bugün

chp ve din hareketi

atatürk'ün mirasının gölgesinde yaşamanın artık o kadar kolay olmadığını anlayan sosyal demokrasimizin, yaklaşan mahalli seçimler arefesinde giriştiği ve eline yüzüne bulaştırdığı eylem olarak tanımlanabilir. lakin derdimiz tanım yapmak değil bir kaç küçük saptamamız oldu bu mevzuuda, onları paylaşmaktır.

"laiklikle, atatürkçülük'le kavgası olmayan, cumhuriyet ve demokrasiyle barışık başı açık ya da kapalı herkese kapımız açıktır" demiştir sayın baykal. keşke bu cümleyle bitirseydi konuşmasını da batışını görmeseydik tekrar. en can alıcı cümlesi sanırım şöyleydi; "siyasi simge olarak başörtüsünü kullanmıyor onlar". belki kullanıyor belki de kullanmıyor, ayrı bir tartışma konusu olurdu bu. benim ilgimi çeken husus, yıllardır üniversitelere ve kamusal alanlara sokulmayan başı kapalı kızlarımızın/kadınlarımızın tamamının siyasal simge olarak türban takıyor olarak nitelenmesi. üniversite ve kamusal binalarda bizim bilmediğimiz bir "siyasal simge ölçer" işlevi gören radar mı var acaba? benim partime katılan çarşaflı da olsa atatürkçüdür, akp ye oy veren kapalılar ise şeriatçı, gerici ve yobazdır demek istiyor sanıyoruz deniz bey.

asıl komedi gazetelere çıkan haber ve resimlerden bir gün sonra çarşaflı sosyal demokrat hanımın kayınpederinin verdiği demeç idi. *ama* kadının yerinin evi olduğunu öğrendik bey amcanın demecinden. gazetelere çıkmanın ne kadar yanlış olduğunu da vurguluyordu sevgili kayınpeder kişisi. aslında kendisine göre haklıydı, şöyle ki; namahremden sakınmak için kapanan bir kadının ne işi olurdu orada yüzlerce kişinin karşısında. elin adamı tarafından göğsüne rozet takılıyordu bir de. bu o kişinin/kişilerin görüşüdür, bizi bağlamaz. ama, bir gün öncesinde o çarşaflı hanımın kocası tarafından verilen beyanatta, kendilerinin ne kadar demokratik olduğu, sosyal bir aile olduğu vurgulanmıştır. ne hikmetse kadın konuşturulmamış, herhangi bir yorumu alınmamıştı. alın size aile içi bir komedya. zaten sayın baykal'ın da istediği tam olarak buydu. kapalıları partiye kabul ederim ama asla myk olsun, il/ilçe yönetimi olsun, delegelik olsun makam mevkii vermem. eğer bu makamları verirsem ilerde seçilmek de ister bu kişiler. işte o zaman asıl sorun ortaya çıkar. kapalı oldukları için partiye alınan bu insanlar, yine kapalı oldukları gerekçesi ile seçilme hakkından mahrum bırakılacak. bunun nedeni, eğer seçilirlerse, sayın baykal kendi elleriyle kamusal alanı delmiş olacak çünkü.

keşke hiç bulaşmasaydı chp bu ucuz numaralara. bırakalım oy kazanmayı, kendi tabanından bile kayıplar yaşayacaktır bu gidişle. "onların türbanı varsa benim de atatürk'üm var" diye bağıran teyzeler bu "kara çarşaflı", "iran aşığı" insanları kendi aralarına elbet kabul etmezler ve onlarla aynı ortamı paylaşmak bir yana, aynı havayı bile teneffüs etmek istemezler.

seçimler yakın. bunun etkisini hep beraber göreceğiz. çok fazla sürpriz olmazsa chp ana muhalefeti, mhp'nin de etkisizliğiyle dtp'ye bırakacaktır seçim sonucunda. zaten chp'li olmayanlar bile bu yüzden sayın baykal'ın bu girişimine karşı çıkmıştır.