bugün

karaduvar

--spoiler--
tanım: insanın içinde biriktirdiği kırıklarını yazarak sızısını görmesine yardımcı olan duvardır. herkesin bir tane vardır.
--spoiler--

"her şey kuruluydu"

Her şey kuruluydu. Düzen, kendi içinde yaşayan bir sistem oluşturmuştu. Sonra birileri başka birileriyle sevişmiş, bizi de bu düzende yaşayan parçalar haline getirmişti. Ne seçmiştik, ne de böyle bir şansımız vardı. Bundan sonra verdikçe alacak, aldıkça daha çok mu verecektik; yoksa sadece merkantalist bir çerçevede maddesel çokluğumuzu mu düşünecektik? Sonsuz olasılıklar cümbüşünde fırsat eşitsizlikleriyle harmanlandık. Bizi farklı bireyler yapan sebep en çok da buydu.

insan doğmuştuk. insan olmaktı belki de yapabileceğimiz en iyi şey. Hayatımızın ezeliyetinde doğuşumuzu unutarak nefes aldık ve ruhumuzun neyden koparak var olduğunun hiç farkına varamayacaklardan olmamalıydık. Bizi anlamlı kılan, şu kalabalık yalnızlığımızda ve görkemli tablonun yaratılmışlığında, kirlenmeden sade bir renk olarak kalabilmekti. Hayatımızın parametreleriyle tepiştirerek fırsatlarımızı, hengamenin ortasında, vetiremizi bir adım ileri gidecek şekilde olumlu kılmaya çalıştık. Acılarla tecrübeleri sentezleyerek temayüllerimizi sevgiye odakladık. Vurdumduymaz karanlıkların çaresizliğinde, umudun gözlerinde gözlerimizi gördük. Seviştik günler geceler süren hasretlerimizde. Bir insanın belki de hiç erişemeyeceği o vuslata hazırladık kendimizi, kalkanımızı sevgiyle güçlendirerek. Sevgiyle büyüttükçe hasretimizi, nefreti gömdük.
Sevgiyle küçültmeye çalıştıkça engelleri, zorluğu gördük.
Aşmaya çalıştıkça bentleri, insan olduğumuzun farkına vardık.
insanlığımıza yenilince de, acıyla yeniden doğuşlarımızın çığlıklarıyla ürperttik zayıflıkları.
Hayatımızın kesişim kümelerinden onlarca "Ben" yarattık yitik ruhlara. Yitirmeleri yitirmekti kavli kararımız. Yoksunlukları aşındırarak farkına vardık neye ulaşmanın zor olduğunu ve neyin bize tepedeki asaletiyle gülümsediğini. Bunca acıya şefkatli bir gülümsemeydi, bezginliğini üzerimizden atan.

Büyüdükçe büyüdü "Ben" imiz. Hayatın her rengini yaşatarak içinde, sade kalabilmişti. Kirlenmeden "Ben" olabilmişti. Can doğmanın anlamsızlığını, can taşımanın değerini ve "Ben" yaratabilmenin emeğini kavrayabilmişti. Dünyaya bakan şey artık bir çift gözden çok öteydi. Kalbinin atışlarıyla dünyayı görmeyi, damarlarında akıttığı sevgiyle nefes almayı ve verdiği emeğiyle hak ettiği kadarını alabilmeyi özümsemişti!

Parçalanmış vücutlar gördü kalp atışlarımız. Ruhlarına uzak, ruhlarına yabancı. Benliğinden ayrılıp parçalanarak un ufak oluşlarına şahitlik etti. Yaralarını, süsleriyle gizlemeye çalışmalarına acıdı. Şehvetle doğanların günahla yok oluşlarını izledi. Birer birer tükenişlerine şahitlik etti. insanlığını hatırlatmak için nefsiyle beraber saf tutan ihtirasların, arzuların hışmına uğradı. Parçalanmış vücutlar gördü kalp atışlarımız. Ruhlarına uzak, ruhlarına yabancı.

Doğuşu, birbirinden kopuşu olan ruhlarımızın hasretine son vermeye yaklaştıkça, yolumuz tenhalaştı. Issız korkular, tenha çarelerimizin peşine düşmüştü. Birer birer yok etmek için var gücüyle kovaladı adımlarımızı. Hızlanan adımlarımızın telaşında ürkek bakışlarımız es geçti ışıltılarımızı. Varlığımıza anlam kattıkça birbirine yaklaşan ruhlarımız, birbirine en yaklaştığı bir zamanda ıskalıyordu karanlık yalnızlıklardaki ışıltılarımızı. Ezeliyetinde vuslatına adanmış benlikler birbirinden çekinik, birbirine ürkekti. Aynasında kaybettiği ikizine bakmaya korkuyordu.

Bu hikayenin her harfinde hissettim seni ve tenha çarelerinde kaybettim. Ben aynada seni gördüğümde sen gözlerimdeki ışıltıyı ıskaladın. Ben tepede seni bulduğumda sen daha oraya varmamıştın!!! zaman acımasızdı ve sen gidemeyecek kadar burada değildin. Hep vardın ama hiç yoktun. Hep kalacaktın ama benim olmayacaktın. Hep isteyecektin ama neler verebileceğimi hiç bilmeyecektin. Hep tahmin edecektin ama cevabı görmene imkan verecek fırsatım hiç olmayacaktı. Ben sevecektim ama sen sevilecektin. Sen sevmeleri düşünürken ben damarımda nefes almak için sana sakladığım sevgiyle beslenemeyecek kadar üşüyecektim. Sana en yakın sıcaklıklarda en soğuk hasretlerimi çekecektim. Tepede seni bulmamla başladı fırtınam. Aynadaki "Ben"in gözlerinden sana akan ışıltımı ıskalamanla koptu depremim. Senin bilinmezlerindi benim tenha çaresizliklerim. Issız korkular kovaladı tenha sokaklarımda. Bir "Ben" yarattım senin için her yıkıntımın altından, acıyla doğan sağlam parçalarımı birleştirerek. O sensin! Aynamdaki. Ruhumun diğer yarısı. Doğuşu kopuşuydu ruhlarımızın. Umutlarımızın doğuracağı çocuğa, yeniden doğuşa, vuslata hazırlanırken ezeliyetimizde; kimsesiz çarelerin şefkat yoksunu hıncında yarınımız.

Bu gidişim ıskalamaktan değil aynadaki seni. Bu gidişimdeki kaçışın sebebi, erken varış vuslatıma! Daha bakmadın aynaya. Görmedin beni. Dokunma! Dokunma ruhuma! Yokluğuna dayanamadığım ezeliyetimin varlığına dayanamam şimdi! Dokunamam sana! Dayanamazsın ateşime! Bakmadın aynaya, görmedin beni, anlayamazsın şimdi!

26-12-2007

Çarşamba

03:40

uğur yaman