bugün

entry'ler (47)

dershanelerin para tuzağı olduğu gerçeği

devlet okullarında iyi eğitim alamayan öğrencilerin gerek iyi bir liseye gitmek için gerek iyi bir üniversiteye gitmek için gerekse iyi bir işe girmek için yapılan sınavlarda başarılı olmalarının yolu birnevi zorunlu olarak dershanelerden geçiyor.

dershanelerin devletin verdiği eğitime tamamlayıcı olmaları için kurulmaları fakat son dönemlerde devlet eğitiminin önüne geçmesi sistemin bilinçli bir şekilde gerçekleştirdiği bir durumdur. bunu yukarıda anlattığım durum çok açık net ortaya koymaktadır.

-iyi bir lise,
-iyi bir üniversite,
-iyi bir iş,

bu saydıklarıma sahip olabilmek için dershanelerden başka pek seçenek kalmamışsa yapabileceğimiz en iyi hareket: gittiğimiz dershanelerde derslere hakkını vererek çalışarak bir çok ihtiyacından feragat ederek sizi dershaneye gönderen ailenizin yüzünü güldürmek olsa gerek.

dershaneler para tuzağı vb bahaneler üretmektense, başarılı olmak için fikirler üretmek daha gerçekçi olacaktır.

bilgi içerikli entry giren yazarlar

"sözlüklerde gır gır şamatada olmalı tabiki diyerek başlayım anlatmaya. gır gır şamata yapmak istediğimizde gır gır şamata yapabileceğimiz, merak ettiğimiz bir konuyla ilgili netür bilgiler, yorumlar mevcut diye baktığımızda konuyla ilgili yetkin bilgileride bulabileceğimiz bir sözlük tadından yenmez."
şeklinde yorum yapmama vesile olan saygıdeğer yazarlar...

polisleri hizaya dizdiren müdür terfi etti

emniyet müdürlüğünün lokalini işleten bir kişi polisle tartıştığı sırada nasıl olurda seni sürdürürüm der. bu tür uygulamalar 10 yıl öncesinde kalmamışmıydı? yeni bir düzen getirilmemişmiydi?

polisine destek olmayacaksın, sırf belli görüşlere yakın bir isimle tartıştı diye sürgüne göndereceksin, ondan sonra polis emniyeti huzuru sağlarken adaletli davransın diyeceksin. büyük çelişki...

oy hizmete mi verilir ideolojiye mi sorunsalı

bu soruya cevap vermeden önce "ideoloji" kelimesinin neyi ifade ettiğine değinelim.
"ideoloji" felsefi, dinsel, bilimsel ve birçok alanın etkili olduğu ideal yaşam için fikirler üreten düşünce biçimidir. bu düşünce biçimi gerek inanç farklılıklarından dolayı gerekse diğer farklılıklardan dolayı kesimden kesime değişmektedir.

kişi ideolojisinin kendisine uyduğunu düşündüğü partiye hizmet almak için oy verir. istedigi hizmeti alamadıgı takdirde bir sonraki seçimlerde oy vermeyerek partiyi cezalandırması gerekir. ancak durumu ülkemiz acısından degerlendirdigimizde durum farklılık arz etmektedir. ülkemizde oy kullanan insanların biçogu oy verdigi partiden istedigi hizmeti alamasa da aynı partiye oy vermeye devam etmektedir. bu durumun mantıkla acıklanabilecek bir tarafı yoktur tabiki.

