bugün
- sözlük kızlarının bilekleri neden kalın sorunsalı18
- sokakta rastgele bir kıza çıkma teklifi etmek17
- çocuklarının yanında darp edilen baba36
- dünyanın dümdüz olduğu gerçeği17
- türkiye nin az gelişmiş bir ülke olması20
- 31 mayıs günesteki patlama13
- filistin'in gerçek yüzü15
- samsunspor12
- depresyon aktiviteleri9
- anın görüntüsü16
- sudekiray'a sarılmak istemek9
- kemalizm11
- teke tekte ağzını kırabileceğiniz sözlük yazları19
- bik bik'in mutfağına konuk olmak28
- şiir seven erkek11
- 31 mayıs 2025 psg inter maçı18
- çok su içmek11
- aydinoglu bombala'nın sözlüğe vedası10
- çekici kadının tüm çekiciliğini götüren şeyler8
- haribo12
- 1 84 boyundaki erkek15
- en son ne yediniz21
- 17 yıl önce bugün sözlük yazarları ne yapıyordu11
- gecenin şiiri8
- flört sürecini bitiren ölümcül flört hataları10
- karton toplayan çocuk9
- yavuz bingöl8
- sözlük yazarları 15 temmuz da neredelerdi20
- true'nun terbiyesizleşmesi8
- 19 yıllık karısı erkek çıktı11
- ellerim bos gonlum hos11
- denizin içerisinde cinsel ilişki11
- aldatan erkek10
- sakıncalı bulunan kuran meallerini toplama yasası16
- burçlara inanan erkek12
- azeri kızları9
- sözlüğün gey yazarları10
- akp'nin türkiye'ye getirdiği kast sistemi8


entry'ler (17)
uzaktan duyulan, korkulan ve hep uzakta olduğu sanılan hastalık.
geldiğinde hayat filmini en heyecanlı yerinde reklama geçirir. hasta olup hastanede yatmak mı zor, dışarıda olup hastaneye uzak olmak mı bilinmez. hastalıkla boğuşmak mı zor, hastalık geçince geçtiğine inanmak mı bilinmez.
insanın yaşaması gereken ne varsa yaşar ve sadece ait hissettiği yerde kalır. böyle bir durumda anlaşılır ki bazı insanlar vardır; ilk görüşte çok kuvvetli şeyler hissedilir ona karşı ve söz verilir sessizce her zaman yan yana durmaya dair... löseminin reklama geçirdiği hayat, sözleşilen sevgiliye aitse, hiç düşünülmez ne yapılması gerektiği... bilinir geçeceği... sadece onu çok yormasından, canını çok acıtmasından korkulur. onun sıkıntısı kocaman bir çuvala doldurulup çok uzaklara götürülmek istenir ama ne yazık ki imkansızdır. tek yapılabilen onunla susmaktır. iyileştikten sonra normale dönmeye çalışırken yeniden başlanır her şeye...en baştan başlar ve yarım kalan yaşanmaya devam edilir ona daha çok sarılarak...lösemiyle boğuştuğu aylarda korkudan doğru düzgün eli bile tutulamamıştır sevgilinin çünkü... ve ne olursa olsun, gözlerinin hiç değişmediği ve özlenilenin sadece bakışlarındaki bulutsuzluk olduğu bilinir. herşey bilinir, hiçbir şey söylenemez ve sadece kafasındakileri anlamaya çalışırken bile oluşan yorgunluk ona sarılınca geçer ve film kaldığı yerden devam eder.
geldiğinde hayat filmini en heyecanlı yerinde reklama geçirir. hasta olup hastanede yatmak mı zor, dışarıda olup hastaneye uzak olmak mı bilinmez. hastalıkla boğuşmak mı zor, hastalık geçince geçtiğine inanmak mı bilinmez.
insanın yaşaması gereken ne varsa yaşar ve sadece ait hissettiği yerde kalır. böyle bir durumda anlaşılır ki bazı insanlar vardır; ilk görüşte çok kuvvetli şeyler hissedilir ona karşı ve söz verilir sessizce her zaman yan yana durmaya dair... löseminin reklama geçirdiği hayat, sözleşilen sevgiliye aitse, hiç düşünülmez ne yapılması gerektiği... bilinir geçeceği... sadece onu çok yormasından, canını çok acıtmasından korkulur. onun sıkıntısı kocaman bir çuvala doldurulup çok uzaklara götürülmek istenir ama ne yazık ki imkansızdır. tek yapılabilen onunla susmaktır. iyileştikten sonra normale dönmeye çalışırken yeniden başlanır her şeye...en baştan başlar ve yarım kalan yaşanmaya devam edilir ona daha çok sarılarak...lösemiyle boğuştuğu aylarda korkudan doğru düzgün eli bile tutulamamıştır sevgilinin çünkü... ve ne olursa olsun, gözlerinin hiç değişmediği ve özlenilenin sadece bakışlarındaki bulutsuzluk olduğu bilinir. herşey bilinir, hiçbir şey söylenemez ve sadece kafasındakileri anlamaya çalışırken bile oluşan yorgunluk ona sarılınca geçer ve film kaldığı yerden devam eder.
