bugün
- bir kızın sizi sevip sevmediğini anlama yöntemleri14
- tüm sözlük kölemdir25
- arap milliyetçiliği22
- memati192324
- gideon reid morgan jj34
- manyak olmaya karar verdim12
- erkeklerin çoğunun yalnız olması15
- aydinoglu bombala27
- magnum un 2 tl olduğu yıllar19
- bizi tanrı değil bilim kurtaracak8
- neden fenerbahçeliyim11
- yazarlardan akıl almak19
- bamya seven insan20
- memati1923'ün gelişiyle başlayan süreç14
- yetkili yapsanız da yeter9
- gideon reid morgan jj silik yesin kampanyası14
- tayyip erdoğan gazilik ünvanını nereden aldı12
- siradansiradisibiri12
- yazarlarin orgazm olurken kurduklari cumleler10
- özge özacar'ın memeleri8
- dünyanın en güzel kızlarının olduğu ülkeler17
- travesti ile evlenmenin avantajları10
- ayet ile hadis çelişirse hadisten hüküm alırım14
- anın görüntüsü11
- jose mourinho39
- artık kadınlardan uzak duruyorum11
- hiç kavga oluyormu sözlükte8
- türk kızlarının türk erkeklerinden nefret etmesi15
- sözlük yazarlarının kaç flörtü var11
- kel kadın olmaması9
- true'ya vurmak isteyen sözlük erkekleri tam liste8
- dinsiz kitapsız kafir ve küresel ıkınma ilişkisi8
- dolar neden düşmüyor avradnı sikiyim8
- insanlara nasıl faydalı olurum8
- sözlük erkeklerinin fotoğraf atmaması35
- 12 haziran 2024 istanbul sıcağı13
- eşcinsel bir erkeğe küresel'in fotosunu göstermek16
- yeşil pasaportlu koca arayan hanım abla16
- bik bik kiraz yerken siz fakirler ne yapıyorsunuz15
- hakemlerle şampiyon olmak12
- kuresele yavsayan gotler tam liste24
- küresel ısınmanın erkek kökünü kurutacak olması11
- sözlükten hatun kaldırmak13
- üstteki yazar sevdiği ve sevmediği iki şey10
- allah'ı seven insan8
- vatanınızın kıymetini bilen diyen gurbetçi16
- ramazanda anne sütü içmeyen oruçlu bebek10
- 3 çarpı 3 çarpı 38
- en sevmediğiniz sözlük yazarları16
- hapistekiler birbirine mi basıyor sorunsalı8
Şakayla karışık 8 koca yıl geçmiş üniversite için tercih konusunda kafa yormayalı. 9. yıl geldi ve ben yine tercih konusunda kararsız kaldım.
Halbuki sınava gireceğim zaman gayet kendimi "açık tribün" konusunda şartlandırmıştım.
Kasma gereksinimi olmaksızın sadece açık tribüne girecek kapasiteye sahiptim ve sınava giriş amacım da tastamam bu yöndeydi.
Lakin kazın ayağı göründüğü gibi değil.
ilk sınava girdim, allahım bu nasıl bir sınavdı. 8 yıldır defter kitap açmamış kara cahilin öndeki konumlu ben, en iyi hazırlandığı dönemde bile 50 dakikada tüm yapabileceği soruları yapıp çıkış saatini bekleyen ben, hayatımda ilk kez bir sınavı son dakika hatta son saniyesine kadar terk-i diyar eylememiştim. Öğrencilik yıllarımı özlediğimden mi, artık yarış atı psikolojisini hissetmediğimden mi yoksa soruların kolay gelmesinden mi bilinmez ama bırakmak istemiyordum sınav kağıdını.
Öyle ki ben hiç aram olmayan Felsefe haricindeki tüm sözel sorularıyla çocuğummuş gibi ilgilenmiş, sittin sene bir bok anlamadığım Matematik ( evet önceki sınavlarımda hiç ellemedim ) kısmındaki tüm sorulara göz gezdirmiş ve hafızama bir back-roll atarak çözebilecek nitelikteki tüm soruları çözmüştüm. Ama o da ne!
Başımda bir herif, sınav kağıdımı istiyor. Olamaz diyorum. Daha fizik var, kimya var. Yüz görümlüğü için bile olsa sorularını okumak istediğim biyoloji var. ( Biyoloji'nin B'sini bilmem ama sorulara bakamamış olmak zoruma gitmişti)
Hayır diyordum henüz bitirmedim, daha sorulara bile bakmadım.