"benim ideolojime uygun fakat istedigim hizmeti alamıyorum yanılgısı"

yazımın ilk satırlarında "ideoloji" kelimesinin ne anlama geldiğini sırf bu yanılgıya düsen arkadaşlarım için açıkladım. ideoloji; daha kaliteli, daha iyi bir hayat nasıl yaşarız? sorusuna cevap verir.

ideolojinize uygun olduğu için oy verdiğiniz partiden aldığınız hizmetten memnun kalırsınız. memnun kalmıyorsanız oy verdiğiniz parti ideolojinize uymuyor demektir.

kişisel gelişim için kitap tavsiyeleri

"elinizdeki kitap hayatınızı değiştirecek"
"bu kitabı okudum hayatım değişti"
"bu kitabı okudum ben artık başka birisiyim"
"şu anda elinizde tuttuğunuz kitap hayatın sırrını açıklıyor"
vb şekillerde bir kitabın insan hayatını tamamen değiştirebileceğini iddia eden yazarlar inandırıcı gelmiyor.

kişisel gelişim kitapları insanların aslında bildiği gerçekleri bazen aynen olduğu gibi bazende farklı şekillerde anlatır. kişisel gelişim kitaplarını okumaya devam ettiğinizde bir süre sonra hepsinin birbirine yakın olduğunu farkedersiniz. hatta sıkılırsınız bile "başarısızdım şunu şunu yaptım başardım" gibi cümlelerden.

kişisel gelişim kitaplarıyla ilgili sektörün geçmişine baktığımızda epi topu 20 sene ya var ya yoktur. bu kitaplar yazılmadan önce kişisel gelişimini sağlayanlar veya bu kitapları okumadan kişisel gelişimini sağlayanlar bunu nasıl başardılar? bu soruya cevap verdiğimizde kişisel gelişimin nasıl gerçekleşeceği hususunuda açıklamış oluruz.

kendinize belirli bir alan seçerek o alanla ilgili kitapları okumak, ama öyle sallapati okumaktan bahsetmiyorum. dikkat çekici cümlelerin altını çizerek, kitabın kenarlarına notlar alarak okumaktan bahsediyorum. bu alanla ilgili makaleleri takip ederek kendinizi o alanda geliştirdikten sonra diğer alanlara geçerek diğer alanlarda da kendinizi geliştirdiğinizde onlarca kişisel gelişim kitabı okumuş birisinden çok daha iyi bir durumda olacağınızı garanti ederim.

sedefkar mehmet aga

kanuni sultan süleyman döneminde rumeliden (arnavutluk'un ilbasan şehrinden geldiği yönünde büyük bir kanaat olsada bu durum kesin değildir) devşirilerek acemi ocağına getirilmiştir. acemi ocağında bir yıl kaldıktan sonra bahçe bekçiliği görevine geçmiştir. bu görev sırasında bir rastlantı sonucu mühensis mektebi talebelerine verilen dersleri takip etme şansı bulmuş ve burda derslere olan ilgisiyle dikkatleri üzerine çekmiştir. imtihana tabi tutularak derslere devamı uygun görüldü. sedefkar mehmet ağa'nın yıldızının parladığı nokta burasıdır. bu noktadan sonra dönemin en iyi mimarlarından -"hassa mimarlar ocağı" başkanı mimar sinan'dan ve öğrencileri dalgıç ve davut ahmet ağadan- dersler almış, ülke ülke gezerek mimari eserleri incelemimiş ve osmanlı'da mimari alanda gelebileceği enüst makam olan mimarbaşılığa yükselmiştir. mimarbaşı olduktan sonra ki ilk görevinde kabe'nin tamiratını yapmıştır.

sedefkar mehmet ağa'nın mimarlığını ve sedefkarlığını incelediğimizde parmak ısırtacak derecede kendisini geliştirdiğini görebiliriz.

en önemli eseri sultan birinci ahmed'in görevlendirmesi üzerine yaptığı "sultanahmed camisi"dir. camiyi ozamanın teknolojisine göre 7 yıl gibi kısa bir sürede tamamlamıştır.
sedefkar mehmet aga'nın bütün masraflarını kendisi karşılayarak hayır olması için yaptırdığı eserleri de mevcuttur.

