bugün

bir başkadır dizisi

bu diziyi dün bitirdim ve iyi bir analiz yapmak için de bir süre sindirmeyi bekledim. uzun bir analiz olacak, şimdiden iyi okumalar ve teşekkürler.

ilk sezon sadece karakterleri ve onların hikayesini, kısa bir şekilde öğrendiğimiz için hikaye bu kadar ağır ama bir o kadar da akıcı ilerledi. sindire sindire bize karakterleri ve onların yaşamını gösterdiler. 2.sezon da büyük ihtimalle, sürekli ilk sezona atıfta bulunarak ilerleyecek gibi duruyor.

oyunculuklar başarılı, karakterleri canlandıran oyuncular da tam yerinde olmuş. kullanılan müziklere bayıldım, çekim kalitesi de çok iyi. bazı insanlar öykü karayel'in oyunculuğunun, sadece ağız'ı iyi yaptığı için beğenildiğini söylüyor. asla katılmıyorum. bir kere, birinin oyunculuğu beğenildiğinde bütüne bakalır. o karakteri taşıyor mu, o karakterin ruh hallerini bize yansıtıyor mu, jest ve mimiklerini başarılı bir şekilde kullanıyor mu, karakterin yaşayış şeklini ve hatta kullandığı bir ağız/dil varsa bizlere bunu doğru aktarıyor mu... gibi detaylarda oyunculuğun değerlendirilmesi için bir kriter ve bence öykü karayel'de bunları başarılı bir şekilde yerine getirmiş. diğer karakterler de bir o kadar başarılı yansıtmış içinde bulundukları durumları.

ayrıca dizinin türkiye'yi yansıtmadığını söyleyen hatta; "kendimizi ve çevremizi göremedik", diyen insanları gördüm ve şok oldum. siz de en az bu dizideki bazı karakterler gibi topluma ya çok uzaksınız ya da görmezlikten geliyorsunuz. hiç mi haberlerde görmüyor, okumuyorsunuz? her şeyi bir kenara bırakıp, müge anlı'nın programını 1 saat izleseniz, nasıl değişik, tuhaf ve bu insanlar ile aynı ülkede yaşamıyorum, diyebileceğiniz nitelikte kişiler olacağını farkedeceksiniz. türkiye o kadar çok çeşit insanı barındıran bir ülke ki hala daha tanımadığımız fakat tanısak hayret edeceğimiz insanlarla dolu.

en çok eleştirilen bir konu da türban ve zengin/fakir uçurumu. bence burada ne türban mastürbasyonu ne de zengin/fakir edebiyatı yaptılar. mesela hocanın evlatlık, lezbiyen kızı çevre baskısından ve babasının hoca olmasından dolayı tesettürlüydü. türkiye'de böyle olan binlerce kadın var ve kadın da içinde bulunduğu durumdan bir şekilde kurtulmaya çalışıyor ve okuma bahanesi! ile (belki de bahane değildir) konya'ya gidiyor. meryem’in cahil, saf ve iyi niyetli olmasını karaktere ve o karakterin yaşamına değil de türbana bağlayanlar var. bakın, meryem, abisi ve onun ailesi ile birlikte yaşayan, bir yandan deli yengesi ile uğraşırken bir yandan 2 çocuğa bakan, gündeliğe giden, evi çekip çevirmek zorunda olan bir kadın. bu kadın, hangi arada derede kendini geliştirecek? sosyal bir yaşantısı yok, mesela hiç arkadaşı yok, dertleştiği sosyalleştiği biri yok. haliyle insan ilişkileri ister istemez gelişmemiş ve çekingen. çok normal değil mi?

peri karakterini de eleştirenler var. bizim toplumumuz her yönüyle ön yargılı bir toplum. herkes kutuplaşmış ve herkes hatayı ilk önce kendinde aramak yerine karşında bulan bir toplum. peri karakteri de bizim ön yargılı toplumumuzun bir parçası. hatta psikolojik destek görmesi de bu ön yargıyı kırmak istemesinden. ailesi aşırı zengin ve aslında onu dış dünyadan soyutlamış ve hatta o da kapalı fanusun içine hapsolmuş gibi. çünkü ailesi peri'yi hep kendi gibi olan insanlarla tanıştırmış ve başka insanlarla iletişim kurmasını engellemiş. haliyle peri'de kendi ailesini "normal" olarak görüyor. zaten melisa; "sizin aileniz nasıl insanlar", dediğinde normal cevabı vermesi ve bunu çok normal bir şeymiş gibi söylemesi de bundan. meryem’den ilk başta rahatsızlık duyuyor çünkü meryem, aslında kendisinde bastırmış olduğu bir takım duyguları öne çıkarıyor. zaten bunun nedenini anlayamadığı için 2 sene boyunca terapi görüyor. meryem’den kaçması aslında sembolik. onun kaçmak istediği şey bizzat kendisi ve bastırmış olduğu duyguları. bu yüzden her defasında görüşmeyeceğim demesine rağmen görüşüyor. zaten hazal denilen ve henüz bizim tanımadığımız bir karakter yüzünden peri'nin böyle olduğunu düşünüyorum.

gülbin ve gülhan olayı... gülhan'ı bir halama benzettim lol. neyse, bu hikayeyi bile saçma bulanlar var. her iki kardeşin de başarmış/başaramamış şeyleri var. haliyle içinde kalmış, yapmak isteyip de yapamamış şeyleri ve bastırılmış duyguları da var. ailenin içinde olup da bu kadar uçurum düşüncelere ve karakterlere sahip iki kardeş olmaz demeyin. her ailede vardır, her ailede... ayrıca çok da güzel mesaj vermişler. biri okuyor ve akla/bilime inanıyor, biri okumuyor ve cahilce yöntemlerden medet umuyor.

aslında daha çok söylenecek şey var ama şimdilik bu kadar yeter sanırım. bu dizide, dediğim gibi bence anlatılan en önemli şey toplumun kutuplaşmış olduğu ve o duvarlar arasında sıkışan insanlar. sinan, hoca, hilmi, meryem’in abisi, yengesi, hayrunnisa ve onun kız arkadaşı vs vs. 2.sezonu sabırsızlıkla bekliyorum.

teşekkürler sabırla okuduğunuz için.