bugün

karaduvar

"ben seni seyrediyorum"

Zaman geçiyor. insanlar birbirlerinin kanını akıtıyor. Karanlığın koynundan, uzaklardan, cılız çığlıklar geliyor kulağıma. Sen uyuyorsun. Bense tüm hayranlığımla seni seyrediyorum. Ara ara öpüyorum yanaklarından, üşümüş kollarını okşuyorum ısıtmak ve sevmek gelgitlerinde.

Zaman geçiyor, insanlar birbirlerini öldürüyor, sen uyuyorsun. Bense tüm hayranlığımla yatağımda boylu boyunca uzanmış Kadınım'ı izliyorum. Sarı-siyah saçları dağılmış yastığıma. Kapalı gözlerinin düşlerinde kim bilir hangi yarına yolcu... Ölesiye meraklarım kurcalıyor pembe düşlerini. Her olasılığa bir renk seçiyor umarsızca. Düşlerimin boynunda hala dudağının izi... Sen farkında olmadan aralıyorum düşlerinin kapısını. Bir gelecek zaman diliminde buluyorum kendimi. Bir oda, içerisi eşyalarla dolu. Tam senin zevkinle döşeli. Senin evin olduğu besbelli. Ben buradayım, ya sen neredesin? Anlamsızca bakıyorum duvarlara. Bir anda ne olarak bu odada olduğumu sorgularken, konsolun üzerinde mum ışığında bir yemekte çekilmiş fotoğraflarımız çarpıyor gözüme. içim rahatlarken utanıyorum kendimden. Sonra içeriden o her duyduğumda yüreğimi okşayan sesini duyuyorum. Bana sesleniyorsun. Yanına gitmek için kapıyı aralıyorum. Sesine doğru adımlarımı atarken ne ile karşılaşacağımın heyecanı sarıyor içimi. Altın saçlı bir bebekle oynuyorsun. Kollarının arasında kayboluşu, ufaklığından değil sanki. Beni de içinde kaybettiğin sevgi denizin gibi bir berraklık var. O korkusuz, o sevimli, o masum bebeği bana uzatırken gözlerinin kahve ışıltısı kamaştırıyor ruhumun tüm ayrıntılarını. O anda o küçük kalbin ikimizden bir parça olduğunu anlıyorum. Kalp atışlarımın tüm vücudumu inletişini duyuyorum. Sade bir düşün engin ufuklarında olmanın hazzını yaşıyorum. Altın saçlı bebeğin ışıltısıyla doğuyor sanki yeni bir gün.

O anda düşlerin buğusu kapatıyor araladığım kapıyı. Bir anda sen yatakta uzanmış dururken, ben yanında terli bir şekilde silkeleniyorum. Neydi o az önce gördüklerim? Neydi o bir anda korkularımı dümdüz eden gerçek? Gerçekten düşlerinde mi kanatlandım ansızın? Mucize neydi? Tüylerimi diken diken eden bir anlamlılığın tepesinde sana bakıyorum. Zaman geçiyor, insanlar birbirlerinin canını yakıyor, sen uyuyorsun. Bense mucizelerin yamacında seni seyrediyorum. Kollarımın arasındaki varlığın oluşturuyor hazinemi. Kimseyle paylaşamadığım bir cimrilikle yanaklarına bir öpücük konduruyorum. Verdiğin nefesi topluyorum odanın her köşesinden ciğerlerime. Sıcaklığı ısıtıyor bedenimi. Sarı-siyah saçlarının mis kokusunu da ekliyorum üstüne. Pembe dudaklarının taze kokusu beni kendine çekerken, seni uyandırma korkusuyla hakim oluyorum kendime. Sen farkında olmadan ellerin sarıyor beni. ince bir dokunuşla kendine çekiyor. Göğsüne yaslıyor içinde sen dolu düşüncelerle yüklü başımı. Yumuşak bir öpücük konduruyorum göğsüne. Yorganı gereksiz kılan alevin sarıyor her yanımı. Sımsıkı sarılıyorum sana. Sonra tüm yaşadıklarımı bir kağıda sığdırabileceğim ümidiyle kalkıyorum yataktan. Hislerime susturucu takan bu acımasız kelimeler çalarken ayrıntıları, zihnimin bir köşesine kazıyorum tüm yaşadığım bu anları. Kelimeler birer birer dökülürken dahi gözüm sende. Hala kokunu duyabilecek kadar yakınım sana. Gün geceyi kovalarken, zaman hızla akıp geçiyor. insanlar birbirlerinin katili olmaya devam ederken, ben seni seyrediyorum. Yalnız seni...

03/03/2007
Cumartesi 03:50
Uğur Yaman