bugün

atilla yayla

"Atatürk, Türkiye'yi Ortaçağ karanlığından kurtardı" sözü için de "Ortaçağ tarihi islam dünyasını değil, Avrupa'yı ilgilendirir" diyerek cevap verdi.

(Türkiyeyi medeniyet tarihi açısından değerlendirmeye çalışıyor)

"Bunu yaparken de Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinin yekpare bir şekilde ele alınamayacağını, 1925-45 arası ve 1950 sonrası olarak iki dönemden bahsetmemiz gerektiğini, bu iki dönemin birbirinin tersi/panzehiri olduğunu söyledim. ilkinin, yani tek parti döneminin bu teorik çerçeve açısından başarılı sayılmasının zor olduğunu, medeniyetin birçok temel değer ve kurumlarının bu dönemde bulunmadığını vurguladım. Bu yüzden Kemalizm'in medenîleştirici bir süreç olarak görülemeyeceğine işaret ettim. Medeniyet bir şeyi yapmaksa (yani do etmek) Kemalizm'in, onu yapmamak/çözmek (yani undo etmek) anlamına geldiğini dile getirdim. En sonunda da AB'nin medeniyetle aynı şey olmadığını, medenîleşmek için AB'nin olmazsa olmazı teşkil etmediğini, AB'nin büyük problemleri ve çifte standartları olduğunu ifade ettim. AB'nin Türkiye'den taleplerinin bazılarının, mesela ifade özgürlüğünün genişletilmesinin, taviz olarak yorumlanmasının yanlış olduğunu; ama Kıbrıs gibi konuların diplomatik, politik ve stratejik meseleler olduğunu ve müzakere edilmeleri gerektiğini bilhassa vurgulayarak sözlerimi bitirdim."

-

tek partili dönemi bir "kemalizm" ürünü olarak sayan yayla tarihi bir hataya düşmekte. kemalizm, atatürk'ün devrimleri ve söylemleriyle beraber ortaya koyduğu yaklaşımlar olarak ele alınması gereken bir düşünce şeklidir. söylediği şekliyle, tek partili dönemin atatürk'ün devam ettirmek istediği, bu yönde çabaladığı anlaşılır -ki yanlıştır.

yayla, bu konuşmasını yaparken atatürk'ü hariç tutma çabası gütmüyor. bilakis, heykellerden bahsederek kötüleme, ve yine heykellerden ve ortaçağ karanlığının bizi bağlamadığından bahsederek hem bir doğu-batı ayrımı, hem de bir batıcılık gösterisi yapma çabası güdüyor.

atatürk ve yukarıda belirttiğim anlamıyla kemalizm, çok partili / çok sesli bir hayata yönelik bir gidişat öngörür. bunu başta cumhuriyet sistemini getirerek yapmıştır. ardından olan "karşı devrim yanlısı" hareketlenmelere (ki yayla'nın savunduğu bunlardır) karşı devrimi koruma ve kollama güdüsüyle beraber, kurulan cumhuriyet için bu gidişatını duraklatmıştır.

yayla, medeniyetlerden bahsederken, önce atatürk dönemlerini kastederek, "ortaçağ karanlığından kurtulmadık, biz islam dünyasındayız" diyor, ardından da avrupanın medeniyetinden ve özgürcülüğünden bahsederek "bu heykeller bu atatürkçülük-kemalizm dediğimiz şey de gericiliktir aslında" diyor.

demesine lafım yok. ama mantık hatalarını barındıran şeyler var ortada.

avrupa'nın ortaçağıyla osmanlı'nın göz ardı edilemeyecek çöküş dönemindeki halleri arasındaki benzerliği, "osmanlı islam idi, ortaçağ karanlığı avrupa medeniyetindeydi" diyerek göz ardı ediyorsan ve medeniyetleri ayrı olarak incelemek gerektiğini kabul ediyorsan, günün normları açısından bakarak, zamanında yapılmış devrim sonrası kısıtlamaları da "islam medeniyetinden ayrılmak için yapılan bir devrimin geçiş aşamaları" olarak nitelendirebilmen gerekir.*

kimsenin avrupa medeniyetinin özgürcülüğünü kötülediği yok. sorun, birilerinin medeniyetleri önce ayrı, sonra da birlikte görme çabasının* insanları rencide etmesinden kaynaklanıyor.

"kötü niyeti yoktur" diyemiyorum. varsa, farklı bir medeniyet projesini hazmetmemesinden, yahut avrupa medeniyetinin rasyonel düşünme tarafını değil de, salt "liberalist"liğini almasındandır. üzgünüm, fakat kimse modern kadının ucuzluğununun iddia edildiği bir ortamdan başkalarına özgürlükçülük taslamasın.

sanki cevap veriyorum gibi. fakat bazılarının bu sözleri çok "klas" bulmasına şaşırmışlığın bir yan etkisidir bu yazı. devamı gelir gelmez, ama çok eğlendirici.
güncel Önemli Başlıklar