bugün

thomas bernhard

don isimli romanındaki ressam strauch karakterinin yaşayan yüzüdür.ailesiyle birlikte eğitimi için salzburga giden yazar için avusturya hemen hemen her şeyin esin kaynağıdır.özellikle salzburg da geçirdiği yıllar hayatında ciddi devinimlerin meydana geldiği yıllardır;avusturyanın kuzeyindeki zihniyetin her türlü gelişimi veto eden ,sanatı reddeden,özgür düşünceye gem vuran,işe yaramaz bir mantaliteye sahip olduğunu vurgular.

''yaşam arı,en duru,en karanlık ,en kristalize,umutsuzluktur.oraya sadece kardan ve buzdan bir yol götürür...'' sözleriyle hayatın neşe,sefahat içinde geniş düzlüklerde yaşanan hayat değil de; umutsuzca, çetin ,donuklaşmış çevrelerde iz sürmüş bir gerçek olduğunu dile getirir.

yazarın kimliği gerçek bir avusturya iklimidir;hızla soğuyup aylarca yerden kalkmayan kar örtüsünün katılaştırdığı toprak gibidir;ilk romanı dondaki ressam strauch un şehirden çok uzak karlarlar kaplı bir dağ köyünde ''hancı kadın yine sobayı yakmamış üşüyorum'' vurguları bir çeşit çaresizlik ,yalnızlık ve çözülmedir.yazar buzun üzerinde saatlerde yürüyüşler yapar,pencereden sağanak yağmuru seyreder,doğanın aklında bıraktığı psikolojik etkilerle resim yapmaya çalışır...ressam strauch ''dünya ışığın aşama aşama kısılması;don ise dünyanın sonu anlamına gelir der.ressam strauch olarak kendini anlatan yazar her şeyi iklimsel bir başlangıç ve bitiş olarak görür.

aslında o ülkesine küfretmez,ülkesinin içindeki küfrü kaldırmaya çalışır.''avusturya kendisini aklamalı,bir alman sömürgesi olmamalı,bir karış toprağında bile dış mihraklar olmamalı..''mesajları verir.

yazarın izdüşümleri çok fazla değişmez ama farklılık gösterir;bitik adam isimli romanda bu kez bir şeylere sıkı sıkıya bağlı kalmanın gereksizliğinden bahseder.arkadaşı glen in senede 34 konser vermiş bir piyano virtüözü olması onun da değerli piyanosunu kasabadaki öğretmenin kızına hibe etmesini engellememiştir.glenin de sanki mozarteum müzik okulunda yıllarca beraber müzik eğitimi almamışçasına onu filozof olarak nitelemesi yazarın bu romanda farklı bir izdüşümle karşımıza çıktığını gösterir.glen,beethoven i salakça bulur; brahms hayranıdır.aslında bir amerikalıdır,new york u dünyanın en güzel şehri sayar,manhattanın da kuytu köşede kalmış yerleri gezdirir arkadaşlarına...

özetle;thomas bernhard,lapa lapa yağan karın kristalize ettiği volkanik bir taştır;kendi içinde metamorfoz geçirmiş,başka kayaçlarla ilişkiye girmiş,zamanla tüf halini almış bir büyük dehadır.