bugün

gecenin kitap alıntısı

Kazmacılar çoktan işe koyulmuştu. Terleri fazla soğumasın diye, çoğu kez pek kısa tutuyorlardı yemek molasını ve gün ışığından uzakta, sessiz bir açgözlülükle yenen bu ekmek kurşun gibi çöküyordu midelerine. Yine yan yatıyor, gittikçe artan bir hırsla kazma sallıyorlardı, birkaç vagon daha doldurmaktan başka bir şey düşünmüyorlardı. Bu amansız yarışta insanlıkla ilgili her şey ortadan siliniyordu. Tavandan sızan ve her yanlarını şişiren suyu, iki büklüm çalışmanın doğurduğu damar sertleşmelerini, içinde bodruma atılmış bitkiler gibi sararıp soldukları boğucu karanlığı, kısacası her şeyi unutuyor, ha bire kazma sallıyorlardı. Oysa saatler ilerledikçe madendeki hava, lambaların dumanı, ciğerlerden çıkan vebalı soluklarla ve grizuyla hem ısınıyor, hem zehirleniyor, örümcek ağına benzer bir perde çekiyordu gözlerinin önüne; ancak bütün bir gece süren havalandırma çekip götürebiliyordu bu zehri. Ve onlar bu köstebek yuvasında, toprağın yüzlerce metre altında, ciğerleri havasızlıktan yanıp tutuşa tutuşa, durmadan kazma sallıyorlardı.

(bkz: Emile Zola) - (bkz: Germinal)