bugün

marka takıntısı

içinde bulunduğumuz çılgın tüketim çağının sonuçlarından bir tanesi. dört bir yandan pompalanan reklamlarla insanlar üzerinde özellikle yaratılmak istenen bir psikolojik etki.* markanın belirleyici ve/ya ayırıcı bir sosyal statü seviyesi tanımlamak adına kullanılması işin bir boyutu olmakla birlikte; kıyafet konusu üzerinden örneklendirecek olursak, bir markanın, kişinin arayışlarını, üzerinde tam istediği şekilde duran kesimlerle, kullanılan kumaşların kalitesiyle, belki sadeliğiyle veya taşıdığı diğer özellikleriyle bitirmesi neticesinde sürekli aynı yerden alışveriş yapması da madalyonun öbür yüzüdür. sonuçta, her yönüyle memnun kalınan bir markadan tekrar tekrar bir şeyler almanın anlaşılmayacak bir tarafı yok. olay her zaman üzerinde koca koca logolarla, yazılarla gezerek mesaj vermeye çalışmak değildir yani. zaten bu konu sadece kıyafete değil, hayatta paranın satın alabileceği * her şeye uyarlanabilir, tiffany&co'dan azimut'a* kadar yolu var, skala geniş. bu işler biraz da imkan meselesi tabii. konu hakında birkaç bkz'la entry'mizi renklendirelim.

(bkz: giydim prada kızlar sırada)
(bkz: cepteki son parayla marlboro almak)
(bkz: ios un en iyi olduğu gerçeği)
(bkz: ferrarisi olmayan kapıma gelmesin diyen kız)
(bkz: erkek dediğin rolex takar)