bugün

karaduvar

----------spoiler----------
babaya hasret piçliğimizi karaladığımız duvarlardır.
----------spoiler----------

"baba ve piç"

hiç okşanmamış, hiç öpülmemiş saçları vardı. kucağına oturtulmamış ve "oğlum" diye sevilmemişti. oysa belki bir gün koklanır diye hep en güzel kokan şampuanlarla yıkanmıştı. hep öpülüp koklanmaya hazırdı. hep masumdu, hep temizdi, hep sevilesiydi. yıllarını biriktirdiği köşelerinde kırıklarının sivrilerini saçlarına yol olmuş gidişlerden hep sakınmıştı. tevekkülsüz bir duaya acınası bir son hak etmemek için hep masum ve korunasıydı. hep sevilesiydi.

öpülesi saçlarını öpesi dudaklar günahla kirlendiğinde, yılların özlemiyle yanıp tutuşan hasretini bir sandığa kilitleyecek kadar da asildi. okşanası saçlarına dokunacak eller günahla yıkandığında, ukdelerini onurlu bir yaza saklayacak kadar da sadıktı. özlediği hep babasıydı. kollarında küçülttüğü dağ gibi adam değildi babası, sardığında çocuk gibi gözleri ışıldayan ama dili lal olmuş adam değildi babası; kucağında küçülüp kollarında sıkılmayı beklediği adamdı...

sağanak yağan sevgilerinden bir buket de şahsına münhasır bulabilmek arzusuyla yanmaktı piçliği. hayatının günlerinin 100'de !'i kadar karşılıklı akşam yemeği yiyememekti belki de... belki de çocukluğunun, beklenenle apartman kapısında karşılaşarak sabahları, yitirilmesinden hasıl olan bir hadiseydi. bir yanı özlemek, bir yanı beklemekti piçliğin. ikisi de hiç geçmedi. ikisi de hiç bitmedi.

en çok, değiştirilmiş bir cekette bulunan 2 sinema bileti dağlamıştı yüreğini piçliğin. piçliği hiç bu kadar piççe hissetmek olmamıştı. hiç bu kadar zoruna gitmemişti özlemlerin. babayla omuz omuza o sinemada oğul olmalıydı oysa... ruhunu kiralayıp etini satan bir kahpe değil. o sinemada oğulun saçları okşanmalıydı, oğulun yanakları öpülmeliydi.

zaman, çocukluğu da tüketirken evlatlığı tüketememişti. beklemek aynı beklemek, özlem aynı özlemdi. şaşılası şey, yaşanmamış şeyi özlemekti. hayatın cilvesi acımasız bir oyun oynarken, yüzleşmelere hazır hissedilemeyen beklenen gerçek, piçliği katmerlemeye niyetli cellat gibi adım atıyor; oğul yine her zamanki gibi dua ediyordu. hastanenin soğuk merdivenleri; özlemlere, dualara ve gerçeğe köprü kuran sessiz bir şahitti. kahrolası sebeplerle çıkılan taneleri, sadece alışıldık piçliğe razı inişlere şahit olması dualarıyla kim bilir kaç kere yorulmuştu... o en çok kahredilen piçliğe razı oluş da buydu.

piç kere piç olmaktansa baba ve piçi kalabilmek evladın dileği. lütfet ya rab!

29.12.2008
23:56

uğur yaman