bugün

bu kacinci harekat

yazar ayşe hür'ün bilgilendirici ve aydınlatıcı araştırmasının başlığı;

yazı daha önceleri kısaltılarak radikal gazetesinde ve sonra da sesonline'da yayınlanmıştı. güncel gelişmeler nedeniyle bu yazıyı anımsamak ve dikkatli okumak, bilgi sahibi olduktan sonra fikir sahibi olmak isteyen herkese iyi gelecektir. iyi okumalar.

bu kaçıncı harekat?

resmi tarihe göre, kürtler 1803'ten 1914'e kadar 12 defa ayaklandılar. islamcı padişah ıı. abdülhamit döneminde sünni kürtlerle uzlaşma sağlandıysa da alevi (kızılbaş) dersimlilere söz geçirmek mümkün olmadı. 1919 ile 1921 sonu arasında, ankara hükümeti'ne karşı 23 isyan çıktı. bu isyanlardan sadece dördü kürtlerin oturduğu bölgelerde gerçekleşti ve sadece üçüne kürt aşiretleri katıldı. ankara'yı en fazla uğraştıran ise şubat-mart 1921'de kuzey dersim'de meydana gelen koçgiri ayaklanması oldu. ayaklanmanın "türkiye'de zo (ermeniler) diyenleri temizledik. lo (kürtler) diyenlerin köklerini de ben temizleyeceğim" diyen sakallı nurettin paşa komutasındaki merkez ordusu ve mustafa kemal'in muhafız alayı komutanı giresunlu topal osmanın 47. müfrezesi tarafından son derece kanlı bir şekilde bastırılmasından sonra, mustafa kemal, ayaklanmayı örgütleyen baytar nuri dersimi ve alişer dışında kalanları affetmişti. ancak, kürtlerle ankara arasındaki barış kısa sürdü. 1923'te lozan'da musul'un dışarıda bırakılması, 1924'te vatandaşlık tanımının "türk" etnisitesi esas alınarak yapılması iki tarafı karşı karşıya getirdi. nitekim, 1924'ten 1938 arasında patlak veren 18 isyanın 17'si ise doğu anadolu'da olup bunun 16'sına kendisine "kürt" "zaza" veya "dersimli" diyenler katılmıştı.

şeyh said perdeyi açıyor

13 şubat 1925'de varlıklı ve eğitimli nakşibendi şeyhi said'in, bingöl'ün (o zamanki adıyla çapakçurun) ergani ilçesinin eğil bucağına bağlı piran köyündeki evine sığınan bir grup asker kaçağını almak üzere gelen jandarma birliğine ateş açılmasıyla başlayan isyan, cumhuriyet tarihine damgasını vurmuştur. nakşibendi zazaların etkili liderlerinden biri olan şeyh said, bir süredir hilafetin kaldırılmasına tepki gösteriyor, sultan abdülhamid'in en büyük oğlu olan ve o sıralar beyrut'ta yaşayan mehmed selim efendi'yi başa geçirerek saltanat ve hilafet'i yeniden kurmak istiyordu. o günlerde aşiret reislerinin en önemli geliri olan aşar'ın kaldırılmak üzere olması da etkenler arasında olmalıdır. ancak isyanın arkasında cibranlı miralay halit bey, bitlisli ihsan nuri, süleymaniyeli ismail, mülazım hakkı saveş gibi milliyetçi kürt aydınlarının kurduğu hizbe azadiya kürdistan (kürdistan'a özgürlük partisi, kısaca azadi) adlı seküler bir örgüt vardı. jandarma ile çatışınca paniğe kapılan şeyhin "artık bu işi durdurmak elimde değildir. ne netice verirse versin harekata devam edeceğiz. kürtlerin bulundukları yerleri türklerin elinden alacağız. topraklarımız verimlidir. madenlerimiz çoktur, bunlardan yararlanacağız" dediği rivayet edilir. şeyh said'in adamı palulu "kör" said'in, isyan öncesinde istanbul'da kendisine ingiliz ajanı "mr. templeton" süsü veren nizamettin bey adlı bir istihbaratçı ile temasa geçmesi, "ingiliz parmağı" iddialarına yol açmışsa da, bugüne dek bu konuda ciddi bir kanıt bulunamamıştır.

isyancılar kısa sürede genç, hani ve lice'yi ele geçirmişler ama elazığ ve diyarbakır gibi şehir merkezlerinde başarılı olamamışlardı. ancak, olaya müdahale eden üçüncü ordu da başarılı olamamıştı. bunun üzerine hükümet 13 ilde sıkıyönetim ilan etti. 1920 tarihli hiyanet-i vataniye kanunu'nda değişiklik yapılarak dini esaslı cemiyet kurmak ve dini siyasete alet etmek vatana ihanet kapsamına alındı. mustafa kemal'in radikal önlemlerden yana tavrını koyması üzerine, "pasif" bulunan ali fethi (okyar) bey hükümeti düşürüldü ve yerine "şahin" ismet paşa hükümeti kuruldu. 4 mart 1925'te, ülkedeki tüm ürlükleri rafa kaldırmaya olanak veren takrir-i sükun kanunu çıkarıldı. ardından isyancıları yargılayacak şark istiklal mahkemeleri kuruldu. istanbul ve anadolu'daki islamcı, muhafazakar ve solcu gazeteler de kapatıldıktan sonra "tenkil" harekatına başlandı.

