bugün

icki eglencesinde kaybolan gunahkarlar

bir cok insan ilk baslarda ickiyi ve turevlerini mutlu olmak icin icer. fakat yaslandikca gozlerinin altlarinda kirisikliklar minik cay posetleri gibi olmaya baslamasinin arifesinde kisi kendi olmak icin icmeye baslar.

cunku gercek hayat zorlayicidir. bunu siz de biliyorsunuz ben de. fazla izahat etmeme gerek yok. birbirinden boktan kostumler giymek zorun kaliriz. tanrinin yaptigini insan cok kolay bozabilir. giydigimiz kostumler bir bakarsiniz bizim tenimiz olmus.

ama kostumun hammaddesi very boktan bir hammadde. sahte deri, naylon, pelus vesaire maddelerden yapilmis.

iste icki ve turevleri kullanildigi vakit kisi esasta oldugu kisi olmaya basliyor. bendeniz cokca sefahat alemlerinde bol ickili ve calgili gazinolarda bulundugum icin gozlemlerime dayanarak diyebilirim ki cok sasirtici sonuclar aldim.

mesela normal hayatinda bokuyla kavga eden bireyin icince eti puf gibi yumusadigini matraklastigini normal hayatinda gayet beyefendi olan kisinin esekligini yakinen gordum.

icki ve turevleri insanin aslina rucu etmesine yardim eder, ama kisinin aslinda bir sey yoksa ne yazik ki sadece sarhos eder. sarhoslarin ne dunu ne yarini vardir hatta su ani bile yoktur.

icki ve turevleri derken insanin kendisini bulma rituellerini kast ediyorum. nedir mi bu ritueller? bu ritueller icki, dini inanislar, calisma hayati ve dunya gercekleridir.
ama bence bunlar ilkeliktir. uygar sarhosluk degildir. sadece uygar sarhosluga ulasmak icin bir merdivendir.

peki nedir uygar sarhosluk? bu kisinin kendisiyle sarhos olmasidir. ama narkisosluga dusmeden.

gunahkarlik mevzuatina gelince ne yazik ki hepimiz gunahkariz. oyle ya da boyle. kendimizi kendimizle hapsetip anahtari kubura atip ustune sifonu cekerek azitirsak kendi kozmosumuzda, en sikici dusumuz dolar yesili altina sarisi ile bezeli olursa elbette cehennemlik kutuk olacagiz.

ama ne yazik ki bu azgin ve kotu dunya bireye gunah islemek zorunda birakiyor. erdem sadece salaklik olarak adlandiriliyor.

bu vaziyeti gunah islememek icin islenen gunahlar daha da vahimlestiriyor. yuzyillarca kilise hegomanyasi avrupayi tutuklastirdi. avrupa bu hegomanyayi daha yeni yeni uzerinden atiyor.

ama bu inancsiz -tasa da topraga olsa da inanc inanctir- cagda insan inanclastiriyor. yasama erklerini ortadan kaldiriyorlar.

ve kkisi sarhos gecen bir gecenin sabahinda migdesi kasilirken ayaklarinin elleriyle ruhunu ariyor.

insanlik ruhunu aramakta, insanlar ruhunu aramakta, cali diplerinde, poset cay iclerinde, yangin yerlerinde, mezarliklar, kadinlarin bacak aralarinda, sokakata calkalanan bicimli kicta, mono lisanin gulusunde, liffey nehrinde, cam ekranlarda, tencerelerde tavalarda ve hasil-i kelam akla hayale gelebilecek heryerde...

peki bulabiliyor mu? ne yazik ki hayir. kocaman bir hayir.

cunku bu boktan cagda gercekler bilinmemesi gereken korkunc hayaletlerdir. bu hayaletler ne yazik ki vucuda gelmistir.

o yuzden gercekliciligi bosverelim rus tipi gerceklicilik insanlara utku yasama dirayeti veren sanati kubur resmine indirgeyen dugmeye basti.

bu kokusmus dunyanin tekrardan gorkemli ve utkulu olmasi icin kiyasiya bir yikim gerekmektedir. tas ustunde tas kalmamalidir. ama bunu yapmak (G)uven (O)zveri ve (t)ecrube ister.

o halde hic olmazsa cildirmamak icin kafamizi yumusak yastiga koyalim TO LIFE, TO LIFE! LECHIAM....

o da olmazsa gelsin bulmacalar;

keys that jingle in your pocket
words that jangle in your head
why did summer go so quickly?
was it something that you said?
lovers walk along the shore
leave their footprints in the sand
is the sound of distant drumming
just the fingers of your hand?
pictures hanging in the hallway
and the fragment of a song
half remembered names and faces
but to whom do they belong?
once you knew that it was over
you were suddenly aware
that the autumn leaves were turning
to the colour of her hair