutfak harikasıdır.

vize

üniversite öğrencilerinin öğrenci olduklarını anladıkları, okuldaki derslerinden bihaberken, yumurtanın da dayanmasıyla derslerinden haberdar oldukları ve hatta elim elim ders notu arayıp, fotokopi çılgınlığı yaşadıkları zamanlardır.

bahar

"Sen bana müjde misin umut musun sevgili
Kim demiş geçti mevsim ufukta göründü kar
Bu kaçıncı bahar sakın sorma sevgilim
Benim yorgun gönlümde aşkının telaşı var
Bu kaçıncı bahar sakın sorma sevgili
Benim olgun gönlümde aşkının telaşı var

Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum
Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar
Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var
Tabiki ben böyle oldugum için bahar
Çünkü sana değdiğinden beri ellerim
Bütün kış dallarında tomurcuklar var

Sen bana vaat misin lütuf musun sevgili
Kim ne derse desin al beni sinene sar
Yaşanmış baharları unut gitsin sevgili
Benim gönül ülkemde bir tek senin aşkın var
Yaşanmış baharları unut gitsin sevgili
Benim yorgun gönlümde bir tek senin aşkın var

Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum
Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar
Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var
Tabiki ben böyle oldugum için bahar
Çünkü sana değdiğinden beri ellerim
Bütün kış dallarında tomurcuklar var "

müthiş candan etçetin şarkısıdır...

herkes severken nefret edilen şeyler

herkes sever ama nefret edenler de var. peynir

sevmek

hayatı anlamlı kılan ve insanı insan yapan eylem.

laboratuvar

çalışması eğlenceli, rapor yazması işkenceli olan uygulama dersleri bütünü.

biyokimya

hocasının metabolizmaya "metoblazma" dediği ders.

şadi köksal

"sayısal öğrencisi fizikten 70 alırsa eşit ağırlığa geçsin. " diyen ama sınavlarında bütün sayısal öğrencilerinin 70 altında not aldığı fizik dersi öğretmeni. bildiğim kadarıyla hala atakent anadolu lisesinde öğretmenlik yapmaktadır.

kan bağışı

önemini ihtiyacımız olmadan anlayamadığımız olay.

çöp atarken çöp tenekesinden fırlayan kedi

hayvan korkusunun altında yatan en önemli sebeplerden biridir.

liselerde verilen eğitimin kalitesizliği

" hocam ben bu soruyu yapamadım,bir bakar mısınız? " deyince " o kadar dershane var, gidip sorularınızı orada sorun. " şeklinde cevap veren öğretmenlerin barındığı kurumlardaki kaçınılmaz sonuç.

evlat edinmek

gereksiz yere defalarca tüp bebek için para dökmek yerine, yapılması gereken kutsal eylem.

kentucky fried chicken

kovayla tavuk satan çağ dışı bir yer... yanında çatal bıçak vermiyorlar. bu olay sadece köpeklere yarıyor. çünkü tavuklar yenemeyince insanın gönlü bir kova dolusu tavuğu masada bırakmaya razı gelmiyor ve etrafta köpek arıyorsunuz. sonunda kokuya yetişen birkaç köpek geliyor ve mutlulukla kovayı onlara bırakıyorsunuz.