bugün

şehirler arası yolculukta çile çekmek

şehirler arası ayrıdır, zordur fakat eğer bir adadan geliyorsan daha da zordur*.

ankara'ya dönmeden bir hafta önce "lan ya yer bulamazsam, kalmayım adalarda" endişesiyle çanakkale'ye gidip * kamil koç'tan rahat hat otobüsüne biletimi aldım. hani rahat edeyim on sat yol. neyse o çileyi zaten geçiyorum toplamda 3 saat falan sürüyor yolculuk gökçeada'dan çanakkale'ye.

nasıl rahatım anlatamam, artık rahat hatla gideceğimden midir yoksa bilet bulmanın huzurundan mıdır, herkese artislik yapıyorum, "aaa siz daha bir hafta daha burda mısınız? ehehe" diye dalga bile geçiyorum. neyse gideceğim gün sabah erkenden, hatta kör karanlıkta yola çıktım. gökçeada merkez hiç olmadığı kadar sakindi. herkes fırtınadan bahsediyor, "kalkmaz bu havada vapur" diyordu. hafifiten tırsmaya başladım, ama içimde bir umut vardı, otobusum 21.00'deydi ve henüz saat sabah 6.00 sularıydı. bir sefer iptal olursa diğeriyle giderim diye düşünüyordum. merkezdeki dolmuş yolcularını alarak, limana doğru gitmeye başladığında biz arkadasından bakıyorduk, çünkü tıka basa doluydu minübüs ve elimde kocaman bir bavul vardı. merkezde tabiri caizse sik gibi kalmıştım elimdeki bavulla. benim gibi bir kaç enayi bulup taksiyle limana gittik, biz limana girerken minübüs limandan çıkıyor, içindeki insanlar beni iyice kıllandırıyordu. taksiden inerken taksici, "abicim kapıyı sıkı tut da uçmasın kapı" diyordu bana *. neyse indik taksiden beklemeye başladık limanın bekleme odasında. hava açık ama kıyamet bir rüzgar var. koyda bile dalga var; açıkları düşünmek istemiyorum. bir yandan poseidon'a küfürler ediyor, "senin adanı sikeyim" diyor, diğer yandan da sigaramdan bir nefes çekmeye çalışıyorum, ama bir nefes ben çekiyorsam üç nefes rüzgar alıp goturuyordu. bekle bekle zaman geçmiyor, aç karnım gurul gurul ötüyordu. ordan biri "çay bahçesine gidin isterseniz" dedi bunun üzerine. karnımın sözünü dinleyip çay bahçesine gittim, ama enteresan olan şey çay bahçesinde çay yoktu. adama sorduğumda "yarım saate kadar gelir abi çayımız" diyor, gerilmiş olan sinirlerim iyice geriyordu. bir kaç saat daha bekleyip yine poseidon'a küfürler yağdırarak evimin yolunu tuttum.

ertesi gün bu olanlardan biraz daha az çile ile çanakkale'ye geçebildim. açığa aldırdığım biletimi hemen normale çevirerek ilk otbüste yerimi ayırttım. gerisi bilinen şehirler arası yolculukta çile işte.

daha yola çıkmadan bunlar yaşanıyor bizim oralarda. siz yine şanslısınız canlar.