bugün

mehmet erte

hakkında fazla söze hacet olmayan, sadece şu şiiriyle bile anlaşılabilecek, deha şair ve öykücümüzdür.

ölüme katılan ellerim

önce ve sonra geçti şimdiden
sesimin biriktiği yere
gitmek vakti geldi
ellerimi daldırdığım o bulanık birikinti
o sanki bir ahır
boy boy tanrıların dineldiği

kozalak pişirmek için yaktığım
ateşlerde bulduğumu
tanrılara katıp kaçtım
ışığında rivayetlerin kaynadığı yıldız kokusuyla
damarlandı gözlerimin ayların yağmurunu sızdıran yeri
karıldım her gün boy atıyor olmanın seslerine
ırladım yalnızca ölü seviciler toplandı başıma
özümü doğumumdan ayırıp yığıştırdım
bedenimi kalubelanın bendlerinden sıyırdım
kambur bir put yaptım
adını dünya koydum
dünya ki ben onu
erik ağaçlarının gölgesinde uzanarak kavradım
bedenini topladığı kayısıların
bir bölümü gibi veren kadınla
salyangozların hemşiresi olan bir gök altında seyreldim
bu gün
kendimi boğmak istiyorsam
bu
yaşamayı sevmediğim için değil
çok uzun zamandır ellerimi seyrettiğim içindir

ellerim yorgunluğumda bir cinayetin arifesi olarak
ellerim
putlara armağan edilen bedenlerin
iskeletleri arasında bir karıktan
sesimin suyuyla yüzüme vardı
yüzümde birşey bekliyordu ellerimi
sivilliğim

acıştım
ölüm de doğabiliyordu
insan ellerine bakarak ölümü doğurabiliyordu

dişlenmeyi uman etler, yalanmayı bekleyen kemikler.
ölü kayaların kuru kanı üzerinde yıldızların cengi; su.
dinlendirilmiş su, öfkesini belli edemez, oyulmuştur gözleri onun.
suyun kandıramadığı, ancak çamurlaştırabildiği bedenler.
asasız musa, çarmıhsız isa. gökyüzüne sığmayan gece.
kendisine imrenebileceğimiz tek meleğin tanrı'ya isyanı.
iri kemikleriyle güneş, her sabah bize zorla anımsatılan.
anna karenina'nın kendisini altına attığı tren.
tepelerin ardından çekilmeyen korku, köprüleri bırakmayan acı.
bu gûruh, yutkunduğumuz bu acun. adam kayıran gece.
ve kendini geceden ayrı tutan bir yıldız, aşk mı?

güneşi anlamak, etlerini şişiriyor adamların; etleri anlamak,
dişlerini biliyor kurtların. sorular nerede?
bir ibrahim vardı hani, ibrahim hani?
geri geldim cevaplardan, uyku istemem, ne yorgunum, ne de aç.
geri geldim işte, bir yere gitmeden, ben geri geldim ya,
peygamberler nerede?
zamanın zul'karneyn'i kim? ilyas'ı soruyorum, yahya'yı ve isa'yı?
tüylerim dökülüyor, bana mevsimi söyle, söylemezsen bilemem.
gözlerimi açamam, yatamam kalkamam. vapura binemem.
trene binemem.
sayfayı çeviremem. sayfadan dönemem, sayfaya giremem; sayfa.
gözlerimi açamam, açarsam unuturum. açarsam eyvah, unutursam yandım:
nesnelerin etrafında dönüp onları güzel kılan melekler yok artık.
yalnızca toz, ışığı eyerlemiş bir yağınacı yolcu, toz. ve yalnızca duman.

biz aziz tasviri, bir kilise, bir papaz da yok! durup günah çıkaralım.
bir sözcük de yok! çarpılmış yüzümüzün yerine koyalım.
diz çökelim ve dua edelim, meryem ana'mız korusun bizi.
kimlerdi onlar, gece gündüz kayra buldular ve onlardan sorulurdu,
neymiş iyilik, güzellik.
şimdiyse biri bile yok: yalnızca toz, yalnızca kuraklık.
tanrı, bir ihsanda bulunur da şu kayalar dirilir mi?
şu bulutlar, bir daha duaların hizmetine girer mi?
yıldırımları bekliyorum, evet, fırtınaları; ve tufan.
ve her yıldırıma bir adımım eşlik edecek; ateşi diliyorum,
suyu diliyorum, tufanı diliyorum.

mehmet erte/ kitap-lık dergisi mart-nisan 2002 sayısı
güncel Önemli Başlıklar