bugün

yemek yerken sofrada birinin osurması

adrenalin dolu 20 saniye.
zamanın durduğu andır bu.oluşan derin sessizlikle birlikte,şimdiye kadar hiç farketmediğiniz, umursamadığınız salise biriminin aslında ne kadar uzun bir zaman olduğunu farkına varırsınız.
izlediğiniz o kadar filme rağmen 0 rol yapma yeteneğine sahip olduğunuzu anlar,hiç bozuntuya vermeden -kızarmadan- "hahaha, osurmadım merak etme; sandalyeden geldi o ses" diyemezsiniz bir türlü.beceremezsiniz.yıllarca emek verdiğimiz bu okulların aslında bize hiçbir şey öğretmediği düşüncesi,osuruğun türevini alamayacağınızı farkettiğiniz an beyninizi meşgul etmeye başlar.
içinizdeki yerin dibine girme isteğinin doruk noktasına ulaştığını hissedersiniz.
"bari kokusuz olsun...lütfen kokusuz olsun; belki o zaman bir şansım olabilir" diye dua edersiniz.

osurmamaya yemin edersiniz: bunun imkansız olduğu bilseniz de.

(bkz: yok ben degil)
(bkz: bizim bir arkadas)