sınıflar arası futbol turnuvası

bana 1 sene arayla hem en dibi hem de zirveyi tattıran organizasyon...

bizim okulda turnuvalara 6. sınıfta katılabiliyodun. 6. sınıfta ezeli rakibimiz a şubesiyle finale kaldık. daha önce hiç turnuvada karşılaşmamıştık doğal olarak ama boş derslerde yaptığımız maçlar river plate-boca derbisinden daha olaylı geçiyodu. neyse maç başladı her türlü onlardan iyiydik zaten tek kale oynuyoruz. ben de maçtan önce bi kıza açılmışım ilk defa. kız yeşil ışık yakmış maçımı izlemeye gelmiş göt tavanda. gol atıp kıza “senin için;))” yapmanın peşine düşmüşüm bizim yarı alana geçmiyorum hiç. ilerdeyim paso aldığımı vuruyorum. vuruyorum vurmasına da her şutum ya direkten dönüyo ya da kaleci son anda çıkarıyo. takım arkadaşlarım da haklı olarak söyleniyolar bi tane pasım yok amk. öyle böyle derken maç bitti direkt penaltılara geçtik. bizim kalecimiz belediyenin takımında oynuyodu lakabı mondi murti amk. ha dedim tamam şampiyonluk geldi rahat. hoca da duran toplarda iyiyim diye son penaltıya beni yazdı. bana gelene kadar mondi 2-3 tane kurtarır bitirir diye önemsemedim ki takımın frikikçisi, kornercisi ve penaltıcısı bendim kurtarmasa bile kesin atardım. neyse penaltılar başladı. atmosfer bi anda değişti bi baktım maçı bütün semt izlemeye gelmiş. tezahüratlar filan. tanıdık büyükleri görünce ben bi panik oldum çıtırdan. panik olmakta haklı olduğumu bikaç dakika sonra anladım çünkü amk mondisi bi tane bile penaltı kurtaramadı. son penaltılara geldiğimizde rakip 5/5, biz 4/4 idik. topu aldım penaltı noktasına koydum. o tantana, gürültü bi anda sessizleşti. benim kızla göz göze geldim. “yaparsın aşkım” der gibi bakıyodu... affet, yapamadım aşkım... penaltı kullanan için kale küçülür derler. gerçekten öyleymiş... gittim direğe vurdum topu. aman allahım o nası bi his... direkten döndüğünü görünce gözlerimi kapadım ve arkamı döndüm. gözlerimi açtığımda takım arkadaşlarımın beni teselli edeceğini, sarılacaklarını filan düşünüyodum. dünya kupası finalinde bile böyle oluyodu çünkü. oysa yanılıyodum... burası berlin olimpiyat stadı, takım arkadaşlarım da abidal, sagnol değildi... ben de hiçbi zaman trezeguet olamadım zaten. ulan utanmasalar linç edecekler beni. o gün dedim ki tamam ben kramponlarımı asıyorum. 3 gün okula gitmedim utancımdan. koca 1 sene de dalga geçildi benimle. her gecenin bi sabahı olduğunu unutuyolardı ama...

aradan 1 sene geçmiş, turnuva vakti yine gelmişti. içim içimi yese de hiç sesimi çıkarmıyo, beni onların çağırmalarını bekliyodum. neyse ki çağırdılar. başta yalandan mırın kırın etsem de çok uzatmadan kabul ettim hemen. ilk maçımızı tırt d şubesiyle yaptık ve rahat yendik. rahat yendik yenmesine de benim yine 2 topum direkten dönmüş, gol atamamıştım. kazanmamıza rağmen çıldırıyodum. mondragon gibi mum filan yakıcam artık soyunma odasında öyle çıldırıyodum. bizden sonraki maçta a şubesi, c şubesini yenince bu seneki finalin adı da geçen seneki ile aynı olmuştu... 1 sene boyunca kin yutmuştum. artık kan kusturma zamanıydı...

final günü gelmişti. maç saatinden biraz önce gelmiş, antrenman yapıcaz hesabı yalandan 2 topa vurmak için sahaya girmiştik. yozgatlı davar arkadaşım topa bi vurdu tam burnuma geldi. bi kanamaya başladı ama nası. hiçbi burun daha önce bu kadar kanamaya başlamamıştır... çocukluktan beri kana hiç gelemem bayıldım bayılıcam. dedim sikerim ben böyle oynayamam elim ayağım tutmuyo. çıktım saha kenarına. peçete, pamuk ne varsa aldım bana mısın demiyo. yozgatlının anasına küfür ede ede oturdum.

