bugün

maraşlı

bakın ben her sene 1-2 tane türk dizisi izliyorum. çok mu? belli bir zümreye ait diyorlar, hayır, dizi sevgidir, herkese açık. neyse, şimdi bu diziyi murat soner gibi eyyorlayacağım.

maraşlı yine yaşanacak aşkların, kimi kime yazdıklarının ilk dakikadan belli olduğu bir dizi. burak deniz'i merak ettiğimden ve izleyecek başka bir şey olmadığından dolayı iki haftadır izliyorum. ilk bölümün ilk yarısı oldukça umut vaadediyordu. ama sonra karakterler dizinin ilk yarısında ortaya konan kişiliklerinin dışına çıkmaya başladılar. bu en çok da alina boz'un canlandırdığı mahur türel karakterinde hissediliyor. yazının buradan sonrası biraz spoiler içerebilir ama zaten ilk bölümü izledikten sonra sezon sonuna kadar ne olacağını az çok kestirebilirsiniz. neyse.

birinci bölümün ilk yarısında mahur türel, hayatını kurtaran maraşlı'yı babasıyla tanıştırıyor. "bakın hayatımı kurtaran adam bu." diyor. sonra babası maraşlı'yı mahur'un koruması olması için zar zor -sözde- ikna ediyor. o andan sonra mahur 180 derece değişip "yha baba bu ne yha rezhil ediyosun bniii .s" diye gezen bir mala dönüşüyor. arkadaşları da ona keza. ödül gecesi maraşlı herkesten gizli şekilde mahur'un hayatını kurtarıyor ve yaralanıyor ama mahur'u korumak için (!) kıza hiçbir şey söylemiyorlar. mahur elli kere uyarılmasına rağmen resmen onu koruyan adamdan kaçarak saçma sapan yerlere elini kolunu sallayarak gidiyor. maraşlı sahilde (sanırım ortaköy'dü ama hatırlayamadım şimdi) havaya bir el ateş ediyor ve yine ellerini kollarını sallayarak ortamdan uzaklaşıp gidiyorlar. ne bir polis müdahalesi var ne de birisi bir şey diyor. bir de malum soğan kırma sahnesi var ama ona değinmek bile istemiyorum. gereksiz ve saçmaydı.

kötü karakter çok kalitesiz. adamın gün ışığına çıkmasına mani olan bir hastalığı var gözler falan kırmızı/mor. buraya kadar iyi de adam tanrı gibi istediğini istediği an vuruyor, istediğini istediği yerde buluyor ve tehdit ederken çok kibar bir dil kullanıyor. canlandıran kişi de atv'nin kadrolu kötüsü saygın soysal! bıktım şu adamı kötü diye görmekten.

mahur türel'in abisi necati türel'in ilk bölümde beğendiğim, evin hizmetlilerine felsefe anlattığı ya da kendi kendine delirmeler yaşadığı bir kısım vardı. o orada kalsaydı çok tatlı olacaktı ama ikinci bölümde de tekrarlanınca boka sardı. üçüncü bölümde de olursa muhtemelen izlemeyi bırakacağım çok büyük bir olay yaşanmazsa. ara ara da devamlılığı bozan senaryo hataları oluyor ama ona değinmeyeceğim.

dizide aslında çok bir konu olmadığı için boktan mevzulardan konu yaratmaya çalışmışlar. mesela evin üvey annesi, mahurların annesinin yaptırdığı adını bir türlü anlayamadığım bir yapıyı yıktırıp yerine misafirhane yaptırmak istiyor. kocası da izin veriyor mahur deliriyor. ulan evin reisi olan baba dese ya "e hatun yayla gibi bahçe var şu istanbul'un göbeğinde. sen de şu köşeye yaptır ne yaptıracaksan, ağzımızın tadını bozma." bir de artık şu anası babası ölmüş baş karakter klişesi sıkmadı mı ya?

velhasılı aslında izlemeye zerrece değmeyecek bir diziyi burak deniz nasıl oynamış diye bir de ayıptır söylemesi götü güzel diye izliyorum. tavsiye etmem, kanser olursunuz.