hiç anlayamadığım durumdur.
hayır yani nereye kadar çıkmayacak o jelatin... çıkar... kurtulsun o telefon da sıkıntıdan... sen de orda habire sinir bozan kenarındaki zımbırtıya takılmazsın böylece... bir de çıkarmaya çalışınca sanki telefonu çalıyormuşsun gibi üzerine atlarlar.
hayır yani nereye kadar çıkmayacak o jelatin... çıkar... kurtulsun o telefon da sıkıntıdan... sen de orda habire sinir bozan kenarındaki zımbırtıya takılmazsın böylece... bir de çıkarmaya çalışınca sanki telefonu çalıyormuşsun gibi üzerine atlarlar.
hayatında her an her yerde onu görmek istemek...
bir yere giderken acaba arasam gelir mi heyecanını yaşamak ve o anda çevredeki arkadaşlara yaşatmak...
her gece rüyada onu görmek umuduyla uyumak...
sıradan bir selamlaşma ya da sarılmada ateşler içine düşmek...
hayatın ne kadar da güzel olduğunu görmek...
kardeşinin en sevdiğin kazağını giymesine "aaa çok yakışmış" şeklinde tepki vermek...
annenin "temizlik yapalım" önerisini sorgusuz sualsiz kabul etmek...
her konuyu mutlaka ve mutlaka o'na bağlamak...
her telefon çaldığında yüreğinin havalanması...
sürekli olarak yanaklarının al al olması...
geçirdiğiniz her gün için bir anı saklamaya başlamak ve muhtelif zamanlarda onları çıkarıp seyretmek...
sürekli bir yerlere bir şeyler yazmak...ve hatta çiçek böcek çizmek...
herkesin muhtemel veya yeni başlamış ilişkiye yorum yapmasını istemek...
sürekli fal bakmak ya da baktırmak...bir de illa o'nun ismindeki harflerden bir ya da birkaçını görmek( baş harf olması gerekmez. harf önce isimde aranır. isimde yoksa da soyisimde de olabilir yani, dert etmeyin ) ...
izlediğin bütün filmler ve dinlediğin bütün müzikler ( ki zaten böyle zamanlarda romantik olan ne varsa yaparsın ) o'nu hatırlatır...
allahım ne kadar da mutlusundur...
eğer ki bu belirtilerden bir ya da birkaçını yaşıyor ve şiddetle yüzünüze oturan manasız gülümseme hiçbir şekilde gitmiyorsa...
işte o zaman dönüşü olmayan yola girdiniz demektir...
tadını çıkarın...
bir yere giderken acaba arasam gelir mi heyecanını yaşamak ve o anda çevredeki arkadaşlara yaşatmak...
her gece rüyada onu görmek umuduyla uyumak...
sıradan bir selamlaşma ya da sarılmada ateşler içine düşmek...
hayatın ne kadar da güzel olduğunu görmek...
kardeşinin en sevdiğin kazağını giymesine "aaa çok yakışmış" şeklinde tepki vermek...
annenin "temizlik yapalım" önerisini sorgusuz sualsiz kabul etmek...
her konuyu mutlaka ve mutlaka o'na bağlamak...
her telefon çaldığında yüreğinin havalanması...
sürekli olarak yanaklarının al al olması...
geçirdiğiniz her gün için bir anı saklamaya başlamak ve muhtelif zamanlarda onları çıkarıp seyretmek...
sürekli bir yerlere bir şeyler yazmak...ve hatta çiçek böcek çizmek...
herkesin muhtemel veya yeni başlamış ilişkiye yorum yapmasını istemek...
sürekli fal bakmak ya da baktırmak...bir de illa o'nun ismindeki harflerden bir ya da birkaçını görmek( baş harf olması gerekmez. harf önce isimde aranır. isimde yoksa da soyisimde de olabilir yani, dert etmeyin ) ...
izlediğin bütün filmler ve dinlediğin bütün müzikler ( ki zaten böyle zamanlarda romantik olan ne varsa yaparsın ) o'nu hatırlatır...
