bugün

akp nin izmir i alamamasının nedenleri

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki AKP geçmiş seçimde izmir'de güle oynaya büyükşehir belediye başkanı çıkarabilirdi. Ama öyle demeçler verildi, öyle yanlışlar yapıldı ki AKP'ye gönülden bağlı olan insanlar bile sandık başında AKP alamasın diye CHP'ye oy verdi. Aziz Kocaoğlu, bilindiği üzere biraz da kaderin cilvesi sonucu Ahmet Piriştina'nın vefatı nedeniyle Belediye başkanı oldu. Bunun içindir ki sonraki dönemde bu ismin seçilemeyeceği yönünde büyük bir önyargı oluştu. Haksız da değildi bu öngörü, çünkü Akp'nin adayı da yine değerli bir isim Taha Aksoy'du. Ama seçime kadar olan süreçte yaşanan olaylar bu gidişatı değiştirdi.

Öncelikle başbakan izmir'in cumhuriyet öncesi "lakab"ına atıfta bulunarak bir sonraki seçimde bunun değişeceğini söyledi. Bu "gavur izmir" di ve hiçbir izmir'linin kabul edemeyeceği bir benzetmeydi bu. Yunan işgalinin ilk günlerinde binlerce şehit vermiş bu şehir bu lakabı gerçekten de haketmiyordu. Başbakan bir manevra çizerek bu benzetmenin "solun kalesi" yönünde olduğunu, yanlış anlaşıldığını ima etti ama izmirli yemedi. Yıllardır siyasetin içinde olan birinin bu denli bir hata yapacağını izmirlinin zihniyeti kabul etmedi. Akp ilk eksiyi aldı.

Ardından yine başbakanımız bir önceki seçimlerden önce yapılan üniversiad oyunlarında Ahmet Piriştina'nın kendisinden destek istediğini ve bu sebepten de Taha Aksoy'un bu organizasyonda görevlendirildiğini söyledi. Ölü birinin ardından yapılan üstelik gerçeğe dayanmayan bu beyanat da yemedi. Zira Ahmet Piriştina gerçekten de oldukça şahsına münhasır bir insandı. Göreve geldiği gün, kendisinden önceki dönemde görev almış isimleri işaret ederek bu insanlarla çalışmaktan gurur duyacağını, yeter ki kendileri çalışmak istedikleri takdirde görevlerinde kalmalarının kendilerini rahatsız etmeyeceğini açık bir dille söyledi. Bu gerçekten diğer belediyeleri bilmem ama izmir'in belediye tarihinde eşine ender raslanan bir olaydı. Çünkü, seçilen kişi doğal olarak kendisine yakın isimleri, dolayısıyla kendi partisindeki isimleri göreve getirirdi. Bu bir gelenek gibiydi ve belediye yönetimindeki sadece büyükbaşları değil en küçük elemanına kadar kapsayan büyük bir değişim olurdu seçimlerden sonra. Onun içindir ki Taha Aksoy'la da işbirliği yapması oldukça doğal karşılandı. Ama bu isim için bir yardım dilenilmedi AKP'den. Bilakis Ahmet piriştina bu organizasyon için muazzam uğraştı. Taha Aksoy da asla bu işbirliğini yanlış yönlere çekmedi. Görevini adına yakışacak şekilde leke sürmeden tamamladı. Siyasi oyunlara alet etmedi. Ama partisi etti ve bir eksi oy daha aldı.