bölgeye gönderilen 20 bin kişilik ordu, fransa'nın izniyle suriye sınırından geçen demiryollarını kullanarak isyancıların arkasını sardı. şeyh said ve yanındakiler, 14 nisan'da, ankara'nın azadi örgütündeki casusu olan cibranlı binbaşı kasım bey tarafından yakalanarak hükümete teslim edilince isyanın sonu geldi. azadi liderleri halit bey, yusuf ziya bey ve üç kişi o gün bitlis'te kurşuna dizildiler. 81 kişi diyarbakır' götürüldü. yargılama sonucu 12 kişi beraat etti, şeyh said'le birlikte 49 kişiye idam cezası verildi. diğer sanıklar bir ila 10 yıl arasında hapis cezalarına çarptırıldılar. idamlardan ikisi 10 yıl hapse çevrildi, geriye kalan 47 kişi 28 haziran 1925'te, diyarbakır'da halkın da katılımı ile idam edildiler.

milletler cemiyeti'nin bir raporuna göre 15-20 bin isyancı öldürülmüş, 206 köy, 9 bine yakın ev yıkılmıştı. resmi rakamlara göre isyan bölgesindeki istiklal mahkemelerinin görev yaptığı mart 1927'ye kadar 5 bin 110 kişi yargılanmış, 420 idam, 1911 hapis cezası verilmişti. gayri resmi kaynaklara göre 7 bin 800 aile bölgeden sürülmüş, 60 milyon lira harcanmıştı. bu para milli mücadele sırasında harcanandan fazlaydı. isyan bahanesiyle mustafa kemal'in tepesini attıran terakkiperver cumhuriyet fırkası kapatılmış, muhalif gazeteciler istiklal mahkemelerinde yargılanmış ve sürgüne gönderilmişti. peki mesele hallolmuş muydu?

ağrı isyanları

hallolmadığı çok değil, bir yıl sonra görülecekti. mustafa kemal, 22 haziran 1926'da isviçreli sanatçı ve gazeteci emile hüderbrand'a alışılmadık bir açıklıkta "geçmişte, birçok durumlarda kürdistan'da ve anadolu'nun diğer iç bölgelerinde, cumhuriyet'in iradesine karşı çıkmak eğilimi gösterdikleri zaman, onları demirden bir elle ezdim. örneğin bir keresinde önderlerinin altmışını şafakla astırdım. o unsur dersini almıştır ve bir daha benimle kılıç ölçüştürmeye kalkışmayacaktır" diyeli daha birkaç ay olmuştu ki, "o unsur"un pes etmediğini gösteren bir olay yaşandı. yezidi, sünni ve alevi kürt aşiretlerinden oluşan celali konfederasyonu ayaklanarak ağrı dağı'na sığındı.

1927'de bir grup kürt aydını tarafından lübnan'da kurulan ve bazı kaynaklara göre ermeni aydınlarının da katıldığı xoybun (bağımsızlık) örgütünün kontrolü almasıyla işin niteliği değişti. bir ordu kurularak başına uzun yıllar osmanlı ordusu'nda görev yapmış olan kurmay yüzbaşı ihsan nuri bey "paşa" rütbesiyle atandı. çeşitli dönemlerde iran, ırak ve suriye'ye kaçmış olan kürt aydınları, aristokratları, aşiret beyleri ağrı'ya doğru akmaya başladılar. iran'daki şakan aşiretinin de katılımıyla olay iyice büyüdü. bir ara öyle bir hal aldı ki, "ağrı cumhuriyeti" diye bir yönetim kurup, milletler cemiyeti'ne bile başvurdular. cumhuriyetin yeşil, sarı kırmızı bantların üstünde ağrı dağı motifli bir bayrağı, agıriadlı bir yayın organı vardı.

ağrı dağı'nın o yıllarda iran'la türkiye arasında bölünmüş olması hükümetin elini bağlıyordu. türkiye önce ihsan nuri paşa'yı çeşitli vaatlerle komutanlıktan vazgeçirmeye çalıştı, ardından isyancılara af ilan etti ancak başarılı olamadı. öyle ki, haziran 1929'da özerk kürt yönetimi van'a ve bitlis'in kuzeyine kadar egemen olmuştu. en sonunda sovyetler birliği'nin desteği sağlanarak iran topraklarına girildi ve ağrı dağı arkadan kuşatıldı. bu açık sınır ihlali iran'la ciddi sorunlara neden olmuştu ama isyancıları da gafil avlamıştı.

salih [omurtak] paşa * komutasındaki birliklerin harekatı önce kamuoyundan gizlenmeye çalışıldı. ancak olayın dış basında yer alması üzerine hükümet olayı kabul etmek zorunda kaldı. ardından gazetelerde "imha planı", "çekirge mücadele usulüyle tepeleme" gibi ifadeler boy gösterdi. sonunda başbakan ismet inönü yaşananları "kıyam hadisesi" olarak adlandırmak zorunda kaldı.

devamı var