şair cafer çelebi risale-i mimariye adlı eserinde sedefkar mehmet ağanın hayatını detaylı bir şekilde anlatmıştır. eserin orjinali topkapı sarayı müzesi kütüphanesindedir.

sedefkar mehmet ağa

kanuni sultan süleyman döneminde rumeliden (arnavutluk\'un ilbasan şehrinden geldiği yönünde büyük bir kanaat olsada bu durum kesin değildir) devşirilerek acemi ocağına getirilmiştir. acemi ocağında bir yıl kaldıktan sonra bahçe bekçiliği görevine geçmiştir. bu görev sırasında bir rastlantı sonucu mühensis mektebi talebelerine verilen dersleri takip etme şansı bulmuş ve burda derslere olan ilgisiyle dikkatleri üzerine çekmiştir. imtihana tabi tutularak derslere devamı uygun görüldü. sedefkar mehmet ağa\'nın yıldızının parladığı nokta burasıdır. bu noktadan sonra dönemin en iyi mimarlarından -\"hassa mimarlar ocağı\" başkanı mimar sinan\'dan ve öğrencileri dalgıç ve davut ahmet ağadan- dersler almış, ülke ülke gezerek mimari eserleri incelemimiş ve osmanlı\'da mimari alanda gelebileceği enüst makam olan mimarbaşılığa yükselmiştir. mimarbaşı olduktan sonra ki ilk görevinde kabe\'nin tamiratını yapmıştır.

sedefkar mehmet ağa\'nın mimarlığını ve sedefkarlığını incelediğimizde parmak ısırtacak derecede kendisini geliştirdiğini görebiliriz.

en önemli eseri sultan birinci ahmed\'in görevlendirmesi üzerine yaptığı \"sultanahmed camisi\"dir. camiyi ozamanın teknolojisine göre 7 yıl gibi kısa bir sürede tamamlamıştır.
sedefkar mehmet aga\'nın bütün masraflarını kendisi karşılayarak hayır olması için yaptırdığı eserleri de mevcuttur.

şair cafer çelebi risale-i mimariye adlı eserinde sedefkar mehmet ağanın hayatını detaylı bir şekilde anlatmıştır. eserin orjinali topkapı sarayı müzesi kütüphanesindedir.

behçet oktay

emniyet müdürlüğü özel harp daire başkanlığı görevini yapmaktayken behçet oktay arkadaşlarıyla yediği yemekten sonra kız arkadaşının evine gidiyor ve kız arkadaşının evde olmadığını, ankara dışında olduğunu öğreniyor. kız arkadaşının annesine kapıdan "seni çok üzdüm, hakkını helal et" diyerek oradan ayrılmak üzeere aracına gidiyor. aracı kara saplandığı için hareket ettiremiyor. kız arkadaşının kardeşi halil kesici durumu farkederek kürekle yardıma gidiyor. o sırada araçtan inen behçet oktay kayarak düşüyor ve kalktıktan sonra aracı tekmeliyor beni rezil ettin diyerek. bu sırada silahının olmadığını farkederek silahım yok diyor ve halil kesici'yle birlikte aramaya başlıyorlar. sonrasında silah sesi duyan halil kesici behçet oktay'ın yere düştüğünü kafasından kanlar aktığını görüyor. alınan ifadelerden tutanaklara yansıyan kısım bunlar.

açıklık getirilmesi gereken hususlar:
- bir insan kız arkadaşının şehir dışına gideceğini bilmez mi? behçet oktay kız arkadaşının şehir dışına çıktığını bilmeden evine giyor ve evde olmadığını öğreniyor. burası biraz ilginç değil mi?

- bu adamlar özel eğitimlerden geçirilerek gerek psikolojik gerekse fiziken çok iyi eğitiliyorlar. böyle bir adamın intihar etmiş olması pek ihtimal dahilinde gözükmüyor.

- kafasına saplanan kurşunun nerede olduğu bilinmiyor ne demek? evet yanlış okumadınız behçet oktay'ın kafasına giren kurşunun nerede olduğu bilinmiyor.

