bugün

düşün ki o bunu okuyor

Beni gözümün içine bakmış olduğunda kendini kaybedecek kadar çok sevsen. Nefes almak gibi olsam senin için. Öyle sevsek ki, ‘seni seviyorum’ cümlesi anlamını kaybetse. 

Gülen gözlerin, gözlerimin tam içindeyken çeneni ısırarak anlatsam seni sevmiş olduğumu. Bir evimiz olsa seninle. O eve girmek için saatleri saysam. Hep o anın enerjisiyle geçirsem günü. Makarna yapsak beraber. O mutfak makarna değil, huzur koksa fakat. Beraber film izlesek seninle. Filmdeki Londra’da tanışıp Paris’te evlenen o çifte baksak, sonrasında birbirimize baksak. ‘En güzel aşk filmi biziz!’ desek aynı anda. Yanımızdaki sehpaya uzatsam kolumu, ekoseli battaniyemizi alsam. 

‘Adım atmaya üşeniyorum’ desem fısıltıyla. ‘Burada uyusak?’ Aynı ses tonuyla yanıt versen. ‘Sarılacaksak, fark etmez.’ Orda o koltukta uyuyakalsak birbirimizin nefesiyle. Güzel olmaz mıydı?