bugün

ateistlerin kötü insanlar olması

itiraz edecek birinin olduğunu sanmadığım realite.

son günlerde gavurca olmasından dolayı daha havalı olduğu için kendilerine ateist dedirtmekten hoşlanan aslında bildiğin kafir olan kişiler çokça görülmektedir. bu, her şeyden önce ahir zamana çok az kaldığının en büyük kanıtıdır.

kendisini, anasını, babasını, tüm sevdiklerini yaratan, her nefes alıp vermesinin sebebi, mülkün sahibi yüce allah'ı * reddetmek, materyalizm in peydah olmasından bu yana yani son 3-4 yüzyıldır çıkmıştır. ondan önce kafir denilen şeyler, allah'ın varlığını değil birliğini yok sayan bir şeyler idi.

kendisine verilen bu kadar nimeti, sırf bir gurur uğruna reddeden, hatta reddetmeyen ama öyle göstermeye çalışan bir kişinin nasıl olur da iyi insan olduğu düşünülebilir?

özetlemek gerekirse şöyle söylenebilir. "iyi ateist yoktur, içindeki kötülüğü dışarı çıkaracak cesareti olmayan ateist vardır."

allah sevgisi olmayan insanda (her ne kadar inkar edilecek olsa da gerçeği değiştirmez) anne, baba, kardeş, eş, dost sevgisi olamaz. diğer tüm sevgileri veren yine allah'tır. ateistlerin, ölen akrabaları için üzülmeleri de sahtedir, doğanlara sevinmeleri de. hiçbir düşünceleri gerçek ve sağlam bir mantık düzlemi üzerine olmadığından allah'ın ibret için yaşattığı olayları algılayamamakta, içlerindeki ateşi körüklemekten başka işe yaramamaktadırlar.

yüce allah'ın tahrif olmadan günümüze gelen ve kıyamete kadar da baki kalacak tek kitabı kur'an azimüşşan'ının tur suresinde kendisine ateist diyen bu yoldan çıkmış sapkınlara en güzel cevaplar ard arda veriliyor.

(bkz: bismillahirrahmanirrahim)

29. ey resulüm, sen irşad ve nasihatına devam et. sen rabbinin ihsanı sayesinde kâfirlerin iddia ettikleri gibi kâhin de değilsin, deli de değilsin.

30. ne o, yoksa onlar senin hakkında: "ne olacak? şairin biri! feleğin onun başına neler getireceğini göreceğiz" mi diyorlar?

31. de ki: "bekleyin bakalım! ben de sizin fecî âkıbetinizi bekliyorum."

32. akılları mı kendilerinden bunu istiyor, yoksa onlar azgın bir toplum olduklarından mı böyle yapıyorlar?

33. yahut kur'ân'ı "kendi uydurdu" mu diyorlar? hayır! onlar bu iddialarında samimî değiller. onların inanmaya niyetleri yok da onun için bu kabîl sözler sarfediyorlar. (vicdanları ağızlarından çıkan bu iddiayı kabul etmez. zira araplardan bir ferdin bütün arapları âciz bırakacak bir eser ortaya koyamayacağını kesin bilirler.)

34. o halde bu iddialarında tutarlı iseler kur'ân gibi bir söz getirsinler bakalım!

35. onlar bir yaratan olmaksızın mı yaratıldılar? yoksa kendi kendilerini mi yarattılar?

36. yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? hayır, onlar kesin bilgiye ulaşmaya gitmezler.

37. yoksa rabbinin hazineleri onların mı yanında? yoksa kâinatı onlar mı yönetiyorlar?

38. yoksa onların yükselmelerini sağlayan bir merdivenleri, kuleleri var da o sayede mi göklerin haberlerini dinliyorlar? öyleyse o haber dinleyenleri kim ise, meleklerin sözlerini dinlediğine dair kesin bir delil getirsin!

39. yoksa kız çocukları o'nun da, erkekler sizin mi?

40. yoksa onlardan vahyi tebliğ, risalet ve irşad hizmetlerinden ötürü bir ücret istiyorsun da, onlar ağır bir borç yükü altında eziliyorlar mı?

41. yoksa gayba dair bilgiler kendilerinin elinin altındadır da, onlar oradan istedikleri tarzda yazıp kopyalıyorlar mı?

42. yoksa onlar bir tuzak mı kurmak istiyorlar? şunu bilsinler ki: asıl kapana kısılacak olanlar, o kâfirler olacaklar.

43. yoksa onların allah'tan başka bir tanrıları mı var? allah onların iddia ettikleri ortaklardan münezzeh ve yücedir.

44. şayet kendilerinin kötü bir maksatla istedikleri gibi gökten bir parçanın düştüğünü görseler, inatlarından ötürü "bunlar üst üste yığılmış bulutlardır" derler.

45. o halde sen onları, darbe yiyip çarpılacakları güne kadar kendi hallerine bırak! (bu âyetin işaret ettiği hadiselerin birincisi, bedir zaferidir.)

46. o gün hile ve tuzakları kendilerine asla fayda sağlamaz ve yardım da görmezler.

47. muhakkak ki o zalimlere bundan başka azap da vardır; fakat onların çoğu bunu bilmezler.

48-49. rabbinin hükmü yerine gelinceye kadar sabret. çünkü sen bizim himayemiz altındasın. namaza kalktığında rabbini hamd ile tenzih et. geceleyin de, gecenin sonunda yıldızların batışının ardından da o'na ibadet edip tenzih et. (namaza kalktığında:"subhanekellahümme ve bi hamdike" demek, mânası mümkün olduğu gibi, "uykudan kalktığında" veya "herhangi bir meclisten, bir yerden kalktığında" mânasına da gelebilir.)