- ayhan çarkın'ın ifadesinde behçet oktay'ın eceliyle ölmediğini iddia etmesi... bir adamın ifadesini alıyorsunuz ve bu adam size ülkenin üst düzey bir yöneticisinin eceliyle ölmediğini söylüyor. siz bu adamdan tüm bilgileri almadan, nasıl öldürüldüğünü öğrenmeden bırakır mısınız? normal şartlarda bırakmazsınız. bırakıyorsanız birilerini korumak için birşeylerin gizli kalmasına müsaade ediyorsunuz demektir.

- halil kesici'ye telefonda "silah sesi duydun tamam mı?" dendiğiyle ilgili telefon konuşmaları tespit edildi. fakat bunu diyenlerin kim olduğu konusuna açıklık getirilmedi.

- her zaman sol elini kullanan behçet oktay'ın olay anında silahı sağ eliyle ateşlediği iddiası... yıllarca her atışını sol eliyle yapmış bir adam düşünün ki intihar etmek istediğinde sağ elini kullansın ve kendini öldüremesin. yaralı olarak hastaneye kaldırılan behçet oktay sonrasında ölmüştür. o kadar profosyonel eğitim almış bir ismin kendini öldürmek istediğinde ateş edeceği yeri bilmemesi mümkün müdür?

- olayın ardından savcının olay yerine gitmeden önce olayı "intihar" olarak yazması,
- savcı olayın araç içinde gerçekleştiğini belirtirken olay yeri fotoğraflarında oktay'ın araç dışında görüntülenmesi,
- ön otopsi raporuna oktay'ın vücudunda ki morlukların, kaburalarında yer alan 12 kırıkın ve darp izlerinin yazılmaması,
- oktay'ın şahsi telefon kayıtlarının silinmesi,özel eşyalarının kaybolması,
- oktay'ı yere düştükten sonra gördüğünü iddia eden halil kesici'nin elinde barut izine rastlanması,
- oktay'ın silahından çıktığı iddia edilen 2 merminin farklı olması,

bu hususların hepsine açıklık getirildiği takdirde olayın çözülmemesi için hiçbir neden bulunmamaktadır.

kardak kayalıklarına türk bayrağı diken asker

kardak kayalıklarına çıkarak türk bayrağı diken 12 askerin hepsinin şüpheli bir şekilde ölmesi öncelikle incelenecek konu olmalıdır. bu askerlerin hepsi kendi alanının dahisi. ülkesi için tehlikeleri göze alan, zor görevlerin başarıyla üstesinden gelen insanların çok iyi korunması gerekmez mi? bu insanlara zarar verenlerin en kısa zamanda
-istihbahrat görevlileri aracılığıyla- karşılığını görmesi gerekmez mi?

üst düzey yöneticilerin bu konuyla ilgili hangi araştırmaları başlattıkları merak konusu. bu konunun araştırılmadığına, üstünün örtüldüğüne ihtimal dahi vermek istemiyorum. görsel ve/veya yazılı basında konuyla ilgili açıklamalara yer verilse, askerlerimizin öldüğünü öğrendiğimiz yerden karşılığında nelerin yapıldığını da öğrenmiş olsak, içimiz rahatlasa...

john perkins

kendisi de birleşik devletler adına ekonomik tetikçilik yapmış olan yazar kitaplarında ters psikoloji uygulamaktadır.

ekonomik tetikçiler, çakallar, dünya bankası, imf kötüdür, ülkelere zarar verir derken alttan alta aslında bu güçlerin elinden kurtulmanın mümkün olmadığı düşüncesini aşılamaya çalışmaktadır.

yazarın kitaplarını dikkatli bir şekilde incelediğinizde iddia ettiği "abdnin ve bazı güçlerin karşı çıkmasına rağmen yazdım vb" cümlelerin gerçeği yansıtmadığını fark edebiliriz. abdye ve bazı güçlere rağmen değil tam aksine onların desteğiyle yazdığı aşikardır.

