bugün

susamak

sus(a)mak

tükürdüm ganimetlerinin içine;
kapı dışarı ettim son harbi de,
henüz...
susadım...

susadım ve anladım yatağın ne olduğunu,
yıkandım ve tanındım...
tanındım
ve kendimi sabahtan sakındım.
ceplerimde kör bir ayaz;
ucu açık, haberci, yoldaş...
apar topardım, üşenmeden bir yastığa sığındım,
savruldu duyarga.
koptu özünden ateşi
bulaştı, bulaştırdı seslenilmemiş olana.

kafiye yarım kaldı,
büyük ünlü uyumuna sığındı,
adam olduğunu sandı bir kadın.
yarım kadın...
okkalı bir yalanın tutundu köşesinden,
son bir hazla sevişeceği zannetti,
hazırladı tükürüklerini.

olsundu, varsındı, o da soyunsundu.
kıvransın, kanasın, acınsındı.
hatta kendisi de inansın diye,
ekmek musaf bile çarpsındı!

pencereydi,
bir kız vardı,
aleladeydi ve alabildiğine çekiciydi.
bilmiyordu sevişmesini,
öğretilmemişti...
olsundu, varsındı, gözleri arabalara takılsındı;
kasabalı soylu bir aşkın pençesine sarılsındı.

aktı zaman;
titredi kör ayaz,
yandı yarım kirli kadın.
soyundu ve kirlendi dünya.
gerçeği güneşten uzak,
el değmiş pazarlara satılsındı!

pencereydi,
bir kız vardı,
aleladeydi,
henüzdü, susamıştım.
öte ucu açıktı hala yastığımın,
dul kalmış,
bel bağlamıştım...
kasabalıydım, aşıktım...
ödünç vermiştim gözlerimi bir pencereye,
üzgün kentler aramıştım.

sabahtı,
ceplerimdeydi.
kördüm,
kördü!
ayazı esti kızın
koptum özümden.
bulaştırdım, bulaştım.
artçı bir depremle açtım göz kapaklarımı,
susamıştım,
tenine ulaştım...