maç başladı. amk rakip takım 2013 bayern münih gibi oynuyo. duvar pasları, bacak araları, sağından atıp solundan geçmeler filan haysiyetimizle oynuyolar amk. devre arası oldu 2-0 mağlubuz. a şubesinin taraftarları şampiyonluk kutlamalarına başlamış, 5 5 5 diye bağırıyolardı. aldım halı saha ecza dolabındaki bütün pamukları, soktum burun deliklerime, sikerler dedim girdim sahaya.

ikinci yarı başlar başlamaz hem rakip takıma hem de bizim takıma mesaj vermek istedim. a şubesine o yıl gelmiş gs altyapısında oynayan zengin bi piç vardı. okulda kızları ayıklıyo diye buna zaten kıldım, ilk yarı takım arkadaşlarımı ve sınıfımı düşürdüğü utanç verici durum dolayısıyla iyice kurulmuştum. yine böyle neymarvari çalımlarla ilerlerken arkadan gelip tekme attım ve ayak bileğini eline verdim. maçın hakemi daha sonra fetöden içeri alındığını öğrendiğim müdür yardımcısıydı. amk fetöcüsü sırf üzerimde fenerbahçe forması var diye ilk faulüme sarı kart verdi... ama amacıma ulaşmıştım. bu faulden sonra o ukala piç bi daha kendine gelemedi. bizim takım da hırslandı. ikinci yarının ortalarında 1-2 yaptık skoru. ben çok ileri çıkmıyodum 3. golü yeriz çıkaramayız diye ama baktım maç bitiyo sikerler diyip gittim ileri.

gökhan diye amasyalı bi arkadaşım vardı. bu kamil düz orta açamıyodu. topu bikaç kez sektirip öyle havalandırıyodu. baktım son 5 dakika bu sağdan topu almış yavaş yavaş geliyo anladım ki sektirip orta açacak. içersi ana baba günü. burdan bana ekmek çıkmaz bana diyip hemen yayın oraya kurdum pusuyu. gökhan 2 kere sektirip gönderdi topu içeriye. savunma kafayla uzaklaştırdı, ama nereye?.. müthiş sağ ayağımın tam üstüne... gelişine bi çaktım, fileden ve arkasındaki telden “zıfınk” diye bi ses geldi. o kadar seks yaptım şu ana kadar ama o sesten aldığım keyfi henüz alamadım... arog arif gibi “büyü bozuldu!” diye bağıra bağıra koşuyodum. 2-2 olmuştu. ama yetmezdi. allah korusun bi penaltı faciasını daha kaldıramazdım.

2 dakika uzatma verdiler. maç böyle biterse yine direkt penaltılar... elim ayağım titremeye başlamıştı bile. üstüm başım da kan revan içindeydi zaten. derken bizim mondi murti kaleci vuruşu yaptı. ceza sahasındaydım ben de. baya kalabalıktı yine. bi karambol oldu, önüme düştü top. önüme düştü düşmesine de baya kalabalık kaleyi görmüyorum öyle söyleyim. pas da veremiyorum. mecbur sol ayağımın burnuyla bi şut çektim. tın tın, göstere göstere gitti ve tam kalecinin sağındaki 90’a girdi... ananı avradını... en son hatırladığım orta sahada herkesin üstüme atladığıydı. geçen sene cehennemi yaşadığım yerde şimdi kral olmuştum... bütün kızların adımı bağırması, gsli piçin ağlaya ağlaya, seke seke sahadan çıkması, fetöcü yavşak müdür yardımcısının “sevincin dozunu kaçırmayın” uyarısı... rüyada gibiydim. karne günü madalya ve kupa töreni yapıldığında kupayı bana kaldırttı sınıf hocamız...

tahminlerime göre bunun eşdeğeri dünya kupası finalinde ülkeni şampiyon yapmak... bi sonraki sene de bizim sınıf şampiyon oldu ama aynı duyguları yaşamadım hiç. güzel günlerdi ve güzel denk geldi...