bugün

notre dame de sion

"sion'a...

sen bize veda etmeyi öğretmedin ki sion... şimdi nasıl veda yazısı beklersin benden? bunca sene yazıp çizdiklerimize son vermemizi nasıl beklersin?
ressam resminden ne kadar kopabilir? besteci notalarından, yazar kitabından ayrı düşünülebilir mi? senin ellerinde şekillenen, büyüyen; seninle bir bütün olan bizleri nasıl bırakırsın?

iste bu yüzden sion, her birimizin içinde gizliden de olsa yaşayacaksın.
söylediğimiz bir sözde, yarattığımız bir eserde, yaptığımız işlerde seni görecekler.
bizi bağlayan bağları o zaman daha derinden hissedip, daha derinden yaşayacağız: sen ayrı, bizler ayrı yerlerde olsa bilsek bile...
duvarlarına gömdüğümüz gözyaşları, kahkahalar, heyecanlar hep orada kalacaklar. belki de bunun için, upuzun koridorların hep tanıdık kalacak, hep bizim olacaklar. dinlediğimiz derlesler kulağımızda çınlayacak; cam kırılır, ses olur, diye top oynayamadığımız ve sonradan, erkek çocuklarının gelişiyle, üç pota, iki de kale konulan bahçede geçirilen anlar anılacak, biz farktmesek de yaşayacak.

biz ağlamıyoruz sion. senin istediğin gibi büyüyoruz. yollarımız ayrılsa da sana tekrar "merhaba" diyoruz. sekiz sene önceki gibi değil, geleceğe umutla bakan bir "violette" olarak sana teşekkür ediyoruz.
gördün işte, yıllardır düşünülen veda yazısının son halini, başka yazılardan ne farkı oldu?
sen bize veda etmeyi öğretmedin ki..."

bundan tam on sene önce yazılmış, sion yıllığının kapak yazısını okudunuz.
bana hala veda etmeyi öğretememiş sion, seni özlüyorum.
güncel Önemli Başlıklar