bugün

yalnızlığın anlaşıldığı anlar

işten eve gelince arayacak kimsenizin olmaması.

bilinçli yalnızlık, kaliteli yalnızlık. şimdi bunlardan dem vurmayacağım. şu anda akşam eve geldiğimde şu dünyadaki milyarlarca sesten, tını vs varya onlardan birisiyle konuşup nasılsın, seni çok özledim, sana sarılmak istiyorum ve öylece kalmak istiyorum diyeceğim kimsenin olmaması. bir can, bir nefes. işte bu çok vurucu bir yalnızlık hem de 20 milyonluk şehirde. yalnızlık içimde mi? tenime mi sinmiş? naftalin mı kokuyorum?

arkadaşında mı yok ya senin der gibisiniz. bazen arkadaş her derdinize deva değil. aileniz en büyük ilacınız, onlar bile deva değil bu yalnızlığa. sevgi paylaştıkça, güldükçe, gezdikçe, seviştikçe, koklaştıkça, sarıldıkça çoğalan bir şey. bunlar mutluluk hormonlarımızı yükselten eylemler bunlar da sevgili biricik pıtırcık sevgilinizle yapılıyorsa güzel tindar'daki fucking kafalarla değil. son zamanlarda bu söylemi çok duyuyorum. seviş iyi gelir ya. sanki 2 duble viski atıyorum iyi gelsin. sevişmek için bile yakınlık hissetmen lazım, bir kimya lazım sonuçta kim olursa olsun onu mahremiyetine alıyorsun. sevişiyorsun. tamam çok güzel, çok iyi okey sevişelim de bu konuyla alakası yok. çare değil yani. sevişsen ne olur 2 saat sonra yine aynı realitede olursun. friend with benefits yapsan o sıçmık bir durum. ben samimiyet, sevgi, güven diyorum siz ne diyorsunuz. mesele sevişmek değil insan kazanmak. benim de felsefem o arkadaş.

üzgünüm tabi dünyanın beni anlamadığını düşünüyorum. ama ağlayacak, sızlanacak boyutta değil. ben böyle de mutluyum, eğleniyorum ama o olursa daha da güzel olur değil mi?

gecenin sonunu merak ediyor musunuz: dergi okudum, şiir okudum, kendimle bir sükutu sohbet eyledim. uyudum.

buna da şükür.