kürtçe

sevan nişanyan'ın bir yazısından:

"senelerdir internette forwardlana forwardlana topaç olmuş bir cahillik manifestosu var. günümüzde bazı siyasal olaylarda kullanılan ve bazen türkiye'nin bölünmez bütünlüğüne aykırı davranışlar içerisinde olanlar tarafından alet edilen kürtçe, düşüncelerine değer verilen birçok dilbilimci tarafından bir dil olarak bile kabul edilmiyor,diye başlayıp, kürtçede var olduğu söylenen 8308 sözcükten 3080 tanesi türkçe, 2000 tanesi arapça, 1200 tanesi zent lehçesi, 1030 tanesi farsça kökenlidir. geri kalan yaklaşık 1000 sözcüğün ise yaklaşık 700 tanesi ermenice, çerkezce, gürcüce, pehlevice... gibi dillerden geldiği bilinmektedir, diye devam ediyor.

düşüncelerine değer verilen birçok dilbilimci, kimmiş ve aşağı güngören tavukçuluk fakültesi sınırları dışında kim bunların düşüncelerine değer veriyormuş diye sormayın, bilmiyorum çünkü.

zent lehçesi neymiş, onu da bahsi geçen dilbilimciler bilirdir mutlaka.

bildiğim kadarını söyleyeyim isterseniz. adım adım gidelim.

bir: benim elimdeki hayli yetersiz kürtçe sözlükte, sayıyorum, 25.000 kelime var. hepsi budur demek değil tabii, çünkü bazı kelimelerin kaydedilmemiş olması varolmadığı anlamına gelmez. konuşulan türkçenin de 19. yüzyıl sonlarına dek doğru dürüst bir sözlüğü yoktu. sonra bir baktılar ki, aa, daha binlerce kelime varmış sözlüğe katmayı unuttukları.

iki: öyle sentetik bir dil dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. dokuz yabancı dilin karması bir dilin oluşması için o dili konuşan insanların tarihin bir aşamasında dilsiz kalıp sıfırdan dil üretmiş olmaları gerekirdi. akıllara seza bir başarı olurdu, sanırım dokuz başlı siyam bebeği gibi dilbilim literatürünün star konuları arasına girerdi.

http://taraf.com.tr/makale/8020.htm

dün "kürtçe diye bir dil yoktur" diyen gerzek tayfasına cevap vermeye başlamıştık, devam edelim.

üç: her dilin kırılması imkânsız bir iç çekirdeği vardır, 400 dolayında temel fiil (almak, vermek, sevmek, gitmek, düşmek, uyumak vs.), insan bedenine ve doğa olaylarına ilişkin temel isimler, basit sıfatlar, sayılar, ben sen o gibi zamirler, gramer yapıları vesaireyi içeren. bu çekirdek her dilde insanlık tarihi kadar geriye gider; adem ile havva’dan beri aralıksız kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. yabancı dilden etkilenme oranı binde birdir. kürtçenin iç çekirdeği üzerine epeyce literatür var bildiğim kadarıyla. irani diller ailesinin ilginç ve muhafazakâr (yani, çok eski bazı yapıları korumuş) bir üyesiymiş derler.

dört: bu iç çekirdeğin üstüne gelen onbin kadar kürtçe kelimenin de hayli saf olduğunu bilmek için allame olmaya gerek yok, yarım saat sözlüğe bakmak yeter. az bir şey irani dilleri biliyorsanız bunların da oldukça muhafazakâr olduğunu, yani farsçada bin sene evvel ölmüş arkaik unsurlar barındırdığını şıp diye görürsünüz. ama sa olmak iyi bir şey midir, bakın ondan emin değilim. kavimler insan gibidir; ne kadar dünya görmüşse bünyesi o kadar kavi, ufku o kadar geniş olur demek de mümkün pekala.

beş: kürtçenin yazi dili geleneği zayıftır, o yüzden orada zorlanıyor, epeyce yabancı kelime almak zorunda kalıyor deseniz anlarım. üstelik bu sırf tc döneminin eseri değil, en az 15. yy'dan beri akraba dil farsçadan çok sayıda üst düzey& kültür kelimesi almışlar. buna arapça, bir tutam da ermenice eklenmiş. ama hayrettir, yazı diline türkçeden aldıkları kelime yok gibi bir şey. inanmıyorsanız alın bir kürtçe metin, anlamaya çalışın. o tanıdık gelen kelimeler ya farsça ya arapçadır ya da frenkçe, ama türkçe değil.

kardeş mardeş, görüyor musunuz yüz bile vermemişler abilerinin diline!

*

ha şimdi duyar gibiyim, hangi dağda kurt öldü, nişanyan kürtleri neden öptü diye hayretlere gark olanları. boş verin, mühim değil. 19 ekim silopi'nin kurtuluş bayramı münasebetiyle deyin, olur.

anlamamaya kararlı insanlara ben neyi anlatabilirim ki?

http://taraf.com.tr/makale/8042.htm "