bugün

arkadaşın ölmesi

ölümün benim için sıradan bir olay olduğunu düşünürdüm.

insanlar doğar, büyür ve ölürlerdi, benim için hayat bu kadar basitti.

yıllar olmuştu bu dünyadan göçenlerin ardından yas tutmayalı.

ölümlerle büyümüş, ölümlere alışmıştım.

böyle olduğunu sanırdım, yanılmışım.

serhat’ın, bünyamin’in gidişine inanamadım, alışamadım.

serhat’la trabzonlular iftarında tanıştım. kısa bir görüşmede ne konuştuk ne paylaştık hatırlamıyorum ama öyle kaynaşmıştık ki yıllardır hiç yapmadığım bir şeyi yaptım ve trabzonsporlularla maç izlemeye gittim.

dakka bir gol bir yaptık, sevinç çığlıklarımız alkışlarımız daha kesilmeden ikinci golü de bulmuştuk.

-serhat: trabzonsporumuzun golüüü, dakika altııııı yatttaaarraaaa , diye bağırarak coşkumuza coşku katıyordu.

-sarı saçlarını deli gönlüme, bağlamışım çözülmüyor yattara yattara diye devam ediyorduk…

nasıl olduysa 3-2 yenilmiştik. hepimiz hüzüne bozulmuştuk, kimsenin ağzını bıçak açmıyordu ki serhat’ın sesi duyuldu.

trabzonsun sen bizim canimiz bordoyla mavi akar kanimiz

seviyoruz seni cani gönülden trabzonsun sen bizim canimiz

mağlup da olsak coşkusunu kaybetmeyecek kadar hayat doluydu.o’nun farkı buydu.

maçı kaybetmişsek bile içimiz buruk ama başımız dik iniyorduk çarşının merdivenlerinden, sloganlar eşliğinde.

hacı bekir lokumlarımız vardı; bordo ve mavi meşalelerimiz, trabzonspor’un bizi sevindireceği günlerde kullanmak üzere saklardık.

bir de ikimizin sloganı vardı. kübra sevmese de gırtlağımızı patlatarak söylerdik.

asker oluruz terör vururuz.

polis olur vatan koruruz.

kafamiza eser papaz vururuz.

insan değiliz trabzonluyuz!

sürekli konuşur, danışır, dertleşirdik.

yafru, diye seslenirdi hep.

kandillerde , bayramlarda hiç unutmazdı.

birlikte hiç maça gidemedik.

samsun’da bir türlü buluşamadık.

işe başlamasını kutlayamadık.

acı haberden üç gün önce görüşmüştük internetten.

-bünyaminler, maça gelecek sen de gel, demişti.

-sınavım var gelemem, demiştim.

sınav bahaneydi, esasında onlar kadar yürekten bağlı olamamıştım hiçbir sevdaya.

hamid arayıp serhat’ın kaza geçirdiğini ve arabadaki herkesin hayatını kaybettiğini duyduğunu söylediğinde inanmadım, inanamadım. hiçkimse inanamamıştı.

ölüm uzun bir aradan sonra ilk defa bu kadar zor olmuştu benim için.günlerce oyy bünyamin, oyy serhat diye gittim yatağa, sabahlara kadar uyuyamadım.

acı ama gerçekti, onlar düşler ülkesine gitmişti artık.

bizler , geride kalanlar arkalarından ağlayacak, yas tutacak ve sonra unutacaktık. hatırladıkça tekrar duygulanacak gözyaşlarımızı tutamayacaktık. kimilerimiz çocuklarının adında yaşatacaktı, bünyamin’i serhat’ı, muhammet’i, mesut’u.

böyle olmamalıydı.

birlikte maçlara gitmeli, galibiyetimizin şerefine hacı bekir lokumlarımızı yakmalı, sloganımızı haykırmalıydık.

aileler kurmalı, çoluk çocuğa karışmalı, çocuklarımızı kaynaştırmalıydık.

yıllar sonra bir araya gelip eski günleri , hatıraları anmalıydık.

birimiz diğerimizin arkasından değil, ortak acılarımıza ağlamalıydık birlikte.

böyle olmamalıydı.

inanmadım, inanamıyorum.

kabullenemiyorum, isyan da edemiyorum.

kaderin karşısında aciz kaldığımızı gördükçe sağdece ağlıyorum.