AKP'nin meşhur kemal abisi, Maliye bakanı Kemal Unakıtan izmir'i seçim öncesi ziyaretinde "izmir'e yapılacak çok şey var. Ama bizi seçin ondan sonra...Seçimlerden sonra" dedi. Belki de izmir'de akp'nin en büyük negatif tepki toplamasına bu söyledikleri sebep oldu. Öncelikle izmir'de tüm diğer şehirler gibi vergisini ödeyen vatandaşların yaşadığı bir şehirdi. iktidar ve onun maliye bakanı izmir'e yapılacak olan yatırımları sanki kendi cebinden harcıyorlarmış gibi nasıl açıklamada bulunurlardı? Kimin parasını kimden esirgiyorlardı...Bu tehdit de neyin nesiydi? izmirliye kendini satılıkmış gibi hissettiren bu sözler AKP'nin en büyük gaflarından biriydi. Asla affedilmedi ve tepki duyan herkes birileriyle paylaşarak bu durumu yaydı.

izmir'in meşhur su sorunu yanlı olarak ifşa edildi. izmir'in suyundan arsenik çıktığı, izmir halkının arsenikli su içtiği söylenerek belediye başkanını ortaya attılar. Ama halkın araştırma yapma olasılığını gözardı ettiler. Birazcık araştırma yapanlar öğrendi ki izmir'de ortalamanın üzerinde arsenikli su var. Ama bu sadece sınırlı bir bölgede Bornova, Bayraklı ve Karşıyaka bölgesinde var. O sene gerçekten çok az yağış olmuştu ve tüm uzmanların belirttiği üzere kuraklığın olduğu dönemde sudaki arsenik oranının artması sık rastlanan bir olaydı, izmir'e özgü değildi. uzmanların da belirttiği üzere ilk yağmurlardan sonra bu oran düşecekti, yağışlar oldu ve oran düştü. Ama başka faktörler de vardı. Öncelikle halkı bu şekilde kışkırtan hiç işi olmadığı halde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı melih gökçek idi. Dönemlerdir seçilmesine rağmen melih gökçek en çok eleştirilen belediye başkanlarından biriydi. Kaldı ki ona neydi? iktidar partisinin belediye başkanı olması onun bu küstahlığı göstermesine yeter miydi? Yetmezdi...Yetmedi de... Bu ülkenin sağlık bakanı ne güne duruyordu? Neden o bir açıklamada bulunmamıştı. Ankara büyükşehir belediye başkanı Türkiye cumhuriyeti'nin sağlık bakanı'ndan daha mı çok şey biliyordu, daha mı çok sahipleniyordu izmir halkını. tabii ki bu bir oyundu. Sağlık bakanına yönlendirilen sorular ve "tüm illerin sularındaki arsenik oranını açıklayın" çağrıları cevapsız bırakıldı. Bu olaydaki en büyük yanlışlardan birinin de Aziz Kocaoğlu'nun sessizliğini ve efendiliğinin fazla küçümsendiğini söylemek gerekir. Çünkü aziz kocaoğlu sularında arsenik oranı yüksek olan bölgelerin musluk suyu ihtiyaçlarının kuyulardan sağlandığı belirtti. Oysa ki mevcut ve yeni yapılan barajlardan bu ihtiyaç karşılanabilirdi. Ama Devlet su işleri buradan şebeke sularına hat bağlamıyordu. Devlet su işleri kimin elindeydi peki, iktidarın elbette... Peki bu ne perhiz bu ne lahana turşusuydu. MAdem iktidar izmir halkını böylesine düşünüyordu da neden şehir hattına şebeke bağlanmasını askıya alıyordu. Hadi onu da geçtik, madem o kadar içinde izmir aşkı taşıyordu iktidar da neden diğer şehirlerde torba torba kömür, beyaz eşya dağıttığı gibi damacana damacana su dağıtmıyordu. Sonuçta su kömürden de ucuzdu.Neden? cevap yok...Bir büyük eksi daha...

