bugün

şarkının sesini kıs diyen dıbık

gençlik yıllarımızda bir gün sene 2000, aylardan ekim filan sonbahar işte. hacı ahmet mahallesinde bahçe içerisinde küçük bir gecekonduda oturan okul arkadaşıma 10-15 kişilik arkadaş grubuyla beraber party maksadı ile gittik. evin dışı tırt, içi saray yavrusu. zamanın en kral ses sistemleri, müzik setleri filan biz mest olduk tabi. o zamanlar da kim kay'ın lilali şarkısı çok meşhur. açtık son ses evde koltukların üstünde zıpır zıpır zıplıyoruz. böyle eğlence yok. şimdilerde müziğin sesinin biraz yükselmesiyle başına ağrılar giren ben, daha yüksek daha yüksek diye gazlıyorum müzik setinin başında görevli arkadaşımızı.

bu durum 1 saate yakın sürdü. arada bir başka parçalar da çalıyoruz ama dönüp dolaşıp bir lilali patlatıyoruz.

ilk şikayet yakın çevre komşulardan gelmeye başladı, çok da iplemedik. hatta bizden 2 3 yaş büyük komşu çocuğuyla bizim bir arkadaş arasında ufak çaplı bir sürtüşme de yaşandı ama çocuğa nanik yapıp yolladık.

aradan biraz daha geçti tekrar kapı çaldı. "kısın lan şunun sesini" dedi kapkara cılız pörtlek gözlü, yine bizden 2 3 yaş büyük bir çocuk. "kısmıyoruz lan kara çıyan pis çingene" vs. türlü hakaretler yağdırmamızın akabinde hacı üsref mahallesinin contileri akın akın evin etrafını sarmaya başladılar. tabi artistlik devam ediyor bizde, karizma çizilmesin diye bizim arkadaşların dikleşmeleri bitmiyor. contilerin ele başısı "kızlar içeri girsin, erkekler gelsin dışarı" diye düelloya davet etti bizimkileri. neyse ki biz yırttık.

sonrasında olanlar çok da möhim değil, her ergen ilk ergenlik yıllarında, dayak yemiştir. benim arkadaşlarımın anısı da o gün orada hafızalarına kazındı. yüksek sesle müzik dinlemenin ve çevreyi rahatsız etmekle uyarılmaya rağmen bunu sürdürmenin ağır bedelleri de olabileceğini, o yaşlarda öğrenmiş bulunduk.