bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

hadi bir şeyler yazalım. zamanı takip edemiyorum. 2018'e dönen bir tren olsa ve ben camını kırarak girsem o trene. melankolik şarkılar dinliyorum saatlerdir. uyarı aldım kulaklık taktım sesi çok çıkıyormuş evde yankılanıyormuş müziğin. seni hiç tanımayan ve tanımayacak olan insanların okuyacağı bir yere yazıyorum. uludağ sözlük. blog tutmayınca buraya geldim işte bende. artık sadece sosyal medyada postlar gördüğümde geliyorsun aklıma. oysa bir zamanlar hiç gelmediğin şehrin sokaklarında seni görmeyi umarak bakardım etrafa. birçok şey değişti. ben değiştim. artık umudum yok bir daha bu dünyada görüşemeyiz ama inanıyorum ki başka bir dünyada tekrar buluşabiliriz. ama sen yine gidersin değil mi? bir şeyleri bahane edersin. biliyorum. kanserdin. saçlarının uzun olduğu fotoğrafınla kemoterapi görerken attığın fotoğraf arasında farklar vardı ama güzeldin yine de. şimdilerde senin isminde bir kızla tanıştım ama o da aşka olan inancını kaybetmiş ve ben biliyorum ki sadece o değil bir şeyler kaybeden. doğa... acımasız ve sert bir isim. doğal afetler kadar. özledim sabahladığımız geceleri. oyunlarda oluşturduğumuz anıların chate geçmesi kadar saçmaydı belki bizim ilişkimiz ama ben 2 yıl süren bir şeyin daha kalıcı olmasını isterdim. sadece artık seni hatırlamak istemediğimi ve ne zaman bir post bir geçmişe yönelik başlık görsem aklıma senin gelmenden bıktığımı söylemek istiyorum. biz mükemmel bir ikiliydik. isterdim ki daha fazlasını yaşamak seninle ama ölümden önce sen ayırdın bizi.