bugün
- mert hakan yandaş19
- sözlüğün en iyi yazarı olmak9
- y kuşağını sevmemek8
- abberrline9
- mauro icardi22
- 2023 2024 sezonu süper lig şampiyonu galatasaray17
- kur an çevirisi yapmanın haram olması19
- israil'in refahta sivil çadırlarını vurmasi27
- fransız kızın üzerine işeyen göçmen8
- sevgiliyle uyumak9
- hadise'nin külotla marş söylemesi11
- online 28 yazar şu an ne yapıyor22
- fenerbahçe'nin gs'nin balonunu patlatmış olması20
- müslümanların anadili arapçadır10
- icardi190511
- astrolog meral güven20
- galatasaray ın verilmeyen penaltısı9
- dilan dere ile evlenmek10
- hamas9
- para bok huzur yok10
- albay kemal11
- okan buruk'un rakiplerine küfür etmesi10
- galatasaray'ın hakemleri kutlamalara çağırması11
- neden yazarlık yapıyorsunuz23
- true karı mı9
- satrançta oyuna beyazın başlaması8
- 195 lik erkek olarak 150 lik kızla çıkmak12
- fenerbahçe14
- emre belözoğlu14
- galatasaray19
- ismail kartal11
- ergin ataman13
- pornhub com10
- fenevin üzerindeki trabzonspor laneti8
- fenerbahçe taraftarı12
- evlenmelik sözlük erkekleri27
- beşiktaşın en kötü sezonunda bile kupa alması9
- ikizler burcu erkeği10
- karşı cinste çekici gelen özellikler12
- hangi süper güce sahip olmak isterdiniz12
- aslolan fenerbahcedirin anlık suratı10
- nihavend longa8
- sokak hayvanları uyutulacak8
- yazarların bugün içtiği sigara sayısı12
- 26 mayıs 2024 konyaspor galatasaray maçı10
- mika raun'un gelinlik giymesi12
- istanbul'a taşınmak isteyenler için tavsiyeler14
- true bekarsa ispatlasın13
- sözlükteki en sapık 10 yazar16
- fettullah gülen'in ölmesi22
---------------spoiler---------------
rüyalarımızı da kazıdığımız duvarlarımızdır.
---------------spoiler---------------
"pamuk tarlası rüyası"
ne kadar benciliz! bir dilencinin avuçlarında dindirilen vicdanımızla gelecek güzel günlere dualar ve sevaplar satın alırken, kendi güzelimize yatırım yaparken; o dilencinin yitik ezeliyetini düşünmeyiz bile. rahatlattığımız ve rahatlatmamız gereken bir şeylerimiz hep olmak zorunda değil mi? oysa ne hatırında kalacak bir iz, ne de beklediği bir umut hiç olamadık.
bu, masalın bir kesiti idi sadece. onlarca alakasız hikayenin ardı ardına sıralandığı ardışık kümenin bir kesiti. hikayenin bir bölümü de ardımda kalan bir şehirde geçiyor. parçalanmış hayatların dikimevidir belki de terminaller. bu düğümü orada çözüp, olması gerektiği gibi bağlamaya oradan başladım. yaptığım sadece anlamaktı, anlatmasına izin vermeden. belki de süslemeden anlatılmamışı anlamanın en doğru yoluydu seçtiğim. anlamak için anlattım, anlaması için yaşattım. sonra da hikayenin ortasında kendisine biçtiği role odaklandım. o, kendi oldukça, bana kalan sadece izlemekti. mekan değişti, zaman değişti, duygular değişti ama roller aynıydı. değişmesi için gerek var mıydı, belki de cevabı aranan sorulardan biri buydu.
dilenciyle aslında ikinci perdede, yani şimdi karşılaştık. karışıklığı severim. düzeltmeye çalıştıkça, konsantrasyonumu canlı tutarım. bunun için karıştırırım belki de. karıştırdıkça düzeltir, düzelttikçe yeniden bozarım. ama sanırım bu sefer, başkalarının bozduğu bir şeyi burada düzelttim. her şey olup biterken, kaçamak bakışlarla süzdüğüm gözlerinde, nefreti ararken şaşkınlığı buldum. iyiden de iyi, güzelden de güzeldi. sonrasında hikayenin geri kalanındaki tüm karakterleri, bu dikimevi masalı için yarattığımı fark ettim.
aslında hiç yoktular. olsalar bile bir şeyi değiştirmezdi. kesişim kümesinde paylaştığımız bir şey belki de hiç olmadı. onlarcasından ziyade, figürandan da figüran bir dilenciyi sahneden bu kadar göze sokuşumdaki isyan, nefret ve kurgudaki o ince ayar; aslında fark edilmişliklerin üzerlerindeki giysilerini çıkarıp, seksapelini göstermeden bir doktora soyunur gibi en sade haline kalışına bir hazırlıkmış.