- Süre bitti evladım diyordu tepemde dikilen muhtemelen kendi yaşıtım öğretim görevlisi.
"Şaka olmalıydı bu, hayır, kesinlikle şaka. Bir yerlerde mutlaka kamera olmalı. Ya da sınava giren ben değildim o an.
Kabullenemedim bir türlü. Sorular nedense çok kolay gelmişti bana. Yıllar yılı var olana "müfredat" dahilinde hiç bir bilgi katmadığım halde kolay gelmişti lakin süre neden yetmemişti ?
Bu soru kafamda çalkalandı durdu bir kaç gün.
Sonuçlar açıklandı.
Amaneyy,
PUAN TÜRÜ PUANI
YGS-1 217,287 0582851
YGS-2 205,175 0605120
YGS-3 286,222 0487619
YGS-4 276,994 0473766
YGS-5 276,596 0515898
YGS-6 251,280 0557861
şimdi bunlara bakıp diyebilirsiniz ki " ne var lan bu puanlarda, kör adamı soksak alır bu puanı okumadan" diye lakin hatırlatayım benim mezuniyet yılım 2000.
2001 yılından sonra eğitim amaçlı tek sayfa kitap okumadım, tek soru çözmedim.
2008 ve 2009 yılı sınavları haricindeki tüm sınavlara girdim sadece.
Açıp puanlarımı bile kontrol etmedim.
Sadece sınava girmeyi seviyordum. Bilmiyorum belki de ösym'den bu şekilde de intikam aldığımı düşünerek kendimi tatmin ediyor da olabilirdim.
Son 2 yıl girmedim sınavlara. Farkettim ki amaçsız girişim birilerinin önünü kesiyordu ve kimsenin hakkını da yemeye niyetli değildim.
Vazgeçtim bu fuzuli sevdadan. Ya da artık tatmin olduğumu düşünerek.
Konuya dönecek olursak.
Aldığım sonuçlar karşısında ağlamak istiyordum. Çocuk gibiydim lan, yıllar sonra amaçlı olarak girdiğim bir sınavda, beklediğimin çok çok üzerinde bir sonuç almış olmak mutlu etmişti beni.
Hepten "balta" olmadığımı farkettirmişti bana.
Dedik ya amaç "açık tribün"dü ve fazlasıyla tatmin ediyordu beni.
Hal böyle olunca gerisini pek düşünmedim.
Gerek yok kanaatiyle girmedim ikinci kısım sınavlara.
Lakin ikinci sınavlar bitip de soruları gördüğümde üzüldüm. Buruk bir hüzün kaplayıverdi içimi. "Keşke girseymişim, bunca yıl hiç bir şey kaybetmedim, bu sefer ne kaybedebilirdim ki?" soruları eşliğinde pişmanlıklar duyarak baktım sorulara.
Oha lan. Bu kadar kolay olamazdı. Ciddi ciddi yıllar boyu boş ve amaçsız girdiğim ve artık umursamadığım üniversite sınavlarının intikamını alır gibiydi ösym.
Kendimi avutmaya çalıştım nasılsa amacım açık tribündü. Alacağımı almışım gerisini boşver,
vur dibine rahvan gitsin diye.
Hey gibi Polyanna. Kulakların çınlıyordur sabahın şu saatinde.
Uyku tutmadı. Gecenin 4'ünde uyandım.
Açtım tercih klavuzunu başladım kurcalamaya.
iç Ses :ilk bölüm önlisans.
Ben : Geç işe yaramaz.
iç ses : ikinci bölüm lisans.
Ben: Tamam açık tribün nerdeydi... Heh buldum. Tamamdır.
Anadolu Üniversitesi, iktisat Fakültesi heh, Uluslararası ilişkiler.
Ne istiyormuş bakalım. 9 ve 10'a.
Tamam lan, bi sorun yok. Olay bitmiştir. Bi ara tercihleri yolladıkmı tamam herşey.
Bitti mi ?
Şeytan azapta gerek.
Sabahın şu saatinde girdi kanıma, çeldi aklımı.
ikinci sınava girmediğim için 4 yıllık örgün eğitimden muaftım. Bunun bilinciyle kısa bir git gel yaşadı yorulmuş beynim. (ya da bedenim)
Acaba lan ?
Olur mu ki ?
Baksam mı ?
Ne kaybederim ki ?
Hiç bir şey.
E o zaman bi bakayım şu ön lisans programlarına.
Hmm
Hmmmm
iyiymiş yahu, bal gibi de yapışırım ben buna.
