bugün

engin çeber

"DERGi SATIŞINDAN HAPiSHANEYE VE ORADAN DA HASTANEDE KOMAYA;
ENGiN CEBER

Engin Ceber, bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinde içimizden biriydi.
Halkının özgürlüğüne, vatanın bağımsızlığına inanmıştı. Kendisi için
bir şey istemedi. istedi ki halkımız gerçekleri bilsin, görsün,
duysun. Bunun için arkadaşları ile birlikte YÜRÜYÜŞ satışına çıktı.
Kendisini ölüme götürecek "büyük suçu" işlemeye de buradan başladı.
Sattığı dergi yasal bir dergi idi. Ama bu yeterli değildi. Ülkemizde
bir de yasalarda yazılı olmayan yasa hükümleri vardı. Ve bu hükümler
Engin için ölüm fermanı vermişti. Önleri polis tarafından kesildi.
Dergi satışından herhangi bir suçlama getiremeyen polis bu sefer
kendileri hakkında "polise mukavemet"ten dosya hazırladı. Bu savcı
için yeterli idi. Savcının istemi ve hâkimin kararı ile tutuklandılar.
Metris T Tipi Hapishanesi'ne götürüldüler. Tek kişilik hücrelerde
arkadaşlarından yalıtıldı. Kendilerine "infaz koruma memuru"
denilmesinden pek hoşlanan gardiyanlar sabah-akşam sayımlara geldiler.
Her sayımda karşılarında ayakta ve "hazır ol"da durmalarını istediler.
Niçin tek kişilik hücrede ayakta ve hazır olda dursun? Bunun mantıklı
bir izahı var mı? Tek kişilik hücrede ayakta ve hazır olda
durulmayınca saymak mümkün olmuyor mu? Mümkün olmayacağını düşünen
gardiyanlar sabah ve akşam sayımlarında Engin'i dövdüler.

Arkadaşlarından aldığımız bilgiye sabah ve akşam önce kovalarla su
dökülüp ıslatıldı engin. Sonra da tahta sopalarla dövüldü. Gözaltına
alındıklarında götürüldükleri karakolda da dövülmüşlerdi. Ancak
gözaltındaki 4 kişiden en iyisi Engin'di. Hapishanede ise en kötü
durumda olanı Engin oldu. Bayram boyunca dövüldü Engin. Bizler en
güzel giysilerimizle bayram gezmeleri yaparken, o sabah akşam
dövülüyordu. Bayram sonunda da koma halinde hastaneye kaldırıldı.
Şimdi komada. Her an ölebilir. işte bu kadar basit. Dergi
dağıtımından, hastanede koma yatağına. Birileri ülkemizin
zenginliklerini çuvallarla götürüp ceza almazken; birileri gencecik
insanlarımızın kulaklarını kesmekten ceza almazken, Engin en büyük
suçu işlemişti: GERÇEKLERi SÖYLEMEK. Egemenler için bundan büyük suç
olabilir mi? Onlar değil miydi, "Devrimcilik yapmayın, uyuşturucu
kullanın" diyenler? Şimdi de "Halka gerçekleri anlatmayın, yoksa
ölürsünüz" diyorlar.

Bu koroda basın, TV'ler, asker-polis herkes var. Asker ve polis de
diyor ki; "Ülkemizde terör var, mevcut yetkiler bize yetmiyor, bize
daha fazla yetki verin… Daha uzun gözaltı olsun, gözaltındakileri
avukatları göremesin…" Peki daha ne istiyorsunuz? Zaten her yetkiniz
yok mu? içeride – dışarıda istediğiniz insanı, istediğiniz zaman
öldürme yetkiniz yok mu? Gencecik insanları katletme özgürlüğünüz yok
mu? Açık ki istedikleri katlettikten sonra yargılanmama özgürlüğüdür.
Bir de bunu elde ederlerse rahat olacaklar.

Ülkemizde bağımsızlık ve demokrasi sorunu vardır. Mevcut partilerin
hiçbirinin bağımsızlık ve demokrasi kaygıları yoktur. AKP bu düzenin
has partilerinden biridir. Yukarıdaki özlemlerimiz AKP'nin gündeminde
yoktur. Onun tek kaygısı ağa babaları olan ABD ve AB
emperyalistlerinin bitmek bilmez isteklerini karşılamaktır. Onlar için
yeni kanlar dökmektir.

Bir kez daha görülmüştür ki kendi sorunlarımızı ancak kendi
örgütlülüklerimizle bizler çözebiliriz. Demokrasiyi batıda ya da
doğuda aramayalım. Kendi demokrasimizi kurma mücadelesini yükseltelim.
Çünkü herkes için mutlak demokrasi yok. Gencecik insanların canları
pahasına sürdürdükleri bu mücadelede, bunca bedelleri ödemeyi göze
almanın vakti geldi de geçiyor bile. Haklarımızı korumakta, daha da
geliştirmekte üzerimize düşen aydın sorumluluğunu, bırakalım aydın
sorumluluğunu insan sorumluluğumuzu yerine getirelim. Enginlere olan
borcumuzu ödeyelim..."

--
"Hepimiz Tecritteyiz"
Tecrite Karşı Sanatçılar
güncel Önemli Başlıklar