sonrasında mekanlar değişti, mekanlar değişti. her şey akıp giderken, ruhuna giydirdiğin giysileri birer birer soyundun. gözlerindeki perdeleri kaldırırken, gözlerime de bir köprü kurdun. gün ışığıyla parlayan saçlarını gecenin mavisi karartamamıştı. ışıl ışıl ruhun taşıyordu gözlerinden. pamuk tarlasına düştüm sandım önce. alabildiğine beyazdı gördüğüm, mavisi ve hatta kahvesinden de sıyrılmış. renklerini süzüp yaratılmışlıklara akıtılmış. oysa yaratmadan olduğumuzmuş beyazı. tekrar hatırladım, tekrar anladım. pamuk tarlaları gördüm sandım önce; beyazı, diğer tüm renklerinden arınmış. oysa gördüğüm, aradığımmış. alabildiğine beyaz, alabildiğine beyaz... bizden öte, bizden ziyade...
06.10.2008
17:34
uğur yaman
rüyalarımızı da kazıdığımız duvarlarımızdır.
---------------spoiler---------------
"pamuk tarlası rüyası"
ne kadar benciliz! bir dilencinin avuçlarında dindirilen vicdanımızla gelecek güzel günlere dualar ve sevaplar satın alırken, kendi güzelimize yatırım yaparken; o dilencinin yitik ezeliyetini düşünmeyiz bile. rahatlattığımız ve rahatlatmamız gereken bir şeylerimiz hep olmak zorunda değil mi? oysa ne hatırında kalacak bir iz, ne de beklediği bir umut hiç olamadık.
bu, masalın bir kesiti idi sadece. onlarca alakasız hikayenin ardı ardına sıralandığı ardışık kümenin bir kesiti. hikayenin bir bölümü de ardımda kalan bir şehirde geçiyor. parçalanmış hayatların dikimevidir belki de terminaller. bu düğümü orada çözüp, olması gerektiği gibi bağlamaya oradan başladım. yaptığım sadece anlamaktı, anlatmasına izin vermeden. belki de süslemeden anlatılmamışı anlamanın en doğru yoluydu seçtiğim. anlamak için anlattım, anlaması için yaşattım. sonra da hikayenin ortasında kendisine biçtiği role odaklandım. o, kendi oldukça, bana kalan sadece izlemekti. mekan değişti, zaman değişti, duygular değişti ama roller aynıydı. değişmesi için gerek var mıydı, belki de cevabı aranan sorulardan biri buydu.
dilenciyle aslında ikinci perdede, yani şimdi karşılaştık. karışıklığı severim. düzeltmeye çalıştıkça, konsantrasyonumu canlı tutarım. bunun için karıştırırım belki de. karıştırdıkça düzeltir, düzelttikçe yeniden bozarım. ama sanırım bu sefer, başkalarının bozduğu bir şeyi burada düzelttim. her şey olup biterken, kaçamak bakışlarla süzdüğüm gözlerinde, nefreti ararken şaşkınlığı buldum. iyiden de iyi, güzelden de güzeldi. sonrasında hikayenin geri kalanındaki tüm karakterleri, bu dikimevi masalı için yarattığımı fark ettim.
aslında hiç yoktular. olsalar bile bir şeyi değiştirmezdi. kesişim kümesinde paylaştığımız bir şey belki de hiç olmadı. onlarcasından ziyade, figürandan da figüran bir dilenciyi sahneden bu kadar göze sokuşumdaki isyan, nefret ve kurgudaki o ince ayar; aslında fark edilmişliklerin üzerlerindeki giysilerini çıkarıp, seksapelini göstermeden bir doktora soyunur gibi en sade haline kalışına bir hazırlıkmış.
sonrasında mekanlar değişti, mekanlar değişti. her şey akıp giderken, ruhuna giydirdiğin giysileri birer birer soyundun. gözlerindeki perdeleri kaldırırken, gözlerime de bir köprü kurdun. gün ışığıyla parlayan saçlarını gecenin mavisi karartamamıştı. ışıl ışıl ruhun taşıyordu gözlerinden. pamuk tarlasına düştüm sandım önce. alabildiğine beyazdı gördüğüm, mavisi ve hatta kahvesinden de sıyrılmış. renklerini süzüp yaratılmışlıklara akıtılmış. oysa yaratmadan olduğumuzmuş beyazı. tekrar hatırladım, tekrar anladım. pamuk tarlaları gördüm sandım önce; beyazı, diğer tüm renklerinden arınmış. oysa gördüğüm, aradığımmış. alabildiğine beyaz, alabildiğine beyaz... bizden öte, bizden ziyade...
06.10.2008
17:34
uğur yaman
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar