bugün

bilal yavuz

BEYAZ KARANLIK

Gövdeyle kuşatılmış dinmeyen ruhlarımız!
Ağlar, yırtar kendini sonsuzluk diye diye…
Sanki evvelden tanışmış gibi canlarımız;
Yosun gözler boğuk kellede ürkmüşçesine.
Dalardın; sen değil, uzaklar koşardı sana.
Bakışların, sumruların sarsılmaz töresi…
Uyurdun; uyanışa dönerdi uyku, hırsla!
Nakışların, varlığa gebe bir yokluk sanki…
Çiçeğin yüreğinde çiçek açan polenler;
Anlatsın öykümüzü ceylansı yavrulara…
Yatağanlarla doğranmış batağandı keder;
Mahzunlar mahzeninde kurulmuş kursaklara.
Dikiş tutmaz ülküler çaçaron göğüslerde.
Mevte battıkça çıkardık doğumun yüzüne!
Tabutlar bağırıyor toprağın yüreğinde…
Kefenler, kuduruyor okyanuslar dibinde.
Duyamaz; yangın kuleleri bu cehennemi.
Bulamaz deniz fenerleri şu pus gemiyi…
Bir sıyrık ki, âlemler saklambaç pıhtısında!
Aklın dil, vicdânın göz kesildiği boyutta...
Sisten, çığlıktan bir kaledir beyaz karanlık!
Çektikçe çeker göğünü göğüne, haylazca.
Ah ne afet katliam; rahim nurda kayıplık!
Nadide eriyiştir; katışmak, karışmaza…