şirketokrasi ve ondan kurtulma yollarını anlatırken kullandığı "bu ülkelerin ürünlerini almayın" gibi çocukça önerilerde bulunması,
aslında bu ülkelerin çok güçlü olduğu, karşı çıkmanın mümkün olmadığı yönünde bilgi vermesi,
"bizim isteklerimize karşı çıkan liderler ya bir suikasta uğrarlardı yada şantajla görevlerini bırakmak zorunda bırakılırlardı" gibi cümlelerle bu güçler karşısında çaresiz olduğumuz düşüncesini bilinçaltımıza yerleştirmeye çalışması bu durumu kanıtlar niteliktedir.

selman kayabaşı

zonguldaklı yazar boğaziçi tarih bölümü mezunudur. çeşitli basın kuruluşlarında çalışmıştır.
kafkas ruleti, türkiyenin gözyaşları, teşkilat ve muhafız yayınlanmış eserleridir.
teşkilat ve muhafız birbirinden bağımsız eserler gibi görünse de aslında bağlantıları vardır. teşkilat ve tapınak her iki eserinde ana konusunu oluşturmaktadır. yazar akıcı yazım tarzıyla kurgulama yeteneğini birleştirerek bir solukta okunabilecek eserlere imza atmıştır. okuyucunun merakını artırarak düşünmeye sevketmesi -gerçekten bu olay böyle olmuş olabilir, böyle bir örgüt gerçekten varmıdır? vb sorularla- eserlerinin temel özelliğidir.
eserleri bazı dizilere esin kaynağı olmuştur.
yazımı yazarın eserlerinde sıkça kullandığı "çamda bizim kozalak da" cümlesiyle sonlandırıyorum.

kutadgu bilig

yazımda ilk olarak eserle ilgili temel bilgileri verdikten sonra eserin içerisinden dikkat çekici bir kaç noktaya değineceğim.

kutadgu bilig (mutluluk veren bilgi, ikbal ve devlet sahibi yapan bilgi) türk islam edebiyatının ilk eserlerinden biridir. yusuf has hacip tarafından 1069-1070 yıllarında kaleme alınmıştır.

kitabın konusunu özetlemek gerekirse; insanoğlunun yeryüzünde yaşamaya başlamasından itibaren bu dünyada ve ahirette mutluluğu yakalayabilmek için nelerin gerekli olduğundan bahseder. bunu anlatırken 4 kişi arasında geçen diyaloglarla dile getirir. bu dört kişinin temsil ettiği değerler:

gündoğdu(kün-toğdı): "hükümdardır, doğru yasayı temsil eder" dünya düzenini sağlayarak mutluluğu yakalamaya çalışır.

aydoldu (ay-toldı): "vezirdir, mutluluğu temsil eder." şimdiki adıyla başbakan diyebiliriz.

öğdülmüş (öğdilmiş): "vezirin yetim kalmış oğludur, aklı temsil eder" babasının yerine vezir olur. ödüllendirilmiş, övülmüş anlamlarına da gelmektedir.

odgurmuş (odgırmış) : "öğdülmüşün akrabasıdır, akıbeti temsil eder" kendisini ahirete adamıştır. düşünerek gerçeği bulan kişi anlamına gelmektedir

kitabın okuyan herkese faydası olacaktır fakat her düzeyde yöneticiye sağlayacağı fayda çok daha fazladır. devlet yönetiminde yapılması gerekenlere, adaletli olunmasına, yöneticinin her zaman hizmetkar olduğunu hatırlaması gerektiğine vurgu yapmıştır.

eserden dikkat çekici bölümler:

iyiliğe dair...
eğer iki dünya diler isen
ilacı iyiliktir, yapar isen
eğer iyilik bulmak diler ise özün
yürü iyilik yap, bırak gerisini sözün.

