bugün
- suriyeliler suriye'ye dönsün12
- vatandaşlık farkı alan otel24
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- erkeğe ne hediye alınır34
- icardi190525
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız19
- anın görüntüsü14
- icardi1905 silik olsun kampanyası19
- şehirler arası aşk yaşamak9
- hamas bir terör örgütüdür14
- true'nin porno arşivi kaç gb8
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler10
- aleyna tilki10
- sözlük kızından gelin olmaz21
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- alınan en güzel iltifat14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim9
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- futbolcu ismiyle nick almak12
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim23
- sabah aç karnına içilen bira13
- ideal duş alma sıklığı14
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi13
- artificialintelligence9
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız9
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım16
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
"Bir incecik filiz bulmuştuk ilyas'la bahçede. Saatlerce seyrettikten sonra küçücük bir salça kutusuna koymuştuk onu. Küçücüktü ama başı dikti, hücreye meydan okur gibiydi. Hücre demirlerinin önünde bir tarla dolusu çişek duruyormuş gibi görünüyordu gözümüze. Geceyi onunla geçirdik, hücrenin içine çiçek kokuları dolmuş gibiydi. Sabah uyanır uyanmaz ilk işimiz ona bakmak oldu. Gördüğümüz şey bir çiçek değildi. Hırsımızdan ağlayacak gibiydik. Bükülmüştü boynu. Yorgun ve soluksuz duruyordu. Ölmüştü.
'Keşke yerinden hiç sökmeyeseydik' dedik. 'Neden öldürdük onu, neden bencillik ettik'. Kızdık kendimize. Bütün günü bozuk bir moralle geçirdik, Hıdır ve ilyas ile bir dönemi izmir Buca Cezaevi hücrelerinde birlikte geçirdik. Sonra bu yaşam ilyas açısından Eski Bölüm 3. Tecrit Koğuşu'nda sonlandı. . ilyas'la aynı hücreleri paylaştığımız günlerde, canımız sıkılınca teybe Kandıralı'nın kasetini koyar, kıvrak oyun havalarına uymaya çalışarak tepinmeye başlardık. Biraz da bilinçli olarak teybin sesini sonuna kadar açar, ayaklarımızı hızla vururduk hücrenin tabanına. Ve beklediğimiz ses gelmekte gecikmezdi. Hıdır tüm nefesini kullanarak 'Hey çatlaklar, altınızda insan var' diye bağırırdı. ilyas 'ilo' diye çağrılıyordu. Çizdiği karikatürlere ilo imzası atıyordu o da. (...) Hücrelere gittiğimin haftasında çıkarmaya başladığımız 'Durduk Yerde" dergisini hep birlikte tam 26 sayı yayınladık. Bütün bir hafta çalışıyor, yazıyor, çiziyorduk. Hıdır şiirlerini yazıyordu, ilyas şiirlerinin yanı sıra karikatürler çiziyordu. (...) ilyas kibrit çöpünden yaptığım kemana tel bulamayınca perde takıp onu mandolin haline getirdi. Onunla saz öğrenmeye başladı. Bu garip müzik aletinin adını 'gıdı gıdı' koymuştu. Önce 'Tren gelir, hoş gelir'i çaldı. Ardından 'Gelin ayşem suya gitmiş'i seslendirdi. Ve asılmadan bir süre önce de sazda birkaç türküyü seslendirecek kadar saz çalar oldu. (...) ilyas asılacağı günü birgün önceden biliyordu. O gün havalandırmada gezinmişler, türkü söylemişler. Gece de eğlenceleri devam etmiş. Geceyarısı ilyas, Raşit'le birlikte kaldığı hücrede 'Ben biraz uzanayım' demiş. Sanki o gece asılacak olan kendisi değilmiş gibi rahat girmiş yatağına.
Gece yarısını biraz geçtikten sonra gelmiş dizilmişler hücre önüne. Kasklıymış bütün askerler. Yüzleri bembeyazmış. ilyas'ı uyandırmış gardiyanlar. Giyinmesine izin vermemişler, Kollarından tutup sürüklemişler. Bölümden dışart çıkarken ilyas ayaklarını eşiğe dayamış ve 'Bunların hesabı sorulacak' diye bağırmış. Sonra Kapıaltı'nda içmiş çayını. Mektubunu yazmış kendine, devrimcilere yakışır biçimde gitmiş darağacına.
ilyas asıldığı zaman ben yeni bölüm hücrelerdeydim. Gece yarısıydı. Acıkmıştık. Gardiyanı çağırdık. Geldi. Yüzü kül gibiydi. 'Hasta mısın' diye sordum. 'Sabah paşa yemiştim. ishal olmuşum' dedi. Titriyordu. Koğuştan birşeyler getirmesini, aç olduğumuzu, çorba pişireceğimizi söyledim. Gitti getirdi. Az sonra gel çorbaları hücrelere dağıt' dedim. Hayret hiç itiraz etmedi. Başka zaman olsa bin dereden bin su getirirdi gelmemek işin. Sinir ederdi bizi.
Çorba pişince bağırdık geldi. Çorbaları dağıttı. Aceleciydi, bir an önce gitmek ister gibi bir hali vardı. Titriyordu hep. 'izin alıp gitsene' dedim. 'Bırakmazlar' dedi. Gözlerime bakamıyordu. Suçlu suçlu duruyordu karşımda. işi bitince aceleyle çıktı.
Daha çorbaları yeni içmiştik. Bitişiğimizdeki kadın koğuşundan siyasi kadın tutsaklar sinyal vernıeye başladılar. infaz var!
Bu ilyas'tı kesin. Sloganlar başlamıştı. Bütün hıncımızla bağırıyorduk. Onun son sözlerini duyabildik.
