haber

günümüz insanının yani bizlerin kendine ait bir bilinci olmadığını ileri süren görüşler var. o kadar yoğun ve kesintisiz bir aktarımla karşı karşıya bulunuyoruz ki, fikirlerimiz, düşüncelerimiz, düşünme biçimlerimiz ve hatta duygularımız bize ait olmaktan çıkıyor, dışarıdan yönlendirildiği şekilde oluşuyor. yabancı bir takım ellrer tarafından doldurulan bir sepet gibi. Bu nedenledir ki "modern insan içi boş bir zırhtır." diyen düşünürler var. yani taşıdıkları kendine ait değil.

ben insanı tamamen edilgen gören bu görüşe katılmıyorum. çünkü bu yaklaşım, bireyin dinî ve hukuki sorumluluğunun iptaline kadar gitmektedir. akıllı ve ergin her insan irade sahibidir, ne türden olursa olsun yönlendirmelere belli seviyede direnebilir.

diğer taraftan bu düşüncenin çok haklı olduğu bit taraf da var. insan yönlendirmelere açıktır. iradesini tamamen teslim edecek düzeyde olmasa bile... bu yönlendirmeler kendi kimliğinin, bilincinin oluşmasında sapmalara sebep olabilir, köklerine yabancılaşabilir, anlam ve değer sorunları çıkartabilir. nitekim yoğun kültür aktarmacılığına maruz kalmış bir toplum olarak yaşadığımız anormalliklerin altında her zaman böyle bir sebep bulmak mümkün.

bütün bunlar, bugünkü kitle iletişim kültürünün temel unsurlarından biri kabul edilen "haber" kavramı üzerinde düşünmeyi zorunlu kılıyor.. bugün haber dediğimiz şey sadece haber değil, çeşitli mesaj yükleri de taşıyor. dünyanın diğer ucunda, gerçek hayatta göremeyeceğiniz insanları görmek, yüz yüze gelme ihtimaliniz olmayan olayları evin içine getirmek, başlı başına etkileri düşünülmesi gereken bir durum zaten. bir de bunun üzerine haber kaynaklarının ve kanallarının kendi bakışının, düşüncesinin bindiğini düşünün. bu etkiler katlanmaktadır.