bilgiye dair...
dünyada bilgiden üstün ne var? "bilgisiz"damgası büyük hakaret.
iki türlü insan saygı değerdir, biri yönetici, diğeri bilgindir.

aceleciliğe dair...
aceleyle girme işe, sabırlı ol. serinkanlı ol. serinkanlı davran. acele yapılan işler yarın pişmanlık verir. bütün işlerinde acele etme, kendini tut, serinkanlı ol. kişi kendini acele davranmaktan alıkoyarsa beylik makamına bile ulaşabilir.

mutluluğa dair...
ey ikbal sahibi, devletli kişi, sen bu boş mutluluğa güvenme. akarsu, güzel söz ve mutluluk yorulmadan, durup dinlenmeden bütün dünyayı dolaşırlar. mutluluğun devamlılığına inanılmaz. o çok vefasızdır, dönektir. yürürken uçar gider. ayağı kaygandır.

yöneticiliğe dair...
her işte bilen bir yardımcı gerek,
yöneticilere ise çok yardımcı gerek.
huzur zahmetle birlikte gelir,
sevinç, kaygı ile birlikte gelir.
insan nice büyürse başı da büyür,
başı nice büyürse börkü de büyür.
baş büyür, börk büyür;
insan büyür, dert büyür.
yönetici tedbirli olursa , ülke huzura kavuşur.

mafya babasindan cemevleri yasallassin talebi

nerenin ibadet yeri olacağına ibadeti yapacak kişiler karar verir. sünnilerin yoğunlukta yaşadığı bir ülkede yaşadığımız gerçeği cemevlerinin ibadethane sayılmasını engellememelidir. devletin destek vermediği yerlere destek başka yerlerden gelecektir. bu durumda oraların tarafsız ibadethane olmasına engel olacaktır.

cemevi şii ülkelerin camisinin türkiye'ye yansıma şeklidir. aleviliğin içerikleriyle ilgili açıklama başka bir yazının konusu olacaktır.

iran ırak savaşı

1969 yılında ABD'nin desteğini alan iran Şahı 1937'de Irak'a bırakılan Şattül Arap'ı geri istiyor ve iki ülke arasında savaşa giden sürecin ilk kıvılcımı oluyor. iran'ın Irak'taki kürtleri merkezi hükümete karşı kışkırtması, Irak içindeki şii nüfusu sunni hükümete karşı kullanmaya kalkması savaşın daha da yaklaştığını, artık kaçınılmaz bir hal aldığını gösteriyor. bu arada ırak iran'daki arap bölgesi huzistan'ı ele geçirmek istiyor.

abd batı ilk başlarda iran'ı destekleselerde iran'ın güçlenmesini istemedikleri için ve iranda yönetim değişikliği olduğu için ırak'ı destekelemeye başlıyor.

1980 yılında iran ordusunun üst düzey komutanlarının istifa etmesi ve abd ile arasının açılması sonucunda ırak daha da cesaret kazanıyor. 22 eylül 1980 de ırak ordusu sınırı geçerek kazananın belli olmadığı sekiz yıl süren savaşı başlatıyor. savaşın ilk başlarında ırak'ın üstünlüğü olmasına rağmen iran'ın direnişinin artmasıyla savaş yıpratma savaşına dönüşüyor. sekiz yıl süren savaş 1988 ağustos ayında sona eriyor.

