bugün

istanbul üniversitesi devlet konservatuvarı

kuruluş tarihi 1914'tür. Osmanlı döneminde istanbul'da kurulmuş ilk resmi musiki okuludur. tiyatro, sahne musikisi, Türk ve Batı musikisi bölümlerinde eğitim vermeye başlamıştır. 1925 yılında belediyeye bağlanmış ve adı belediye konservatuvarı olmuştur. son olarak 1986'da istanbul üniversitesi'ne devredilmiş ve bugünkü ismini almıştır.

eski yıllarının nasıl olduğunu bilmiyorum ancak bünyesinde geçirdiğim 4 yılın ardından söyleyecek birkaç çift söze sahibim. bina olarak dünyanın en kötü konservatuvar binasına sahiptir. öyle ki yurt dışından bir arkadaşınızı getirseniz, burası işte konservatuvar deseniz 'what the fuck?' der. zaten haklıdırda, çünkü eskiden hal olan bir binada eğitimine yıllardır devam etmektedir. daha 3 yıl önce gözümün önünde belediyeden 'çıkın' uyarısı yapılan bir binadır. değil depreme, vapurun yanaşmasına dayanıksızdır. ayrıca koca yapı sadece okulu değil, belediyeyi, haldun taner sahnesini, belediye konservatuvarını, çingene çiçekçilerini... kısacası tüm kadıköyü içinde barındırır. yaz/kış demez çatısı akar, yeterli oda bulunmadığı için koridorlarda çalışan öğrenciler sayesinde tüm gün müziksiz bir anınız geçmez, ünlü olmak ve ya olmuşta eğitimi eksik kalmış kişiler sayesinde bazı bölümleri piyasa olmuştur, okulun lokomotifi olarak gösterilen orkestrası (ki bu orkestra almanya'dan 3 kere davet almıştır festivalde çalması için) için çalışacak bir odası bile olmayan; hatta konser salonu bile olmayan, içinde en delisinden en profesyoneline kadar çeşit yelpazeli eğitim kadrosu ile sadece müzik değil bir hayat okuludur.

kimisi gelir intiharın eşiğinden döner, okulu bırakır, aklında kalan isimleri hayat boyunca unutmaz kin kusar, kimi gelir eğitimini bitirir yurt dışında okumaya gider, kimi gelir ortama ayak uydurur kantinde tüm gün laklak eder. çeşit insan sayısı metrekare başına 20'dir. belkide herkesin paylaşacağı ortak ana fikir kimse buradan etkilenmeden çık(a)mamıştır.