bugün
- hamas bir terör örgütüdür12
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler11
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi10
- aleyna tilki10
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız17
- sözlük kızından gelin olmaz21
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- anın görüntüsü14
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- alınan en güzel iltifat14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim9
- şehirler arası aşk yaşamak8
- vatandaşlık farkı alan otel21
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- bik bik'in balona binmesi34
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim23
- sabah aç karnına içilen bira13
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- futbolcu ismiyle nick almak10
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- icardi190524
- artificialintelligence14
- icardi1905 silik olsun kampanyası17
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan9
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım18
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı12
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
...
3 kişilik bir masa, ikisinin sakalı var oturanların, ikisini de tanıyorum. üçüncüsü yabancı. küçük, sakalsız, çıtı pıtı. işaret ediyorlar, gidip oturuyorum yanlarına. çok utangaç, çok naif, çok... çok çocuk. şakalaşıyoruz büyük ikisiyle, konuşuyoruz. " kim bu yakışıklı? " diyorum, anlatıyorlar. onlar anlattıkça çocuk kızarıyor, " gece alemine çıkardık, bilmiyor fazla. yeni üniversiteli abisi" diyorlar, ona dönüp " bu arsızlarla fazla takılma, terbiyeni bozarlar bitanem" diyorum. cevap bile veremiyor. " ismin ne?" diyorum, " ö, önder" diyor. heyecandan kekeliyor çocuk, korkmuş sanırım.
tanışıyoruz, telefonlarımız ve msn adreslerimizi alıyoruz. bikaç hafta geçiyor aradan, sevgili olma sürecini anlatmak istemiyorum. gereksiz ayrıntılar, gereksiz mesafeler, gereksiz yapmacık msn gülümsemeleri, samimiyetsiz kibar olma sevdası... sevgililik için gereken tüm gereksiz saçmalıkları bir satırda geçiyoruz. öpüşüyoruz, sarılıyoruz, arkadaşlarımızın arasında şakalaşıyoruz. o utangaç çocuk bir ayın sonunda delikanlı oluyor sanki, eşcinselliğini kabul ediyor, güveni geliyor kendine. sokak ortasında el şakaları yapıyor başka bir şehirde olmanın verdiği rahatlıkla.
eve davet ediyorum bir gün, bakire kız diye tutturan ezikler gibi mutluyum o gün, huzurluyum.
hiçbir pürüz yok vücudunda, hiçbir hırpalanma belirtisi yok...
kızarıklık, leke yok...
karnımdaki bıçak lekesinden utanıyorum, utandığımı belli etmemeye çalışırken bacağımdaki yanık izi geliyor gözlerimin önüne. farkediyor yanık izini, " ne zaman oldu bu? nasıl?" diyor, " boşver, önemsiz." diyorum sadece. karnımdaki yarada gezdiriyor elini, o zamanlar daha belirgin olan yara izinde. " peki ya burası?" diyor, " orası daha önemsiz" deyip gülümsemeye çalışıyorum. "neden böyleyim? neden vücudumdan, olduğumdan utanıyorum? gururum olmalı o izler benim" diye düşünürken elini çekiyor karnımdan.
onun vücudu bembeyaz. yeni doğmuş ve doğması ile büyümesi bir olmuş bir bebek gibi. utangaç, öpünce suratı kızarıyor, boynunu öne eğiyor. korkak, öpünce boynuma saklıyor dudaklarını. elimi gezdiriyorum sadece yanaklarında, gözlerime bakınca gözleri doluyor. aşık bu çocuk bana, yanağımı okşuyor benim gibi, gözlerinden yaşlar akıyor dudaklarıma yaklaştığında, " yazık bu çocuğa" diye düşünüyorum. " neden ağlıyorsun? " diyorum gözyaşlarını silerken, " bilmiyorum" diyor.
dudaklarını yaslıyorum boynuma, sarılıyor bana ve kulağıma " seni seviyorum" diyor, o an sönüyor tüm libidom... hiç doğmamış kardeşime dokunuyorum sanki, içim tuhaf oluyor, tiksiniyorum kendimden. kendimden çekiyorum dudaklarını, saçlarını okşuyorum. allah' a emanet ediyorum onu o gün. " benim değil başkasının olsun bu masumiyet" diyorum, " ben haketmiyorum onu, dokunduğum her güzelliği bozan ben bu masumiyeti haketmiyorum".
