bugün

dersteyken tuvalet izni vermeyen öğretmen

sonuna kadar haklı olan öğretmendir. itirazım yok. ama o kadar çaresizdim ki. bunun farkındaydınız öğretmenim. neden size her okul açıldığında bir poşet fındık getiren öğrencinize küçücük bir torpil yapmadınız. neden...

yaş 11-12. soğuk bir kış akşamında annemin suda pişirdiği mısırları tuzlayıp yiyorum. tam 4. yü patlatırken ünlü düşünür babam, hemen gereken günlük nasihatını verdi;

- çok yeme oğlum altına sıçarsın!!!

o an anlam veremedim. sadece korktum.

ertesi gün, sabah erkenden kalkıp her zaman olduğu gibi, 5 kişilik aynı yerde ikamet ettiğimiz çılgın ilkokul gençliğiyle buluşup okula gittik. neyse gel zaman git zaman son ders oldu.

dersin 10. dakikasında aniden irkildim. öyle bi baskın yedim ki en fazla 4-5 dakika içerisinde kütleyi çıkarmam gerekiyordu. hocanın yanına gidip izin istedim. ama yıllardır allah'ın kulu hocadan izin alamamıştı wc için. teneffüste yapın derdi çişinizi. ben de hak verirdim kendisine yalan yok. ama bu farklıydı, izin vermesi lazımdı. 'ben wade çabuk geç yerine' dedi ters ters bakarak. ısrar etmem sert bir şamardan başka bir şey getirmeyecekti. o an en son ihtiyacım olan da buydu. gittim oturdum yerime.

artık gerçekten mecburdum. sayısal zekamı kullanıp 'havayı sıkıştıran baskın oturma tarzı' adını verdiğim pozisyona geçtim. o zamanlar teknoloji gelişmemiş tabii. baksır falan yok. maazallah olsa boku yedik zaten. bildiğin beyaz slip don var altımızda. büyük avantaj.

neyse, umarsızca sıçtım sonuçta. ama önemli olan bundan sonrasıydı. özgüç pezevengi beni yakalayabilecek miydi? kimdi özgüç? tekrar hatırlayalım. kendini sınıfa hangi yolla olursa olsun kokuyu salan kişiyi bulmaya adamış kahraman. gazman gibi bişi amına koyim. tek tek kıçını koklar herkesin. güçlü de pezevenk, siktir lan desen zorla çevirir koklar adamın kıçını. hem sınıfta 'aaa ben wade kıçını koklatmıyorrr demek ki o yapmış' derlerse bittin.

anlayacağınız hayat memat meselesi. lisede olsan kurtarırsın, üniversitede olsa 'siktirin gidin lan evet sıçtım nolcak' dersin. ama ilkokulda altına sıçmak!! al okuldan kaydını git direk. lakin müthiş direncim ve harika oturuş tekniğimle dersin son 5 dakikasına kadar kazasız geldim derken;

öğretmen: evet kitaplık kolları kalkıp okunmuş kitapları toplasın.

oy anam anam karşıki dağlar. kafama tüküreyim, aktif öğrenci olucaz güya. olsana itfaiye kolu. sene boyu yatış.

korkunun ecele faydası yok. kalktık ayağa büşra, merve ve ben topluyoruz kitapları. bir yandan da özgüç pezevengini kesiyorum tabii. o sırada az önce yanından geçtiğim şirin arkadaşım hocaya seslendi;

ilk haykırış: öğretmenim çok kötü bi koku vaarrrr!!
2. haykırış: öğretmenim felaket kokuyooo!!
ben wade: öğretmenim biri altına yapmış galibaaa!!!!

akıllıca bir hamleydi. sınıfta kaos ortamı oluştu. tam olarak istediğim de buydu zaten. özgüç pezevengi harekete geçmeye hazırlanırken;

öğretmen: tamam herkes çantalarını alsın evine gitsin. haydi hepiniz.

ramak kalmıştı. çantamı kaptığım gibi çıktım sınıftan. bir yandan da arkadaşlarımla 'ya ya evet çok kötü kokuyoo' tarzı diyaloglara giriyordum. dönüşte çılgın ilkokul gençliğini bekleyemedim tabii. hızlı adımlarla ama kesinlikle koşmadan eve gittim ve annem yıkadı beni.

ya yakalansaydım öğretmenim? düşünebiliyor musunuz? kaderim nasıl da değişebilirdi küçücük bir izin yüzünden. arada verin bence şu izni. ne bileyim. yeni nesil sizlerin eseri olacak sonuçta. küçükken sınıfın ortasında altına sıçmış ve dalga geçilip horgörülmüş bir eser? tahayyül edemedim. mantıksız gibi.