koçi bey

koçi bey makedon veya arnavut asıllı devşirmedir. asıl adının mustafa olduğu yönünde görüşler mevcuttur. ıv.murat zamanında hasodaya alınmıştır. osmanlı halkını ve kurumlarını çok iyi bildiğinden dolayı aksaklıklarıda tespit edebilecek yeteneğe sahipti. bundan dolayı ıv.murat gibi sert bir padişaha gerilemenin nedenlerini açıklayacak risaleler hazırlama cesaretini gösterebilmiştir. -sultan ibrahim döneminde de risale hazırlamasına rağemn koçi bey risalesi dendiğinde ilk akla gelen ıv. murat'a sunulmuş olan risaleleridir-

risalelerinde yükseliş döneminde ki düzenin işleyişiyle içinde bulundukları dönemin işleyişini karşılaştırarak iyi bir tahlile gitmiştir. risalelerinde bozulmanın ve çözülmelerin başlangıcı olarak kanuni sultan süleyman dönemini ve ııı. murat dönemini göstermektedir.

gerilemenin veya başka bir deyişle çözülmenin nedenlerini açıkladığı risalelerin sonuna "risaleyi okuduktan sonra yakılması gerektiğini, halkın bu uygulamaların padişahın düşüncesi olduğunu bilmesi gerektiğini" söylemesi dikkat çekicidir.

padişaha yazdığı risalelerinde kendisini pir olmuş eski bir emektar kulu olarak tanıtır.

ünlü tarihçi hammer tarafından türk manteguieu'su olarak anılmıştır.

memurlar net

ösymnin yaptığı sınavlara veya kurum sınavlarına girenlerin çok sık ziyaret ettiği sitedir. sitede saçma başlıklarda mevcuttur fakat bazı başlıklardan bilgi alınılabilir.
üniversitelerin alacağı akademik kadrolarla, öğretmen atamalarıyla, kpss b grubundan atanacaklarla, kpss a grubundan kurum sınav ilanlarıyla ilgili bilgi alınabilecek bir sitedir.

yorumlara çok takılmamak gerekir. örneğin; herhangi bir bakanlık müfettişlik veya uzmanlık sınavı açmış olsun. hemen altında mesleği kötüleyenler, 85ten aşağı kapatmaz diyenler, benim akrabam o işi yapıyor kan ağlıyor diyenler çıkacaktır başvuru sayısı az olsun diye. bunlar dikkate alınmamalıdır.

memur olmanın en kötü yanları

memuriyette bulunmanın iyi tarafları olduğu gibi zor taraflarıda vardır. memurluk dediğimizde akıllarda az çalışan insanlar kalmış fakat günümüzde durum farklıdır. bir kısım memurluklarda eksiklikler kısmen devam etsede, denetim elemanları olsun uzmanlar olsun artık iyi bir eğitimden geçirildikten sonra iş başına geçiriliyor ve bunlar tarafından kaliteli işler çıkartılıyor.
yenilikleri kabul etmeyen eski zihniyetle mücadele etmek memurluğun en zor kısmı olsa gerek.

sobalı evde büyüyen çocuk

banyodan sonra banyoyla sobalı oda arasındaki mesafeyi koşarak geçiren,

kömürlük düzenlemelerine şahit olmuş, yukarı çıkacak soba kovasına yardım etmeyi görev sayan,

kıyafetleri sobanın borusuna sabitlenmiş çamaşırlıkta kurutulan,

sobanın altının oda çok ısınınca kapatılması gerektiğini bilen,

sabahları sobanın üzerinde ısınmış sıcacık ekmeği yeme şansına erişen, akşamları sobanın üzerinde kestane közlemenin tadına varan çocuktur.

bana saygı gösterin diyen insan

"bana saygı gösterin" demek gibi bir yanılgının içine düşmüş insandır. kişi hareketleriyle, bilgisiyle, konuşmasıyla, düşüncelerini aktarış biçimiyle kendi saygınlığını kendisi kazanır. karşısındaki kişiye bana saygı göster demekle olacak iş değildir...

sosyal güvenlik denetmeni

sosyal güvenlik kurumunda piyasa denetimi yaparlar,
iç emirle memur denetimide yapmaktadırlar,
şimdilik özlük hakları tam olarak iyileştirilmesede geleceğin gözde mesleklerinden biri olacağını düşünüyorum.