Sonradan gardiyanlardan öğrendik onun nasıl gittiğini. Mektubunu yazdıktan sonra, 'Eh artık gidelim' demiş. Gülünısüyormuş. Havalandırmaya çıkarıldığı zaman slogana başlamış. Bir binbaşı koşup yumruklamış onu. Ağzını kapamaya çalışmış. Ama yine de susturamamış. Darağacının altındaki sandalyeye çıkmış. Kendi tekmelemiş sandalyesini. Dikmiş başı. Yiğitmiş.
Tarih 7 Ekim 1984'tü. Artık ilyas hücrelerde o çok sevdiği 'Gün ışımış güller kızıl tomurcuk açmış' türküsünü söyleyemeyecekti.." *
'Keşke yerinden hiç sökmeyeseydik' dedik. 'Neden öldürdük onu, neden bencillik ettik'. Kızdık kendimize. Bütün günü bozuk bir moralle geçirdik, Hıdır ve ilyas ile bir dönemi izmir Buca Cezaevi hücrelerinde birlikte geçirdik. Sonra bu yaşam ilyas açısından Eski Bölüm 3. Tecrit Koğuşu'nda sonlandı. . ilyas'la aynı hücreleri paylaştığımız günlerde, canımız sıkılınca teybe Kandıralı'nın kasetini koyar, kıvrak oyun havalarına uymaya çalışarak tepinmeye başlardık. Biraz da bilinçli olarak teybin sesini sonuna kadar açar, ayaklarımızı hızla vururduk hücrenin tabanına. Ve beklediğimiz ses gelmekte gecikmezdi. Hıdır tüm nefesini kullanarak 'Hey çatlaklar, altınızda insan var' diye bağırırdı. ilyas 'ilo' diye çağrılıyordu. Çizdiği karikatürlere ilo imzası atıyordu o da. (...) Hücrelere gittiğimin haftasında çıkarmaya başladığımız 'Durduk Yerde" dergisini hep birlikte tam 26 sayı yayınladık. Bütün bir hafta çalışıyor, yazıyor, çiziyorduk. Hıdır şiirlerini yazıyordu, ilyas şiirlerinin yanı sıra karikatürler çiziyordu. (...) ilyas kibrit çöpünden yaptığım kemana tel bulamayınca perde takıp onu mandolin haline getirdi. Onunla saz öğrenmeye başladı. Bu garip müzik aletinin adını 'gıdı gıdı' koymuştu. Önce 'Tren gelir, hoş gelir'i çaldı. Ardından 'Gelin ayşem suya gitmiş'i seslendirdi. Ve asılmadan bir süre önce de sazda birkaç türküyü seslendirecek kadar saz çalar oldu. (...) ilyas asılacağı günü birgün önceden biliyordu. O gün havalandırmada gezinmişler, türkü söylemişler. Gece de eğlenceleri devam etmiş. Geceyarısı ilyas, Raşit'le birlikte kaldığı hücrede 'Ben biraz uzanayım' demiş. Sanki o gece asılacak olan kendisi değilmiş gibi rahat girmiş yatağına.
Gece yarısını biraz geçtikten sonra gelmiş dizilmişler hücre önüne. Kasklıymış bütün askerler. Yüzleri bembeyazmış. ilyas'ı uyandırmış gardiyanlar. Giyinmesine izin vermemişler, Kollarından tutup sürüklemişler. Bölümden dışart çıkarken ilyas ayaklarını eşiğe dayamış ve 'Bunların hesabı sorulacak' diye bağırmış. Sonra Kapıaltı'nda içmiş çayını. Mektubunu yazmış kendine, devrimcilere yakışır biçimde gitmiş darağacına.
ilyas asıldığı zaman ben yeni bölüm hücrelerdeydim. Gece yarısıydı. Acıkmıştık. Gardiyanı çağırdık. Geldi. Yüzü kül gibiydi. 'Hasta mısın' diye sordum. 'Sabah paşa yemiştim. ishal olmuşum' dedi. Titriyordu. Koğuştan birşeyler getirmesini, aç olduğumuzu, çorba pişireceğimizi söyledim. Gitti getirdi. Az sonra gel çorbaları hücrelere dağıt' dedim. Hayret hiç itiraz etmedi. Başka zaman olsa bin dereden bin su getirirdi gelmemek işin. Sinir ederdi bizi.
Çorba pişince bağırdık geldi. Çorbaları dağıttı. Aceleciydi, bir an önce gitmek ister gibi bir hali vardı. Titriyordu hep. 'izin alıp gitsene' dedim. 'Bırakmazlar' dedi. Gözlerime bakamıyordu. Suçlu suçlu duruyordu karşımda. işi bitince aceleyle çıktı.
Daha çorbaları yeni içmiştik. Bitişiğimizdeki kadın koğuşundan siyasi kadın tutsaklar sinyal vernıeye başladılar. infaz var!
Bu ilyas'tı kesin. Sloganlar başlamıştı. Bütün hıncımızla bağırıyorduk. Onun son sözlerini duyabildik.
Sonradan gardiyanlardan öğrendik onun nasıl gittiğini. Mektubunu yazdıktan sonra, 'Eh artık gidelim' demiş. Gülünısüyormuş. Havalandırmaya çıkarıldığı zaman slogana başlamış. Bir binbaşı koşup yumruklamış onu. Ağzını kapamaya çalışmış. Ama yine de susturamamış. Darağacının altındaki sandalyeye çıkmış. Kendi tekmelemiş sandalyesini. Dikmiş başı. Yiğitmiş.
Tarih 7 Ekim 1984'tü. Artık ilyas hücrelerde o çok sevdiği 'Gün ışımış güller kızıl tomurcuk açmış' türküsünü söyleyemeyecekti.." *
güncel Önemli Başlıklar