(yazar burada kendini kaybetti, rotadan saparak başka diyarlara gidiyor)
Aaa bak bu da olurmuş,
La acaba Marmara mı yoksa istanbul Üniversitesi mi yazsam ?
(bakınız sıyırmış insan modeli )
==> En komik gelen nokta da bu, sanki sınav birincisiyim, Marmara ve istanbul üniversiteleri benim için seferber olmuşlar gibisinden bir kararsızlık var ortada yaşanılan. Daha iyi anlaşılması için not düşeyim dedim. <==
Hmm, bak sen, Boğaziçi'nde bile varmış ama puan farkı var 3-5. Düşer mi ki acaba ?
(işte nirvana bu. coştu gidiyor, tutmayın küçük enişteyi. lol adam kaptırmış gidiyor tey tey teyyy)
Ben: Tamam ben en iyisi istanbul içi ön lisans programları ve garanti olsun diye de açık tribünden Uluslararası ilişkiler yazayım.
iç Ses : Huh, bi an bitmeyecek sandım.
===>son<===
Şimdi ne salakmış la bu, beyni sulanmış diyebilirsiniz lakin bütün bunları niye yazdığıma gelince:
- Bu ülkemizin güzide kurumu ösym öyle melanet bir kurumdur ki, benim gibi amacı, hedefi basit, ununu eleyip, eleğini asmış kıvamdaki insanları bile aradan yıllar geçtikten sonra bir sınav yapıyor ve yeniden dizlerini kırıp oturduğu sıralara oturtacak hale getiriyor.
Daha amiyanesiyle ölüyü diriltiyor, ya da öyle zannetmesini sağlıyor.
Bunun kötü yanı ne mi ?
Ben tercih yapıp örgün eğitim kontenjanından yerleştirilirsem eğer pek bir kazancım olmayacaktır diploma dışında. Nihayetinde girmek istediğim ve tercih yapacağım bölümler, haklarında gayet bilgim olan, bana sadece diploma ve paso (evet itiraf.com) konusunda yarar sağlayabilecek bölümler. Açık tribün konusunda kimsenin bir sorunu yok. Kontenjan sorunu yok nasılsa.
Dediğim gibi benim şu durumda kaybedecek hiç bir şeyim yok. Lakin bu Ösym kurumu gerek sınav soruları, gerek tercih zamanı açıkladığı puanları ile ilişik kesme düzeyine gelmiş beni bile heyecana sokup yeni mezun olmuş, bilgi ve tahsile mecbur insanların önünü tıkamam konusunda şevke getiriyorsa, hakikaten durumumuz içler acısıdır.
Zaten sınav gibi gerzekçe bir yöntemle eğitim hakkı vererek insanların eğitim özgürlüğünü gasp ettiği yetmiyormuş gibi bir de üstüne 2 yılda bir sınav sistemini değiştirip, yeni mezunları şaşkın ördek konumunda bırakıp saf dışı etmeleri hakikaten üzücü bir durum.
Şu yazıyı yazmam 10 dakika sürdü.
Lakin karara varmak için 2 saate yakın düşündüm.
istanbul içi 2 yıllık ön lisans > ilk tercih
AÖF Ui 4 yıllık lisans > ikinci tercih.
ilk tercihimi sadece istediğim için, tutması 0.001 ihtimaline rağmen yazıyorum.
Bencillik gibi gelse de, 10 yıl üzerine yakaladığım bu fırsatı kaçırmak istemiyorum.
ikinci tercih zaten sorunsuz.
ps: 3.000'nci entarimi böyle bir konuya adadığım için ayrıca gözlerim yaşardı sözlük.
Halbuki sınava gireceğim zaman gayet kendimi "açık tribün" konusunda şartlandırmıştım.
Kasma gereksinimi olmaksızın sadece açık tribüne girecek kapasiteye sahiptim ve sınava giriş amacım da tastamam bu yöndeydi.
Lakin kazın ayağı göründüğü gibi değil.
ilk sınava girdim, allahım bu nasıl bir sınavdı. 8 yıldır defter kitap açmamış kara cahilin öndeki konumlu ben, en iyi hazırlandığı dönemde bile 50 dakikada tüm yapabileceği soruları yapıp çıkış saatini bekleyen ben, hayatımda ilk kez bir sınavı son dakika hatta son saniyesine kadar terk-i diyar eylememiştim. Öğrencilik yıllarımı özlediğimden mi, artık yarış atı psikolojisini hissetmediğimden mi yoksa soruların kolay gelmesinden mi bilinmez ama bırakmak istemiyordum sınav kağıdını.
