bugün

auschwitz

Auschwitz'e getirilen mahkumların kollarına bir seri rakamdan ya da harften oluşan bir damga vuruluyordu. Bunlar her bir mahkumun kimlik numarasıydı. Fakat bu numaraları biraz daha yakından inceleyince, işin altında dehşetli bir sistemin olduğu ortaya çıkıyor. Kola damgalanan bu "kod"un, hatta bilişim terminolojisiyle söylersek, bu "unique id"nin yapısı, mahkumun sıra numarasını, hangi etnik gruba ya da Nazilerin hoşlanmadığı hangi sınıfa dahil olduğunu, nereye sevk edildiğini aynı anda gösteriyor. Böyle bir kod sistemini elle yürütmek neredeyse imkansız.
Bu kodlar, dönemin bilişim devi IBM'in makinelerinde hazırlanıyor. Nazi döneminde henüz ortada bilgisayar yok, ama Nazilerin imdadına yetişen başka bir teknoloji, IBM'in ünlü Hollerith kartotekst teknolojisi var. Üstelik bu kodlama işi, yalnızca mahkumlar için de geçerli değil. SS subayları, bir kasaba meydanına gidip, "Yarın bu listedekiler toplanıp trene bindirilecek" diyebiliyorlar rahatlıkla. "istenmeyenler"i adreslerinde elleriyle koymuş gibi bulabiliyorlar. Peki nasıl oluyor bütün bunlar? IBM, savaş öncesinde Almanya nüfus sayımlarında da etkin rol almış durumda. Böylece, neredeyse bütün nüfusun bilgileri, Nazilerin ellerinde.
Olay sadece bir şirketin teknolojisinin yanlış ellere geçmesi değil. IBM, bu yok etmenin otomasyonu sürecinde, kodlama sistemini geliştiren aktör olarak da yer alıyor. Bütün bu hikayenin peşine düşen Edwin Black'in yazdığı " IBM ve Holokost " kitabı sayesinde, Avrupalı Romanlar Temmuz 2004'te IBM aleyhine dava açma hakkı kazandılar .

not: kendi ödevimden kopyala-yapıştır yaptım.
kaynakları için:
http://www.bbc.co.uk
http://www.kimkimdir.gen.tr
http://www.auschwitz-muzeum.oswiecim.pl

Black, Edwin/ IBM and Holocast