bugün

sürgün

osmanlı yönetiminin özellikle siyasal karşıtlarına uyguladığı bir cezaydı. yönetimle çatışan osmanlı aydını (ölümle cezalandırılmak dışında) iki tehditle karşı karşıyaydı: ya imparatorluğun uzak bölgelerinden birinde sürgüne gönderilmek, ya da avrupa'ya kaçarak bir başka sürgünü yaşamak. geçen yüzyılın en ünlü sürgünü, sürgünlüğün her iki türünü de yaşayan namık kemal'dir. karşıtlarını sürgüne göndermek geleneği ittihat ve terakki, ardından cumhuriyet yönetimlerince de sürdürüldü... bir başka ünlü yazarımız refik halit karay, ittihat ve terakki döneminde türkiye içlerinde, cumhuriyet döneminde de beyrut'ta uzun yıllar sürgün hayatı yaşadı. beyrut anılarını "sürgün" adıyla romanlaştırdı...

cumhuriyet dönemi türkiyesi'nde (imparatorluğun uzak bölgeleri artık söz konusu olmadığı için) sürgün cezası ülke içinde uygulanmaya başlandı... 40'lı yılların solcu aydınlarından ve eylemcilerinden cezaevlerine girmeyen kalmadığı gibi, ülke içinde sürgün cezası çektirilmeyen de yok gibidir... ve kendi öz yurdunda yaşanan bu sürgün, sanıyorum ki en acı olanıdır. aziz nesin'in, rıfat ılgaz'ın anı-romanlarından bunu biliyoruz...

yine nazım hikmet ran da yurtdışına çıkmak zorunda kaldığında, zorunlu dış sürgünü başlamıştır.

1917 devrimi sonrasında aralarında ivan bunin, leonid andreyev, gibi büyük yazarların da bulunduğu yönetim karşıtı bir çok rus aydını, ikinci dünya savaşı yıllarında a. einstein, b. brecht, w. benjamin vb. anti faşist alman bilim adamları, yazar ve aydınlar, yabancı ülkelere göçmek ya da kaçmak zorunda kaldılar... bunu güney amerikalı aydınların, albaylar cuntası sonrasında da yunanistanlı aydınların göç dalgaları izledi. bizde bu anlamda ilk göç dalgası 12 mart 1971, fakat asıl büyük dış sürgünlük 12 eylül 1980 sonrasındadır...

önceki dönemler ya da 12 eylül sonrasında türkiye'den zorunlu olarak ayrılmış sürgünlüğün maddi ve manevi acılarını yaşamış, fakat demokrasi ve insan hakları için mücadeleden geri kalmamış, adları kitlelerce bilinen, ya da isimsiz nice insanımız, aydınımız vardır.