Öyle ki ben hiç aram olmayan Felsefe haricindeki tüm sözel sorularıyla çocuğummuş gibi ilgilenmiş, sittin sene bir bok anlamadığım Matematik ( evet önceki sınavlarımda hiç ellemedim ) kısmındaki tüm sorulara göz gezdirmiş ve hafızama bir back-roll atarak çözebilecek nitelikteki tüm soruları çözmüştüm. Ama o da ne!
Başımda bir herif, sınav kağıdımı istiyor. Olamaz diyorum. Daha fizik var, kimya var. Yüz görümlüğü için bile olsa sorularını okumak istediğim biyoloji var. ( Biyoloji'nin B'sini bilmem ama sorulara bakamamış olmak zoruma gitmişti)
Hayır diyordum henüz bitirmedim, daha sorulara bile bakmadım.
- Süre bitti evladım diyordu tepemde dikilen muhtemelen kendi yaşıtım öğretim görevlisi.
"Şaka olmalıydı bu, hayır, kesinlikle şaka. Bir yerlerde mutlaka kamera olmalı. Ya da sınava giren ben değildim o an.
Kabullenemedim bir türlü. Sorular nedense çok kolay gelmişti bana. Yıllar yılı var olana "müfredat" dahilinde hiç bir bilgi katmadığım halde kolay gelmişti lakin süre neden yetmemişti ?
Bu soru kafamda çalkalandı durdu bir kaç gün.
Sonuçlar açıklandı.
Amaneyy,
PUAN TÜRÜ PUANI
YGS-1 217,287 0582851
YGS-2 205,175 0605120
YGS-3 286,222 0487619
YGS-4 276,994 0473766
YGS-5 276,596 0515898
YGS-6 251,280 0557861
şimdi bunlara bakıp diyebilirsiniz ki " ne var lan bu puanlarda, kör adamı soksak alır bu puanı okumadan" diye lakin hatırlatayım benim mezuniyet yılım 2000.
2001 yılından sonra eğitim amaçlı tek sayfa kitap okumadım, tek soru çözmedim.
2008 ve 2009 yılı sınavları haricindeki tüm sınavlara girdim sadece.
Açıp puanlarımı bile kontrol etmedim.
Sadece sınava girmeyi seviyordum. Bilmiyorum belki de ösym'den bu şekilde de intikam aldığımı düşünerek kendimi tatmin ediyor da olabilirdim.
Son 2 yıl girmedim sınavlara. Farkettim ki amaçsız girişim birilerinin önünü kesiyordu ve kimsenin hakkını da yemeye niyetli değildim.
Vazgeçtim bu fuzuli sevdadan. Ya da artık tatmin olduğumu düşünerek.
Konuya dönecek olursak.
Aldığım sonuçlar karşısında ağlamak istiyordum. Çocuk gibiydim lan, yıllar sonra amaçlı olarak girdiğim bir sınavda, beklediğimin çok çok üzerinde bir sonuç almış olmak mutlu etmişti beni.
Hepten "balta" olmadığımı farkettirmişti bana.
Dedik ya amaç "açık tribün"dü ve fazlasıyla tatmin ediyordu beni.
Hal böyle olunca gerisini pek düşünmedim.
Gerek yok kanaatiyle girmedim ikinci kısım sınavlara.
Lakin ikinci sınavlar bitip de soruları gördüğümde üzüldüm. Buruk bir hüzün kaplayıverdi içimi. "Keşke girseymişim, bunca yıl hiç bir şey kaybetmedim, bu sefer ne kaybedebilirdim ki?" soruları eşliğinde pişmanlıklar duyarak baktım sorulara.
Oha lan. Bu kadar kolay olamazdı. Ciddi ciddi yıllar boyu boş ve amaçsız girdiğim ve artık umursamadığım üniversite sınavlarının intikamını alır gibiydi ösym.
Kendimi avutmaya çalıştım nasılsa amacım açık tribündü. Alacağımı almışım gerisini boşver,
vur dibine rahvan gitsin diye.
Hey gibi Polyanna. Kulakların çınlıyordur sabahın şu saatinde.
Uyku tutmadı. Gecenin 4'ünde uyandım.
Açtım tercih klavuzunu başladım kurcalamaya.
iç Ses :ilk bölüm önlisans.
Ben : Geç işe yaramaz.
iç ses : ikinci bölüm lisans.
Ben: Tamam açık tribün nerdeydi... Heh buldum. Tamamdır.
