bugün

the witcher

Andrzej Sapkowski'nin tüm kitaplarını lise yıllarında okumuştum.

Tabii bunda annemin acayip bir Tolkien ve fantastik kurgu hayranı olmasının da etkisi vardı.

ilk oyun çıktığında ise oynayamadım çünkü kontroller ve grafikler gözüme çok batmıştı.

Hem Gothic 2 gibi bir oyunu oynayan RPG sever her insan hem fikir olabilir ki, iğrenç bir oyundu.

Lakin ikinci oyun çıkınca o kadar sevdim ki tek solukta bitirdim ve kitapları tekrar okudum bunların üstünde.

Yine de aklımda derin bir yer bırakmamıştı.

Sonrasında Witcher 3 çıktı işte...

Kahretsindi, sadece belli bir kültürel birikime sahip olan insanlardan öte belli ki popüler olacaktı, bunu hissediyor ve üzülüyordum oyun ne kadar iyi olsa da, çünkü kabullenemiyordum.

Tam da böyle bir oyuna açlığın olduğu dönemdi...

ister inanmayın, ister inanmayın, oyun çıktığında çok yoğun bir dönemdeydim.

Olduğum yerde duramadığım, sürekli hayatımın yolculukla geçtiği bir dönemdeydim ama sürekli ve sürekli tek düşündüğüm şey Witcher 3 olmuştu.

Tamı tamına 170 saat oynadım sanırım oyunu. Çok ciddi söylüyorum. Bunu son Expansion Blood and Wine'ı katmadan söylüyorum bu arada.

Yahu uzun lafın kısası, kendimden bir şeyler bulduğum için yeri hep ayrı oldu bende Geralt of Rivia'nın ve bu kadar popüler olması ne kadar zoruma gitse de, iyi ki doğmuşsun Andrzej Sapkowski...

10 gün geç kutluyorum doğum gününü ama olsun.
güncel Önemli Başlıklar