3 kişilik bir masa, ikisinin sakalı var oturanların, ikisini de tanıyorum. üçüncüsü yabancı. küçük, sakalsız, çıtı pıtı. işaret ediyorlar, gidip oturuyorum yanlarına. çok utangaç, çok naif, çok... çok çocuk. şakalaşıyoruz büyük ikisiyle, konuşuyoruz. " kim bu yakışıklı? " diyorum, anlatıyorlar. onlar anlattıkça çocuk kızarıyor, " gece alemine çıkardık, bilmiyor fazla. yeni üniversiteli abisi" diyorlar, ona dönüp " bu arsızlarla fazla takılma, terbiyeni bozarlar bitanem" diyorum. cevap bile veremiyor. " ismin ne?" diyorum, " ö, önder" diyor. heyecandan kekeliyor çocuk, korkmuş sanırım.
tanışıyoruz, telefonlarımız ve msn adreslerimizi alıyoruz. bikaç hafta geçiyor aradan, sevgili olma sürecini anlatmak istemiyorum. gereksiz ayrıntılar, gereksiz mesafeler, gereksiz yapmacık msn gülümsemeleri, samimiyetsiz kibar olma sevdası... sevgililik için gereken tüm gereksiz saçmalıkları bir satırda geçiyoruz. öpüşüyoruz, sarılıyoruz, arkadaşlarımızın arasında şakalaşıyoruz. o utangaç çocuk bir ayın sonunda delikanlı oluyor sanki, eşcinselliğini kabul ediyor, güveni geliyor kendine. sokak ortasında el şakaları yapıyor başka bir şehirde olmanın verdiği rahatlıkla.
eve davet ediyorum bir gün, bakire kız diye tutturan ezikler gibi mutluyum o gün, huzurluyum.
hiçbir pürüz yok vücudunda, hiçbir hırpalanma belirtisi yok...
kızarıklık, leke yok...
karnımdaki bıçak lekesinden utanıyorum, utandığımı belli etmemeye çalışırken bacağımdaki yanık izi geliyor gözlerimin önüne. farkediyor yanık izini, " ne zaman oldu bu? nasıl?" diyor, " boşver, önemsiz." diyorum sadece. karnımdaki yarada gezdiriyor elini, o zamanlar daha belirgin olan yara izinde. " peki ya burası?" diyor, " orası daha önemsiz" deyip gülümsemeye çalışıyorum. "neden böyleyim? neden vücudumdan, olduğumdan utanıyorum? gururum olmalı o izler benim" diye düşünürken elini çekiyor karnımdan.
onun vücudu bembeyaz. yeni doğmuş ve doğması ile büyümesi bir olmuş bir bebek gibi. utangaç, öpünce suratı kızarıyor, boynunu öne eğiyor. korkak, öpünce boynuma saklıyor dudaklarını. elimi gezdiriyorum sadece yanaklarında, gözlerime bakınca gözleri doluyor. aşık bu çocuk bana, yanağımı okşuyor benim gibi, gözlerinden yaşlar akıyor dudaklarıma yaklaştığında, " yazık bu çocuğa" diye düşünüyorum. " neden ağlıyorsun? " diyorum gözyaşlarını silerken, " bilmiyorum" diyor.
dudaklarını yaslıyorum boynuma, sarılıyor bana ve kulağıma " seni seviyorum" diyor, o an sönüyor tüm libidom... hiç doğmamış kardeşime dokunuyorum sanki, içim tuhaf oluyor, tiksiniyorum kendimden. kendimden çekiyorum dudaklarını, saçlarını okşuyorum. allah' a emanet ediyorum onu o gün. " benim değil başkasının olsun bu masumiyet" diyorum, " ben haketmiyorum onu, dokunduğum her güzelliği bozan ben bu masumiyeti haketmiyorum".
güncel Önemli Başlıklar