Anadolu Üniversitesi, iktisat Fakültesi heh, Uluslararası ilişkiler.
Ne istiyormuş bakalım. 9 ve 10'a.
Tamam lan, bi sorun yok. Olay bitmiştir. Bi ara tercihleri yolladıkmı tamam herşey.
Bitti mi ?
Şeytan azapta gerek.
Sabahın şu saatinde girdi kanıma, çeldi aklımı.
ikinci sınava girmediğim için 4 yıllık örgün eğitimden muaftım. Bunun bilinciyle kısa bir git gel yaşadı yorulmuş beynim. (ya da bedenim)
Acaba lan ?
Olur mu ki ?
Baksam mı ?
Ne kaybederim ki ?
Hiç bir şey.
E o zaman bi bakayım şu ön lisans programlarına.
Hmm
Hmmmm
iyiymiş yahu, bal gibi de yapışırım ben buna.
(yazar burada kendini kaybetti, rotadan saparak başka diyarlara gidiyor)
Aaa bak bu da olurmuş,
La acaba Marmara mı yoksa istanbul Üniversitesi mi yazsam ?
(bakınız sıyırmış insan modeli )
==> En komik gelen nokta da bu, sanki sınav birincisiyim, Marmara ve istanbul üniversiteleri benim için seferber olmuşlar gibisinden bir kararsızlık var ortada yaşanılan. Daha iyi anlaşılması için not düşeyim dedim. <==
Hmm, bak sen, Boğaziçi'nde bile varmış ama puan farkı var 3-5. Düşer mi ki acaba ?
(işte nirvana bu. coştu gidiyor, tutmayın küçük enişteyi. lol adam kaptırmış gidiyor tey tey teyyy)
Ben: Tamam ben en iyisi istanbul içi ön lisans programları ve garanti olsun diye de açık tribünden Uluslararası ilişkiler yazayım.
iç Ses : Huh, bi an bitmeyecek sandım.
===>son<===
Şimdi ne salakmış la bu, beyni sulanmış diyebilirsiniz lakin bütün bunları niye yazdığıma gelince:
- Bu ülkemizin güzide kurumu ösym öyle melanet bir kurumdur ki, benim gibi amacı, hedefi basit, ununu eleyip, eleğini asmış kıvamdaki insanları bile aradan yıllar geçtikten sonra bir sınav yapıyor ve yeniden dizlerini kırıp oturduğu sıralara oturtacak hale getiriyor.
Daha amiyanesiyle ölüyü diriltiyor, ya da öyle zannetmesini sağlıyor.
Bunun kötü yanı ne mi ?
Ben tercih yapıp örgün eğitim kontenjanından yerleştirilirsem eğer pek bir kazancım olmayacaktır diploma dışında. Nihayetinde girmek istediğim ve tercih yapacağım bölümler, haklarında gayet bilgim olan, bana sadece diploma ve paso (evet itiraf.com) konusunda yarar sağlayabilecek bölümler. Açık tribün konusunda kimsenin bir sorunu yok. Kontenjan sorunu yok nasılsa.
Dediğim gibi benim şu durumda kaybedecek hiç bir şeyim yok. Lakin bu Ösym kurumu gerek sınav soruları, gerek tercih zamanı açıkladığı puanları ile ilişik kesme düzeyine gelmiş beni bile heyecana sokup yeni mezun olmuş, bilgi ve tahsile mecbur insanların önünü tıkamam konusunda şevke getiriyorsa, hakikaten durumumuz içler acısıdır.
Zaten sınav gibi gerzekçe bir yöntemle eğitim hakkı vererek insanların eğitim özgürlüğünü gasp ettiği yetmiyormuş gibi bir de üstüne 2 yılda bir sınav sistemini değiştirip, yeni mezunları şaşkın ördek konumunda bırakıp saf dışı etmeleri hakikaten üzücü bir durum.
Şu yazıyı yazmam 10 dakika sürdü.
Lakin karara varmak için 2 saate yakın düşündüm.
istanbul içi 2 yıllık ön lisans > ilk tercih
AÖF Ui 4 yıllık lisans > ikinci tercih.
ilk tercihimi sadece istediğim için, tutması 0.001 ihtimaline rağmen yazıyorum.
Bencillik gibi gelse de, 10 yıl üzerine yakaladığım bu fırsatı kaçırmak istemiyorum.
ikinci tercih zaten sorunsuz.
ps: 3.000'nci entarimi böyle bir konuya adadığım için ayrıca gözlerim yaşardı sözlük.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar