bugün

yalnızlık seviyem

abi; kim yalnızlık hoştur, kafa dinletir diyorsa açık ve net yalancıdır, dikkat çekmek istiyordur.
sevmek istersin sevemezsin, sevilmek istersin sevilmezsin, konuşmak istersin dinleyecek kulak olmaz. çocukken herşey güzeldi deriz ya hani, herşeyden mutluluk duyar sevinçli olurduk.. tıpkı yanar dağdan çıkarılmış taze magma gibi saçardık etrafımıza o içimizdeki sıcaklığı. sonra yaş altıya yediye dayandımı bize 'aman kızlardan uzak dur, aman erkeklere yanaşma' derlerdi. biz de yanaşmazdık, sevmeyi ayıp bilirdik. sevmek ayıpmışçasına yetiştirmezler miydi bizi. hala çocuklarımızı aynı şekilde yapmazlar mı?
işte en geç burda o içimizdeki magma soğumaya başlardı. ve git gide etrafımızdan sevgi, sıcaklık alamayınca o magma, yani o heyecan, soğuyup dışarıya daha az vurmaz mıydı?
ergenliğe girmiştik artık ve hormonlar zaten ayarsızdı. bunun üzerine okulda başarılı olmaya gayret edip annemizi babamızı mutlu etmeyi hedef edinmemiş miydik? bizi kim mutlu edecekti peki? komşunun oğluna playstation oynamaya giderdikde eğlenmeye bakardık. türkiyede sizler internet cafelere gider counter atardınız biraz olsun eğlenmek için. metin2 vardı bir de. neye yarardı peki? sadece aklımızı dağıtmaya, bize hayatı unuttururdu. bugün aynı sebepten kulaklıkları takıp gezmez miyiz heryerde?
sonra o arkadaşın daha iyi arkadaşı gelir ve bizimle oynamayı bırakırdı, sessizce evimize geri dönerdik. okuldan kötü not alırdık eve gitmekten korkardık. hep korkmuyor muyduk biz? ister mutlu edemediğimiz ebeveynlerimizden, ister bizi o okulda ezen şerefsizlerden korkmuyor muyduk? e nerde burda sevgi amına koyayım? aman okulunda başarılı ol, aman bizi mutlu et, bizi gururlandır, aman zamanını boşa harcama, aman bizi utandırma, aman kızlardan uzak dur allah belanı verir!?!?!? biz belamızı çoktan bulmuş da farkında değilmişiz gibi değil mi?
burda, almanyada, orta okuldan sonra liseye geçmek standart değil, bir çok genç mesleğe başlar. türkiyede tam olarak nasıl bilmiyorum, neyse.
sonra orta okul bitmek üzere, notlarımız ortanca, bir taraftan lise yapamazsın sen diyen şerefsiz arkadaş kılıflılar ve pi ç hocalar, diğer tarafta aman mutluluklarını kırmamamız geren ebeveynlerimiz. kimimiz var ki bize bizim ne istediğimizi soran? ne yapcaz? yazardık her bok şirkete her tür meslek için başvuru. en geç iş görüşmemizde yüzümüze güler yollarlardı mektup ile red kararını. aman ebeveynlerimizi utandırmayalım biz. yanlış anlamayın, başvuru yazmayacaksın da ne yapacaksın derseniz, tabii, haklısınız. burada isyanım hayata, yada sisteme, bilmiyorum orasını. 'leistungsgesellschaft' deriz biz burada, meritokrasi diye aratabilirsiniz google'a.
neyse, yeterki kimse üzülmesin, herkes iyi olsun, bunun için biz elimizden geleni yapalım. hep böyle değil miydi?
sonra baktık meslek olmuyor, liseye devam ettik mecburi. ben yapamamıştım. sonra okulu değiştirip meslek lisesini bitirmiştim. ha bu arada o çocukken ki magma soğudu taş oldu çoktan. kendimizi ısıtamaz olmuştuk. ama yeterki biz kimseyi üzmeyelim, çevremizdekiler iyi olsun. yaş 18. meslek lisesi tamam. notlar artık düzelmişti. baktık güzel mesleklere yine almıyorlar devam ettik üniversiteye. buz gibi, sevgi yoksunu yetişmiştik. niye peki? niye? neden bir yol arkadaşı olmadı hiç? niçin? herkesle iyi anlaşırdık ne bok anlardık ki?
daha ne yazayım bilmiyorum. aman çocuklarınızı sevgiden uzak yetiştirmeyin, lütfen. teşekkürler.