Bir sonraki hata ise cumhuriyet mitinglerinde toplanan binlerce kalabalığa karşı bir misilleme yapma hevesiydi. Cumhuriyet mitingleri öyle sanıldığı kadar abartılacak bir eylem değildi aslında. Gelen kalabalığın büyük yüzdesi cumhuriyet ve rejim yanlısı olsalar da karıya kıza bakmak için gelen andavallar, satıcılar, bu kalabalık da neyin nesi diye ona dahil olan tipler de vardı. Hepsinden önemlisi bir hevesti. Neyi savunduğunu bilmeden oraya doluşan bir dolu genç vardı. AKP, bana göre blöf olan bu hareketi çok ciddiye aldı. Sağdan soldan otobüslerle insanlar toplayıp kendi mitinglerine getirdileri. Gazetelere resimler verilerek "Biz ne kadar kalabalığız, sizden fazlayız "havası verdirmek istediler. Ama teknoloji sayesinde çekilen fotoğraflarda photoshop'a raslandı ve komik duruma düşen akp oldu yine. Yine bir hata ve yine bir eksi...

Elbette bütün bunların yanında AKP'Nin bir sonraki seçime kadar geçen zaman dilimi içinde yarattığı skandalların da etkisi oldu. Gaziantep'teki bir fıstık arazisinin akp'li meclis üyesinin almasından sadece 3 gün sonra imar izni alabilmesi gibi... Deniz Feneri davasındaki AKP'ye yakın isimlerin ısrarla himaye altında tutulması gibi. Oysa ki başbakan seçildiği dönemde başta "hortumculuğu" sona erdireceğini söylemişti. Bu sözünü tutamadı. Melih Gökçek'in ne iş yaptığı bilinmeyen oğlu bir ilçeden belediye başkanlığına aday olacağını söyledi, ardından 100 küsur yıllık Ankaragücü kulübünün başına geçti, Abdullah Gül'ün reşit olamamış oğlu şirketler kurdu, başbakanın oğlu gemicikler aldı, diğer çocukları hiç bir geliri olmamasına rağmen kuyumcu şirketleri kurdular, Kemal Unakıtan'ın oğlunun kurduğu şirket yapılan ayrımlarla türkiye'nin en büyük 200 şirketi arasına girdi, 23 nisanlarda 21 yaşında dev ama imam hatip mezunu çocuklar başbakan, cumhurbaşkanı oldu, akp'ye yakın isimlerden pek çoğu bir pisliğe bulaştı açıkçası. Ama bunların pek azı görevlerinden alındı. AKP'ye tepki oyları arttı...

Sonuç olarak AKP'nin eski türk filmlerindeki zengin fabrikatör ayakları tutmadı. Halkın gururu ağır bastı. Arsenikli de olsa suyumu içerim sana muhtaç olmam zihniyeti geldi. Metrom olmasın varsın, senden gelecek hayır allahtan gelsin dendi. izmir halkı mazlumun yanında kalmayı tercih etti. Devletten hakettiğinin dışında kaynak alamayan ama yine de mertçe kalesini savunan bir narin kumandan gibi Aziz Kocaoğlu'Nun yanında yer almayı tercih etti. Onun her olayda ortaya atılan biçare kahraman gibi durmasına çoğunluğun gönlü elvermedi. Yoksa Taha Aksoy katıldığı ikinci şeçimde Ahmet Piriştina önünde kaybettiğinden daha büyük bir oranla kaybettiyse de bu sonucu hakedecek bir adam değildi. AKP eğer yapacağı yatırımları seçimden önce başlatması zekası gösterseydi izmirli bu jesti karşılıksız bırakmazdı. Ama kartlar yanlış oynandı. Strateji hatalıydı. Baykal'ın izmir'e doğru düzgün gitmemesi bile yeterince kullanılmadı. EXPO konusunda kararsız kalınıldı ve verilen desteğin geç kalmış olması çok büyük bir yatırımdan etti hem izmir'i hem de türkiye'yi.

Akp ve yandaşları rakibine saygı göstermeyi öğrenmeliler ilk önce... Görüşler karşıt olabilir, ideolojiler uyuşmayabilir. Fikirler benimsenmeyebilir ama saygı duyulmalıdır. Şimdi de değişen pek bir şey yok aslında. izmir'in adı geçtiğinde gelen tepkilerden belli. Bu yazı bile okunmadan eksilenecek. Belki de okunduktan sonra. Ama gerçekler bunlar bunlar bunlar işte...