allahım ne kadar da mutlusundur...
eğer ki bu belirtilerden bir ya da birkaçını yaşıyor ve şiddetle yüzünüze oturan manasız gülümseme hiçbir şekilde gitmiyorsa...
işte o zaman dönüşü olmayan yola girdiniz demektir...
tadını çıkarın...
sana bir şey için teşekkür ediyorum: iyiki tanışmışım seninle, çünkü sen benden ayrılmasaydın ben O'na bu kadar aşık olmazdım.
gelmiş geçmiş en büyük icad olup, salatalık, patates, patlıcan ,havuç gibi sebzelerinin kabuklarının anneannemin deyimiyle "zar gibi" soyulmasını sağlayan bir mutfak harikasıdır.
üniversite öğrencilerinin öğrenci olduklarını anladıkları, okuldaki derslerinden bihaberken, yumurtanın da dayanmasıyla derslerinden haberdar oldukları ve hatta elim elim ders notu arayıp, fotokopi çılgınlığı yaşadıkları zamanlardır.
"Sen bana müjde misin umut musun sevgili
Kim demiş geçti mevsim ufukta göründü kar
Bu kaçıncı bahar sakın sorma sevgilim
Benim yorgun gönlümde aşkının telaşı var
Bu kaçıncı bahar sakın sorma sevgili
Benim olgun gönlümde aşkının telaşı var
Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum
Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar
Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var
Tabiki ben böyle oldugum için bahar
Çünkü sana değdiğinden beri ellerim
Bütün kış dallarında tomurcuklar var
Sen bana vaat misin lütuf musun sevgili
Kim ne derse desin al beni sinene sar
Yaşanmış baharları unut gitsin sevgili
Benim gönül ülkemde bir tek senin aşkın var
Yaşanmış baharları unut gitsin sevgili
Benim yorgun gönlümde bir tek senin aşkın var
Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum
Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar
Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var
Tabiki ben böyle oldugum için bahar
Çünkü sana değdiğinden beri ellerim
Bütün kış dallarında tomurcuklar var "
müthiş candan etçetin şarkısıdır...
Kim demiş geçti mevsim ufukta göründü kar
Bu kaçıncı bahar sakın sorma sevgilim
Benim yorgun gönlümde aşkının telaşı var
Bu kaçıncı bahar sakın sorma sevgili
Benim olgun gönlümde aşkının telaşı var
Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum
Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar
Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var
Tabiki ben böyle oldugum için bahar
Çünkü sana değdiğinden beri ellerim
Bütün kış dallarında tomurcuklar var
Sen bana vaat misin lütuf musun sevgili
Kim ne derse desin al beni sinene sar
Yaşanmış baharları unut gitsin sevgili
Benim gönül ülkemde bir tek senin aşkın var
Yaşanmış baharları unut gitsin sevgili
Benim yorgun gönlümde bir tek senin aşkın var
Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum
Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar
Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var
Tabiki ben böyle oldugum için bahar
Çünkü sana değdiğinden beri ellerim
Bütün kış dallarında tomurcuklar var "
müthiş candan etçetin şarkısıdır...
herkes sever ama nefret edenler de var. peynir
hayatı anlamlı kılan ve insanı insan yapan eylem.
çalışması eğlenceli, rapor yazması işkenceli olan uygulama dersleri bütünü.
hocasının metabolizmaya "metoblazma" dediği ders.
"sayısal öğrencisi fizikten 70 alırsa eşit ağırlığa geçsin. " diyen ama sınavlarında bütün sayısal öğrencilerinin 70 altında not aldığı fizik dersi öğretmeni. bildiğim kadarıyla hala atakent anadolu lisesinde öğretmenlik yapmaktadır.
önemini ihtiyacımız olmadan anlayamadığımız olay.
hayvan korkusunun altında yatan en önemli sebeplerden biridir.
" hocam ben bu soruyu yapamadım,bir bakar mısınız? " deyince " o kadar dershane var, gidip sorularınızı orada sorun. " şeklinde cevap veren öğretmenlerin barındığı kurumlardaki kaçınılmaz sonuç.
gereksiz yere defalarca tüp bebek için para dökmek yerine, yapılması gereken kutsal eylem.
kovayla tavuk satan çağ dışı bir yer... yanında çatal bıçak vermiyorlar. bu olay sadece köpeklere yarıyor. çünkü tavuklar yenemeyince insanın gönlü bir kova dolusu tavuğu masada bırakmaya razı gelmiyor ve etrafta köpek arıyorsunuz. sonunda kokuya yetişen birkaç köpek geliyor ve mutlulukla kovayı onlara bırakıyorsunuz.